Bilindiği gibi Müslümanlar senede iki bayram kutlarlar:

1- Ramazan bayramı 

2- Kurban bayramı

Öyleyse, Nevruz da neyin nesi? 

İşte, sorgulanması gereken bu! Meseleyi bu gözle tetkik etmek lazım. Bilindiği gibi, eski yıllarda bazı kavimler Nevruz’u, bayram olarak kutlamışlardır: 

Afgan’lar, Azeri’ler, Fars’lar, Karakalpak’lar, Kazak’lar, Kırgız’lar, Uygur’lar, Özbek’ler, Tacik’ler, Tatar’lar, Türkmen’ler, Arnavut’lar, Kürt’ler, Zaza’lar... Devlet olarak ilk kez Pers İmparatorluğu’nun Nevruz’u kutladığı kaynaklarda geçmektedir. Günümüzde, İran’da hâlâ Nevruz kutlamaları devam etmektedir. 

Görüldüğü gibi Nevruz; Balkanlar’dan Orta Asya’ya kadar, birçok kavim ve topluluk tarafından benimsenmiş ve günümüze kadar varlığını devam ettirmiştir. Bu geleneğin, çok eski çağlara dayandığı bilinmektedir. Özü itibariyle Nevruz, baharın gelişini müjdeler. Nev(yeni) ruz(gün) anlamına gelmektedir. Nevruz, Yenigün demektir.

Bu nedenledir ki, Nevruz, bazı toplumlarda takvim başı olarak kabul edilir. Bu da 21 Mart gününe denk gelir.

Nevruz’un kutsal bir gün olarak kabulü ve Bayram olarak kutlanmasının Zerdüşt inancına dayandığı düşünülmektedir. Hâlbuki Zerdüşt’lük ateşe tapanların inandığı bir sapkınlıktır. Avesta adında; şiir tarzı kaleme alınmış bir de kitapları mevcuttur. 

Birçok toplulukta olduğu gibi, son zamanlarda, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemizde bu kutlamaların yaygınlık kazandığı herkesin malumudur.

Sözü getirmek istediğimiz nokta tam da burası. Çünkü Müslüman Kürt halkına İslam’da olmayan ve farklı inanışlara dayanan hurafeler dayatılmaktadır. İslam’ı reddeden ve bölge insanını inançlarından koparmak isteyen Marksist yöneticiler ise, bu işe alet olmaktalar. Hâlbuki Nevruz masalı, Demirci Kava efsanesine dayanmaktadır. Fars mitolojisinde geçen Kava efsanesinin Kürt versiyonu icat edilmiş hepsi o kadar.

Efsaneye göre;

Günümüzden yaklaşık 2.500 yıl önce, Asur’lu zalim bir kral varmış. Aynı dönemde, Kral’a yakın olan Kava adında bir de demirci yaşarmış. Kral her iki omuzunda birer yılan bulundururmuş. Efsane bu ya; Kral, yılanlar için her yıl iki Kürt gencini kurban ettirir ve beyinlerini yılanlara yedirirmiş. İlkbaharın gelmesini de bu Kral engellermiş. Kralın zulmünden bıkan Armeyel ve Garmeyel adında iki genç saraya aşçı olarak girmeyi başarırlar. Bu gençler; yılanlara kurban olarak saraya gönderilen çocuklardan birini öldürüp, diğerinin Saraydan kaçmasına yardımcı olurlarmış. Salıverilenlerden birinin yerine ise, bir koyun keser ve iki beyini karıştırarak yılanlara yedirirlermiş. İşte, bu kaçan kişilerin Kürt’lerin ataları olduğuna inanılır(!) Saraydan kaçan gençler, Demirci Kava tarafından gizlice eğitilir ve bir ordu haline getirilirler. Kava öncülüğünde oluşan ordu, 20 Mart günü zalim Kral’a başkaldırır. Nihayetinde Kral, Demirci Kava’nın başına vurduğu çekiç darbeleriyle öldürülür. Kava, etraftaki tepelerde ateş yaktırır ve yanındakilerle birlikte bu zaferi kutlarlar. Böylece halk, hem zalim kraldan kurtulur, hem de, bahar gelir. Efsane bu... 

Ergenekon da bu masalın Türk versiyonu olarak uydurulmuştur. O’nun kutlama tarihi de aynı; 21 Mart.

Marksist HDP-PKK çizgisindekilerle; Türkçü-Milliyetçi çizgi aynı tarihte aynı amaca yönelmişler, ironiye bakar mısınız, ne tuhaf! Müslüman insanları, inançlarından koparmak için, Nevruz denilen bu olayı yaygınlaştırmaktadırlar. Asıl tuhaf olanı ise; milletin de hiç sorgulamadan kendisini yanan ateşe atması...

Günümüzde Nevruz, bir kültür faaliyeti olmaktan çıkmış, adeta yeni inşa edilmekte olan bir dinin vaz geçilmez ritüeli haline getirilmiştir. 

Asıl oyun burada!...