Osmanlı taksit taksit yıkılıyor. Hâlâ da yıkılmış
sayılmaz. Osmanlı nizamname veya kanunlar seviyesinde tam olarak yıkılmış
değil. Keza 1923 yılında Türkiye de yıkılmasına rağmen Mısır da 1952 yılında
Nasır ve Libya da 1969 yılında Kaddafi darbeleriyle yıkılmıştır. Lübnan gibi
çok toplumlu ve dinli ülkelerde bile aile hukuku alanında hâlâ Osmanlı sistemi
yaşıyor ve işliyor. Lakin bunu yıkmak isteyenler ve yerine laik hukuku ikame
etmek isteyenler de var. Evlenme ve boşanma işlemlerinin dini makamlar yerine
sivil veya laik kurumlar aracılığıyla yürütülmesini savunanlar bu yönde
denemelerde bulunuyorlar. Bu talep İsrail deki laik kesimler için de varit.
Lübnan da medeni hukukun değişerek laik karakterli hale gelmesi için birkaç
girişim oldu. Bunlardan birisi eski cumhurbaşkanlarından İlyas Hrawi tarafından
yürütüldü. İlyas Hrawi döneminde dini medeni hukuku laik medeni hukukla
değiştirmek ve evlenme ve boşanma işlemini belediyeler ve mahkemeler
marifetiyle yürütmek istemişti. Bu yöndeki reform paketine karşı büyük bir
aleyhte kampanya olmuş ve netice itibarıyla dini kesimler Osmanlı bakiyesi dini
sistemi muhafaza etmişlerdi. Lübnan iki şekilde Osmanlı nın mirasını taşıyor.
Birincisi, millet sistemi yani dini grupların bir millet olarak temsil edilmesi
hâlâ kağıt üzerinde ve uygulamada geçerli. İkincisi, medeni hukuk da dini
kanallar üzerinden devam ediyor. Arap ülkelerinin birçoğunda hâlâ medeni hukuk
bazı tadilatlarla birlikte dine ve İslam a dayalı. Buradan geri gitmeye yönelik
çabalar ve girişimler de mevcut. Girişimciler bu hususta tam olarak muvaffak
olamadılar. Tunus ta Burgiba İslam medeni hukukunu Fransız medeni hukukuna veya
laik hukuka uydurmak istemiştir. En azından taaddadü zevcatı ve ruhunu
kaldırmıştı. Lübnan bağlamında, Hrawi bu deneyimini 1990 lı yıllarda yapmış ve
gelen tepkiler üzerine planını geri çekme zorunda kalmıştı.
*
Şimdi aynı proje Lübnan Cumhurbaşkanı Michael Süleyman
döneminde yeniden ısıtılıyor. Ahmet Davudoğlu Hoca bu gibi durumlarda temcit
pilavı ifadesini pek kullanırdı. Lübnan daki kavga da bir yönüyle onun kavgası.
Türkiye de bir zamanlar imam nikahı mı, resmi nikah mı tartışması oldu. Bu
tartışmanın iki kanadını veya ucunu Ahmet Davudoğlu ile Hayrettin Karaman
çekiyordu. Bu tartışma veya imam nikahında ısrarı (imam nikahı sözgelimi,
gerçekte şer i nikah) Ahmet Davudoğlu Hocanın bir yıl kadar hapis yatmasına da
neden olmuştur. Davudoğlu şer i nikahın bir bütün olduğunu ve tecezzi
etmeyeceğini ve sadece dua makamından ibaret olmadığını söylüyordu. İmam nikahı
hem dua hem de akitten ibaret. Ve akdin tamamlayıcı unsuru olan mihir gibi
hususlar da var. Hayrettin Karaman Hoca ise akdin geçerli olduğunu ve dini
tarafın da bilahare dua ile tamamlanacağını ya da resmi aktin üzerine bir de
imam nikahı yapılabileceğini savunuyordu. Davudoğlu Hoca Türkiye nin daru l harb
olup olmadığı ve burada cumanın sıhhatinin mün akit olup olmayacağına dair
rahmetli Sadreddin Hoca ile de tartışmıştı.
*
Gecikmeli bir şekilde medeni hukuk veya şer i hukuk
meselesi Lübnan da da tartışılıyor. Lübnan Müftüsü Muhammed Reşid Kabbani ile bir
defa ayak üstü sohbet etme imkanım olmuştu. Çekingen tabiatlı ve suya sabuna
bulaşmayan bir müftü tipini temsil ediyor. Suriye rejimine ve bütün
çalkantılara rağmen makamında kalabilmesini buna borçlu. Gidene paşam gelene
paşam dedi. Son sıralarda Müftülük Meclisiyle arası da bozuldu. Siyasi olarak
net tercihleri olmayan ve daima dengeye oynayan birisi. Bu açıdan temsil ettiği
Sünni kesim tarafından fazla sevilmiyor. Bununla birlikte, İslami veya dini
medeni hukukun bir biçimde laik medeni hukukla değiştirilmesine karşı çıkıyor.
Bu uğurda canla başla çalışıyor ve mücadele ediyor. Hrawi döneminde de aynı
şekilde projenin akim kalması için gayret göstermiştir.