Çok şükür yine Ramazan’a eriştik. Büyük bir nimet olarak yorgun ruhlarımıza şifası ile tesir etmek, bizi iyileştirmek ve yenilemek için yine geldi…  Dünyanın hengamesi o kadar sırtımıza yüklenmiş ki biz hakkıyla hoş geldin diyebildik mi bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var Ramazan, hayatımızdaki sıkışmışlıklara, dar boğazlara ve içsel sızılara iyi geliyor. Gecen sene bir komsumuz gece sahura kalktığında pencereden gecenin karanlığına bakmış, yalnızlığını düşünmüş sonra aklına biz gelmişiz, yalnızlığı değilmiş ve sahur sofrasına oturmuş. Bu garipliği oldukça çok gözlemleme imkânım oldu. Birçok ülkeden, birçok kültürden Müslümanda gördüğüm tek ortak özellik olarak garipliği söyleyebilirim. Her şeyi ayrıştırabilir, her şeyi değiştirebilir insan ama üzerindeki garipliği gideremiyor. Sezai Karakoç’un nefis bir betimlemesi vardı sahur ile ilgili o geldi hatırıma. Şehrin ışıklarının yanması ile sahurda bir şölene hazırlanıldığını söylüyordu. Belki bir şölen değil bizimkisi inceden bir hüzün barındırsa da içsel bir şölen olduğu muhakkak.

Aslında bir ruh uyanışı, bir iç ürperme ve içler dışlar uyumluluğu tam anlamıyla. Karakoç, orucu, ‘ruhların şöleni’ olarak ifade ediyor. Gerçekten de insanın içsel düzleminde tam manasıyla bir şölen havası hâkim oluyor. Her şeyi kendine dönüştürme ve kendileştirme konusunda Ramazan’ın ayrı bir kuvveti ve kudreti var. Bunu bu zamanın yalnızlıkları, dünyanın hengamesi içerisinde insan daha açık bir şekilde idrak ediyor. Zamanı delen bütün kurulmuş düzene kendi ayarını veren yapısı ile de bu çağın bütün o makinemsi yapısını değiştiriyor. Her şeyiyle çağın bir parçası olmaya meyletmiş insana bir lahza dur diyebiliyor. Bu zamanın en belirgin unsurlarından biri olan insani sisteme uyum sağlatmak için iç sesini susturmak ve onu özgürleştiren şeyleri elinden alıyor. İnsanda belirgin bir şekilde öfke patlamalarına neden olan bu durumu da oruç düzenliyor. Hattı zatında insanın fiziksel ve ruhsal güzelliğini bir araya getirip onları bütünlüyor.

Bütün bunları sabır ile yapıyor. İnsanın hayatinin nasip ile işlediğini insana, açık ve net bir biçimde tekrar tekrar gösteriyor. İnsani içindeki karanlıklardan çekip alıp onu bir daha yola koyuyor. Ona hayatinin bir yolculuktan ibaret olduğunu ve duraklarda oyalanmamasını salık veriyor. Adeta bütün bilinç karmaşasını yerle bir edip onu fıtratından uzaklaştıran bütün zaaflarından, tutkularından çekip alıyor. İnsana büyük bir sükûn ve huzur bahsediyor. İnsanın iç ve dış dünyasını genişletiyor. Şimdi ben de penceremden bakıyorum. Karanlığı alıp götüren ışık ve rüzgârın sesini dinliyorum. Çiçeğe durmuş ağaçların rüzgârla birlikte tutuştukları cezbeyi izliyorum. Biliyorum ki başka evlerin de ışıkları yanıyor, başka gönüllerde de ışıklar yanıyor. Çok şükür, diyerek eriştiğimiz Ramazan’ı en güzel şekilde ifa etmenin gayretine düşmekten başka elde hiçbir şey yok. İç ve dış dirlik için oruç bir imkân sunuyor ve bizi yenileyecek bir yolculuğa çıkartıyor. Ne mutlu yolda olanlara! Hayırlı ramazanlar. Hoşça bakın zatınıza…