Terörizm. Çağımızda en çok kullanılan özellikle de 11
Eylül sonrası keyfi kullanımlara daha çok zemin açılan muamma bir kavram.
Fransa’nın Mali’ye yönelik başlattığı işgal ve hemen ardından hareketin
gerekçesi olarak uluslararası kamuoyuna yaptığı “İslamcı militanların elinde
bulundurdukları kuzey bölgesinden başkent Bamako’ya doğru ilerleyerek,
“terörist devlet” kurmaya yönelmesi” şeklindeki açıklama ağızlara sakız olan
“terör” teriminin nasıl elastik bir şekilde yorumlandığını açık bir şekilde ve
yeniden gösterdi. Zira özellikle 11 Eylül sonrası Bush’un defalarca
tekrarlayarak uluslararası kamuoyunda daha fazla işlev kazandırdığı “terör”
söylemi literatürde henüz enine boyuna tartışılmış ve üzerinde uzlaşılmış bir
şey değil. Bu da doğal olarak kavramın özellikle egemen unsurların ağzıyla
istenilen biçimde kullanılması yanlışlığına yol açıyor.
Mehmet Doğan’ın ciddi emekler sonucu hazırladığı Büyük
Türkçe Sözlük isimli eserindeki terör/terörizm maddesine baktığınızda okuyucuyu
“tedhiş” maddesine yönlendirdiğini görüyoruz. Burada yapılan tanım şöyle:
Sürekli ve sistemli şekilde hareketleri, cinayet vb. faaliyetlerle korku
uyandırma, yıldırma dehşete düşürme, terör. Bu tanımın hemen altında
“tedhişçilik” maddesinin karşısında yapılan tanımda ise; tedhişi siyasi fikrini
yayma ve kabul ettirmede bir usul olarak kullanma görüşü, terörizm
deniliyor. ABD anayasasında ve ordu
kitapçıklarında da terörizm şöyle tanımlanır: “Sivilleri hedef alarak ve
siyasî, dinî ya da başka amaçlara hizmet etmek üzere, insanları sindirmek,
korkutmak, sıklıkla da öldürmek için şiddeti hesaplı bir şekilde kullanmak.”
Bu tanımlardan hareket ederek belli bir noktaya varmak
ise neredeyse imkansız. Zira “neye ve kime göre” sorusu ilk akla gelenler
arasında. Örneğin herhangi bir şiddet olayının terörizm olarak tanımlanması
hangi parametreye göre yapılıyor Terör ile beraber tanımlanması zorunlu hale
gelen masum ve sivil gibi terimlere meşruiyet kazandıran ölçüt nedir Mesela
birinin terörist dediği bir unsura sivil olarak yardım ve yataklık yapmak,
eline silah almamış olsa dahi, onu da terörist yapar mı Ayrıca bu tanıma gücü elinde bulunduran
unsurların, örneğin üst yapıların ne şekilde girdiği yoruma açık. Nitekim
devlet terörü, siyasi ya da eko-terör ya da tür terörü denen terör türleri tanım
dışı bırakılmış.
Konunun dünyadaki en uzman isimlerinden biri olan Naom
Chomsky Terörizm Kültürü isimli eserinde ABD, terörizme dair her türlü makul
tanımın en önde gelen örneğidir diyor. Yine yukarıdaki soruların yanıtının
arandığı ciddi bir tartışma yazısı olan Terörizmi Tanımlamak isimli makalede
yazanlar oldukça çarpıcı. Steven Best ve Anthony J. Nocella’nın 2006’da kaleme
aldıkları makale bir dizi ilginç detayla dolu. İşte o yazıdan küçük bir alıntı:
Şurası açık ki terörizm sadece bir kelime değil, bir
silah. Terörist kelimesinin kullanımındaki saiklere işaret eden Tomis Kapitan
şöyle diyor: “Terörist kelimesi, atfedildiği kişileri ya da grupları gayri
insanîleştirir, iletişim kurulması imkânsız insanlar olarak gösterir. Onları bu
eyleme sürüklemiş olabilecek politikaların göz ardı edilmesine neden olur. Bu
kişi ya da gruplara karşı şiddet kullanılmasının önünü açar ve insanların
korkularını istismar ettiği için, devlete tam bir hareket serbestisiyle
davranma ve yöntemlerine yönelik itirazları geçiştirme olanağı sağlar.”
Fransa’nın bir yandan terörist diye tanımladığı Mali’deki
gruplara karşı askeri müdahaleyi sürdürürken diğer yandan da Esad’ın terörist
dediği Suriyeli muhaliflere destek veren açıklamalar yapması aslında terör
kavramının üst yapılar açısından oldukça pragmatik bir unsur olarak
kullanıldığını gösteriyor. Terör kavramının nasıl pragmatik olduğunu görmek ise
öyle çok da zor değil. ABD’nin1980’lerde özgürlük savaşçısı diye göklere
çıkardığı Bin Ladin’i daha sonraki yıllarda nasıl terörle sembolize ettiğini
net bir şekilde izledik yine aynı yıllarda pek çok ABD’li yetkili Nelson
Mandela’dan terörist diye söz ediyordu.
Kendine muhalif hemen her kesimi terörist damgasıyla
yaftalayan batı bir yönüyle de karşısındakilere kırmızı çizgileri anlatma ve
onların hareket alanlarının ne olduğu gösterme yoluna gidiyor demek
mümkün.
Şu durumda sorulacak en kritik soru şu: kim özgürlük
savaşçısı