Soru: Bir meclisten kalkıp gitmek isteyen bir kimse mecliste selâm vermesinin hükmü nedir? Hadis mevcut mudur?

Cevap: Böyle bir kimsenin mecliste bulunan kimselere selâm vermesi sünnettir. Çünkü Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir:

“Sizden biriniz meclisten kalkıp gittiği zaman selâm versin. Çünkü birinci selâm, ikinci selâmdan daha fazla hak sahibi değildir.” Bu hadis-i şerifi Tirmizi rivayet etmiştir.

Soru: Başkan bir insana el kaldırarak, baş eğerek selâm vermek caiz mi?

Cevap: Herhangi bir insana el kaldırarak baş eğerek selâm vermek mekruhtur. Dilsiz bir kimseye işaretle selâm vermek caizdir.

Soru: El öpmenin hükmü nedir?

Cevap: Salih âlimlerin ellerini öpmek caizdir. Yani hocasının, ana-babasının elini öpmek caizdir, diğer kimselerin elini öpmek mekruhtur.

Soru: Cenazeye telkin vermek caiz midir?

Cevap: Definden sonra telkin vermek müstehaptır.

Soru: İpekten kefen giymek erkek için caiz midir?

Cevap: Böyle bir kefen giydirmek erkeğe haramdır.

Soru: Cenaze namazını ayakkabı ile kılmak caiz midir?

Cevap: Altı kirli bir ayakkabı ile cenaze namazı kıldırmak veya kılmak sahih değildir. Haramdır.

Soru: Cenaze namazını tekrar kılmak caiz midir?

Cevap: Cenaze namazını tekrarı caiz değildir, mekruhtur.

Soru: Hamile kadının ölümüyle kadın şehit olur mu?

Cevap: Böyle bir kadın ahiret şehididir. Ancak yıkanır ve kefene sarılır. Bu şekilde defnedilir. Cenaze namazı kılınır.

Soru: Cenaze namazı kılmanın sevabı nedir? Definde bulunmanın sevabı nedir?

Cevap: Cenaze namazını kılmak bir Uhud Dağı kadar sevap, definde bulunmak ise iki Uhud Dağı kadar sevap kazandırır. En iyisini Allah bilir.

Soru: Cenaze namazında dördüncü tekbirden sonra selâm verirken, sağa verilen selâm sağ elin, sola verilen selâm da sol elin yana bırakılması doğru mudur?

Cevap: Bu uygulama halk arasındaki bir alışkanlığa dayanmaktadır. Dördüncü tekbirden hemen sonra elleri çözerek yanlara bırakılması ve sağa sola selâm verilmesi, namazın bitirilmesi uygundur. Bunun ilmi bir dayanağı yoktur.

Soru: İçtihat kapısı kapanmıştır diyorlar, doğru mu?

Cevap: Hicri dördüncü asırdan sonra dört büyük imam ve onların talebeleri seviyesinde yani her konuda müçtehit olan büyük müçtehitler yetişmediği ve ilmi gerileme dönemine girildiği için içtihat, hükmen değil, fiilen kapalı olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte İslam bilginleri yeni meseleler karşısında içtihat yapagelmişlerdir. Artık asrımızda heyet halinde içtihat yapılması söz konusudur. Şurasını da unutmamalıyız ki, sırf dünyevi mülahazalarla içtihat yapılmaz. İçtihatta maksat önce Allah rızasıdır.