TBMMBaşkanı Bülent Arınç 23 Nisan münasebetiyle yaptığı konuşmada "Ülkede rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması var" deyince bazıları bu değerlendirmeden rahatsız olmuş. En azından medyaya yansıyan haberlerde böyle bir rahatsızlık olduğu yansıtılmaya çalışılıyordu.
İşte Sayın Arınçın konuşmasından bazı dikkat çeken tesbitler:
- Saltanat kalktı, kurumlar saltanatı geldi. Bazı kurumlar diğerlerinden üstün olduğunu sanıyor.
- Yasakların kalkması için kurumların mutabakatını arayan demokratik başka hiç bir ülke yoktur.
- Ülkede rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma, sahip oldukları gücü kaybetmeme sorunu var.
- Devlet; dini inançların yaşamasını teminat altına almak yerine, kamusal alanda bazı inançların yaşam hakkını kısıtlıyor.
Bu tesbitlerin doğruluğunu kabulle birlikte Meclis Başkanı koltuğunda oturan kişinin bu şikayetlerini dile getirmesini yadırgamamak mümkün değil. Bu millet seçimlerde Arınçın partisini tek başına iktira taşımış, hatta Anayasayı tek başına değiştirecek bir çoğunluk sağlamış olmasına rağmen iktidara geldiği günden beri AKPbazı konuları yeniden düzenleyebilmek için kurumlar arası mutabakat arıyorsa sadece bir takım kurumları suçlayarak işin içinden çıkılabilir mi Bize göre, Meclis Başkanının ülkenin içinde bulunduğu durumdan şikayet ediyor olması bile başlı başına rejim sıkıntısı olduğunu göstermez mi
Sayın Arınç ülkede rejim sorunu yok ancak rejimin sahibi olma sorunu var derken, bize göre gerçeğin bir kısmını ya görmezden gelmiş, ya da dikkati sadece sahip olduklar gücü paylaşmak istemeyen bunun için de sürekli olarak rejim sorunu varmış gibi ortamı gerenler üzerine dikkati çekmek istemiş olabilir. Ancak bize göre Anayasada tarifi yapılan rejim ile uygulamadaki rejim farklıdır ve bu da ülkede bir rejim sorunu olduğunu gösterir.
Bir yandan egemenliğin millete ait olduğu söylenir ve Anayasada yerini alırken öbür yandan uygulamada egemenlik milletten çok bir takım kurumlar tarafından kullanılıyorsa o ülkede rejim sorunu olmadığını söylemek ne derece gerçeğe uygun düşer.
Hemen belirteyim ki, bunları Sayın Arınça karşı çıkmak ve eleştirmek için yazıyor değilim. Sayın Arınç meseleye başka açıdan bakmıştır biz de bir başka açıdan bakmaya çalışıyoruz.
Bir takım kurumların ele geçirdikleri gücü paylaşmak istememeleri, bunun için ısrarla ülkede rejim tartışmasını canlı tutuyor olmaları, özellikle de rejimi koruma ve kollama adına siyasi hayata siyaset dışı güçlerin zaman zaman müdahale ediyor olmaları başlı başına bir rejim sorunu değilse nedir
Bir ülkede Millet Meclisinin üstünde kurumlar varsa, siyasi iktidarlar da yapacakları yasal ve anayasal düzenlemeler için bu kurumların mutabakatına ihtiyaç duyuyorlarsa o ülkede uygulanan rejimin adı ne kadar demokratik olursa olsun ortada bir tersliğin olduğunu göstermez mi Bu tersliğin kaynağının rejimin tarifinde ortaya çıkan farklılıktan kaynaklandığı söylemek sanıyorum yanlış olmaz. Kavramlara yüklenen anlam toplumun her kesimi tarafından ortaklaşa paylaşılmayacak olursa ve buna devam edilecekse o ülkede rejim üzerine tartışmaların önünü kesmek mümkün olabilir mi
Ülkede rejim tartışmasını sürekli olarak canlı tutan ve varlıklarını bu tartışmaya borçlu gören kurumlar, halkın temsilcisi konumunda olması gereken bazı siyasi parti (CHP) ile sivil toplum örgütlerinin desteğini alıyorsa bu ülkede rejimin adının ve içeriğinin yeniden tartışılıp belirlenmesi gerekmez mi
Kısacası kafalarda ciddi sorun vardır. Dilde demokrat olanların beyin ve yüreklerine demokratlığı yerleştirememiş olmaları da sanıyorum ülkemizde yaşanan rejim sorununun başlıca sebeplerinden birisidir.