İnsanlar bugün hâlâ evlatlarına, onun çocuğunun ismini ilk sıralarda vermekteler.
Yeni dinin ilk mensuplarındandı. Dönemi onu ÜmmüSüleym olarak tanımakta, Milhan’ın kızı, Kıbrıs şehidi ÜmmüHaram’ın kardeşi, Hz. Peygamberin süt teyzesi idi.
Enes b. Malik’in annesi idi.
Ne ki kocası Malik b. Nadr, eşi gibi İslamiyet’e yanaşmıyor, cahiliye dininden çıkmamak için direnmekte idi. Karısının, oğulları Enes’i Müslüman olarak yetiştirmesine de kızmakta idi. Rumeysa’nın direncini kıramayan, İslam’a sevdasını bitiremeyen Malik, alıp başını uzaklara gitti ve Suriye’de öldürüldü.
Rumeysa oğlunun çok iyi yetişmesini arzu etmekte idi, öyle ki Hz. Peygamber Medine’ye hicret ettiğinde, evladını götürüp, Enes’in akıllı bir çocuk olduğunu, onu kendisinin hizmetine vermek istediğini söyledi.
Enes, Peygamberimizin vefatına kadar on yıl onun yanında kaldı, hem hizmet etti, hem de kendisinin tedrisinden geçti. Rumeysa ümmetin seçkin kadınlarındandı. Ebu Talha’nın evlenme teklifini de şartlı kabul edeceğini, ancak cahiliye dininden vazgeçip Müslüman olursa, hatta mehir almadan onunla evleneceğini bildirmiştir. Son yıllarda oldukça fazlalaşan gayrimüslimle evliliklerinde, Müslüman kızların bu şarta fazla gereksinim duymamalarına adeta ironi yaparcasına ilk ve tek şartıdır kocasının Müslüman olması. Ebu Talha, Rumeysa’nın şartını kabul eder, Müslüman olur bunun üzerine yuvalarını kurarlar. Bu evlilikten Ebu Umeyr ve Abdullah adlarındaki çocukları doğar.
Enes bin Mâlik: “Peygamberimiz Medine’ye gelişlerinden vefâtlarına kadar, hazarda ve seferde kendilerine hizmet ettim. Yaptığım herhangi bir işten dolayı bana; bunu neden böyle yapmadın veya yapmadığım bir iş için de, bunu böyle yapmasaydın! demedi.” Hatta bir gün Enes bin Mâlik’i Resulûllah bir yere gönderdiğinde eve geç gelmişti. Annesi “Eve niçin geç geldin?” dedi. Enes de: “Peygamberimiz, beni bir işe gönderdi” dedi. Annesi, “Nedir o iş?” deyince: “O, aramızda gizli sırdır” diye cevap verdi. Bunun üzerine annesi: “Resulûllahın sırrını iyi muhafaza et!” dedi. Resulûllah, bu aileyi çok sever, annesi de Medineli olduğu için Ebû Talha’ya dayı diye hitap eder, onların evlerine sık uğrar, Rumeysa’nın hazırladığı yemeği yer ve orada öğle uykusuna yatardı. Aile bir gün, Resul-i Ekrem’i yemeğe davet etmişlerdi, fakat Allah Resulü, yanına 70-80 kadar sahabi alıp öyle gelmişti. Ebu Talha kızarmış bozarmış zira bir kişilik yemekleri vardır. Eşi Rumeysa olabildiğince sakindir, Resulûllah varken telaşa gerek olmadığını söyler.
Gerçekten de Resulûllah yemeğin bereketlenmesi için dua eder, herkesin karnı doyar.
ÜmmüSüleym cesur bir kadındı. UhudGazvesi’nde yaralıları tedavi etmiş, su dağıtmış, Hayber Gazvesi’ne de iştirak etmiş, HuneynGazvesi’ne hamile olduğu halde beline bir hançer sokarak katılmıştı. Hz. Peygamber, kendisine dua ettiği ÜmmüSüleym’i rüyasında cennette gördüğünü haber vermiştir.
Bu akıllı kadın, oğlunu Hz. Peygambere götürdüğünde ona dua etmesini istemişti. Resulûllah da bunun üzerine; Enes’in ömrünün uzun ve hayırlı olması, mal ve evladının çok olması ve sahip olduğu her şeyin feyizli ve bereketli olması için dua etmişti. Bu dua ile Enes 103 yaşına kadar yaşamış, malı gibi ilmi de fazlalaşmıştı ki, fıkıh öğretmek için gittiği Basra’da vefat etmişti.
Rumeysa, çocuk terbiyesine çok önem verirdi, bu konuda hayli bilgili idi, çocuklarını kaliteli yetiştirmişti. Oğlu Enes, “Allah anneme iyi karşılıklar versin! Bana çok iyi bakıp, çok iyi yetiştirdi” demiştir.
ÜmmüSüleym, hâdis ilminde otorite idi, birçok dinî meseleyi halleder, sahabenin içinden çıkamadığı mahrem meselelere çözüm üretirdi. Müslümanlar arasında kaliteli bir yeri olan Hz. Rumeysa’nın çocuk eğitimine katkıları, kız kardeşlerine bugün de yol göstermektedir.