Hükümet ile Gülenciler arasındaki restleşme öylesine kıran kırana devam ediyor ki, bu kavgada doğrularla yanlışlar birbirine karışıyor. Neticede yanlışlar dile getirilirken bazı gerçeklerde gözden kaçıyor. Ülkemizde özel yurtlar sadece Gülencilerin yurtlarından ibaret değil. Bilhassa ortaöğretimde liselere geçişteki sınav sistemi sebebiyle gençler 15–16 yaşında evlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar. Gittikleri yerlerde ortaöğretime dönük öğrenci yurtları da bulunmuyor. Bu ihtiyaca büyük bir çoğunlukla cemaatler ile vakıflar cevap veriyor. Bunu ya halkın katkıları ile yaptırdıkları yurtlarla ya da kiralanan evlerle yapıyorlar. Bu bakımdan yurdumuzun hemen tüm ilçe ve beldelerinde ortaöğretime dönük hizmet cemaat yurtları ve evleri aracılığı ile karşılanıyor. Olayı sadece cemaatlerle sınırlandırmanın da doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü hayırseverler tarafından oluşturulmuş pek çok özel yurt var ve buralarda kâr amacından çok çocuklara hizmet esas.

Gülen grubu ile haklı ya da haksız sürdürülen çatışma ortamında bu kesimin yurtlarına ve okullarına Başbakan’ın çocuklarınızı göndermeyin çağrısı bilinmelidir ki, sadece bu cemaat yurtları ve okulları ile sınırlı kalmayacak tüm cemaat ve hayırseverlerin oluşturduğu vakıflara ait yurtlarda zarar görecektir. Ülkemizde zaten cemaatlere yönelik bir kesimde peşin hüküm ve tepki var. Yani cemaatlerin bu hizmetlerini engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Bu arada bazen cemaat yurtlarındaki yetersiz yöneticilerin aşırı davranışları da olabilir ama bilinmelidir ki cemaat evleri ve yurtları olmasa ortaöğretimde devletin yetersizliği çok açık görülecektir. Bu bakımdan Gülen cemaatine duyulan öfke sebebiyle toplumda cemaat yurtlarına, evlerine ve vakıf yurtlarına karşı söylemlerde ölçüyü kaçırmamak gerekiyor. Özelliklede din deyince ciddi rahatsızlık duyanlara fırsat verilmemelidir.

Bu köşede geçen sene ortaöğretimdeki yurt sorununa dikkat çekmeye çalışmıştım. Son olaylar vesilesiyle aynı konuya yeniden dönme ihtiyacı hâsıl oldu. Çünkü liselerin çok fazla çeşitlendirilmesi ve girişin de sınavla olması sebebiyle ortaöğretim gençliğinin büyük bir bölümü ailesinin bulunduğu yerin dışında okumak zorunda kalıyor. Yurt olmayan bir ilçede okumak zorunda kalan öğrenciler bulabilirlerse pansiyonlarda veya birkaç arkadaş kiraladıkları evlerde kalıyorlar. Bugüne kadar da ortaöğretim gençliğinin yurt ihtiyacı devlet tarafından ya görülmemiş ya da görülse bile alan cemaatlere terk edilmiş durumda. Bugün Gülen grubu ile yaşanan sürtüşme sebebiyle insanlarda bu cemaatin yurtlarına ve okullarına çocuklarını vermemeleri istenirken bu ihtiyacın devlet tarafından karşılamış olması gerekir. Bugün Anadolu’yu şöyle bir dolaştığınızda 3 bin nüfuslu kasabadan 15 bin nüfuslu ilçeye kadar ortaöğretim gençliğinin yurt ihtiyacının hayırseverler tarafından karşılandığı görülür. Yani olay Gülen yurdundan atılan üniversite öğrencilerinin sorunundan ibaret değildir. Kaldı ki, üniversite gençleri istedikleri takdirde devlet yurtlarında yer bulabilirler. Çünkü devlet bu alanda gerekli yatırımları yapmanın çabası içindedir. Ama sıra ortaöğretime gelince maalesef bu alandaki ihtiyacı devlet bugüne kadar görmemiş/görmek istememiştir. Ayrıca, dershaneler kapatılarak buraların özel okullara dönüştürülmesi hazırlıkları yapılırken bir yandan da falan cemaatin okullarına çocuklarınızı göndermeyin çağrısı tam bir çelişki oluşturuyor. Bu bakımdan devlete düşen bir yandan özel okulları teşvik ederken öbür yandan buralara çocukların gönderilmemesini istemek değil, bu okulların denetiminin yasalar çerçevesinde sağlıklı bir şekilde yapılmasıdır. Aynı şey sağlık sektörü için de söylenebilir. Çünkü her alanda bazı kişilerin bazı hakları kötüye kullanmaları söz konusu olabilir. Önemli olan devletin buna meydan vermemesi, bunun için gerekli tedbirleri almasıdır. Kısacası, yurt ve özel okullar konusu öfke ile ele alınacak basitlikte bir olay değildir.