Aşağılamalar, hakir görmeler… Kendilerini patron, bizi besleme olarak sunma çabaları. Yukarıdan bakma çabaları… Batı, gerçek yüzünü her dem göstermiştir.
Ne yazık ki, idarecilerimiz, bir türlü bu aşağılık tavrı görmek, bilmek, bununla ilgili tavır geliştirmek istememişlerdir.
Gözlerini kör, kulaklarını sağır edip, görmedim, duymadım, bilmiyorum diyerek, gerçeklere yüzlerini çevirmişlerdir.
Bugün… Batı… Başta Amerika olmak üzere, Müslüman ülkeleri rencide eden, dışlayıcı, misafir dahi kabul etmeme edası, hepimiz açısından tahkir edicidir.
Batı… Avrupa’nın birçok ülkesi, Müslümanlara dönerek, burada ne işiniz var, memleketlerinize dönün, sizi istemiyoruz, deme cüretini ve lüzumsuzluğunu gösterebiliyorlar.
Adamlar resmen ırkçılık, ayrımcılık yapıyorlar. İslam’a olan kinlerini, şahıslar ve toplumlar üzerinden yürütüyorlar. Nerdeyse, şiddeti İslam’ın parçası göstermeye gayret ediyorlar, bu yolda her türlü aleti aracı kullanmaktan geri durmuyorlar.
Avrupa’nın farklı ülkelerinde, insanlarımıza yapılan işlemler, gurur kırıcıdır.
Amerika’nın en son aldığı karar, aslında salibin yüzümüze vurduğu en büyük şamarlardan birisidir. Peki, bütün bunlar olup biterken, bizler… Aşağılanan Müslümanlar ne yapıyor?
Daha güçlü olmak için… Daha gururla, onların silahlarına sahip olmak için… Bizim gibi düşünen ve inanan… Allah’ın kardeş diye ilan ettiği topluluklarla dayanışmak lazım gelirken, sahi bizler ne yapıyoruz?
Başlarımızda bulunanların ahvali iç karartıcı. Teslim olmuş ya da olmaya hazır birçok yöneticiden bahsedebiliriz İslam dünyasında. Ya Müslüman halklar… Milletler, onların durumu nedir, halleri nicedir?
İki günü birbirine denk olacak şekilde yaşayıp gidiyoruz. Kur’an’ın emirlerinden azade, kendi heva hevesimize taparak yol alıyoruz. Zillete düşüyoruz gitgide.
Ayağa kalkıp, kendi içimizde birlikler oluşturamıyoruz. Bu oluşumun önündeki en büyük engel, ne acıdır ki, kendi yöneticilerimizdir.
Teknolojide… Tarımda, bilgi yolunda çok gerilerdeyiz. Neden, bir türlü hayatı kolaylaştıramıyoruz? Neden, bizi hakir görenlerden daha iyi donanımlara sahip değiliz? Günü denk getirmek şöyle dursun, gerilemeyi, dünün gerisine düşmeyi, kim nasıl izah edecek? Siyasi söylemlerle karşılık vermelere elbet söz söylenmez. Ancak, bunun ötesine geçerek, akılla, izanla, bilimle, hayatın gerçekleri ışığında, kendimize yeni bir yol, yeni bir hal belirlemek gerekmez mi?
Türkiye artık kararını vermek zorundadır. Hiçbir şey yokmuş gibi davranmak ahmaklık olur…
Batının yaptıklarını yutarak, hayata devam edemeyiz. Kavga ederek değil, akılla, imanla, fikirle, ilimle, onların önüne geçmek mümkündür…
Bu yeni konsepti önce kafalarımızda derinleştirmeliyiz, sonra sabırla hayata nakşetmeliyiz…
Ümmetin içinde olduğu durumu, daha fazla sürdüremez Müslümanlar… Tutulan yol yol değildir.
Yeni bir pozisyon almak kaçınılmazdır… O pozisyonun adı, yeniden Kur’an’ı okuyup anlamaktır…