GÜNÜMÜZDE bir kısım Müslüman, dünyada olup biten
zulümlere, işkencelere bakarak, çağımız Ebucehillerinin, Firavunlarının daha
şiddetli kâfir olduğunu söylüyorlar. Bazıları da kâfirlerin, neden Müslümanlar
üzerine geldiğine akıl erdiremiyor ve neden neden Demeye devam ediyor. Bir
kere şunu bilelim ki, bugünün kâfirleri, peygamberlerin karşısına dikilenlerin
ellerine su dökemezler. Kur an ın ifadesiyle tarihte peygamberlerini öldüren
Yahudiler var. (Bakara 61, Âl-i Imran 21, 112)
Lut aleyhisselamın kapısına dayanan ve erkek
misafirlerine tecavüz etmek isteyen bir halk var.
Halkın yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu eşcinsel
olarak çağdaşlığı ta o zaman yakalamışlar. Çağımız çağdaşları bu konuda
binlerce yıl geriden geliyorlar. Sevgili Peygamberimiz miladi 671 yılında
Rabiulevvel ayının on ikinci gecesi Amine den (Türklere göre Emine) dünyaya
geldiği zaman da bugünkünden daha kötü bir hal vardı dünya genelinde. Mehmet
Akif merhum o günleri anlatırken: Bir
kerre de, ma mûre-i dünyâ, o zamanlar, Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi. Sırtlanları geçmişti beşer
yırtıcılıkta; Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevzâ (anarşi) bütün âfâkını sarmıştı zemînin,
Salgındı, bugün Şark ı yıkan, tefrika derdi. diyor. Bazı
insanlar tarafından kız olarak doğan çocukların öldürüldüğü, diri diri toprağa
gömüldüğü bir dönemdi. (Tekvir süresi 81/8)
Bu yapılan cinayet suç kabul edilmiyor ve Mekke
yönetimince katil baba cezalandırılmıyordu. Güçlü kabileler, bugünün Amerika sı gibi atlarının varabildiği yere
kadar gidiyor, soygunlar, talanlar yapıyor, canlar alıyor, kanlar akıtıyordu.
Sevgili Peygamberimiz: Belâların en çetini peygamberlere gelir. Sonra onların
ardından yürüyenler ve yine onları izleyenlere.. buyurmuş. (Ahmet, Müsned,
Buhari, K. Merza 3) Belâlar, baskılar,
hapisler, sürgünler, ambargolar, öldürmeler, korkutmalar cenneti görür gibi
koşan adamı engelleyemez. Dünyanın en sapa yerinde yaşayan en vahşi insanları
dünyanın en medeni insanı haline getirdi. Bugün hâlâ adalet tarihinin birinci
sırasında yerini alan Hz. Ömer, Mekke parlamentosunun (Daru-n-nedvenin) bir
üyesi ve en korkusuz adamı idi. Mekke parlamentosunda Sevgili Peygamberimizin
durumu görüşülürken Onu ben öldüreyim de sorunu çözeyim diyerek Efendimizi
aramaya çıkan ve bulunca Kelime-i şehadet getirerek Müslüman olan Ömer, tarihe
Adil Ömer olarak geçmiştir. O zaman olanlar, bugün de olmaya devam
etmektedir. Yetmişli yılların din düşmanları gibi görünenleri bugün en ileri
saflarda dinime hizmet etmeye devam etmektedirler. Niçin Müslümanlara
saldırırlar Sorusuna gelince.
Sarrafın dükkânı soyulur.
Meyveli ağaç taşlanır.
Güzeller kıskanılır.
Aslan zincire vurulur.
Gül, kazanlarda kaynatılır, gül yağı olur.
Yahu hocam bu dinsiz, imansız, ateist, komünist
insanlarla niçin uğraşmazlar da Müslüman la uğraşırlar derler. Kalpazanın evi
soyulmaz. Meyvesiz ağaç taşlanmaz. Çirkini kimse kıskanmaz. Yılan yastığı
çiçeği çok güzel ama ondan gülyağı çıkmaz. Biz, gönlümüzde bir ayeti bütün
dünya ve dünyadakilerden daha değerli bir imanı taşıyoruz. Cennete doğru yol
almaya çalışıyoruz. Yükümüz çok değerli.
Şeytanlar ve yardımcıları bunları almak ve atmak istiyor.
Bize yaramayanı size de yar etmeyiz. Diyorlar. Sevgili Peygamberimize,
değerli eşlerine ve ashabına yapılan iftiralar, baskılar, işkenceler, sürgünler
ve kıtallerin binde biri bize yapılmış değil. Dünya genelinde İslâm a karşı
yapılan bu toplu saldırı karşısında İslâm için endişeye düşmeyelim çünkü
Rabbimiz: Şüphesiz o zikri ( Kur anı) biz indirdik ve elbette onun koruyucusu
da biziz buyurmuştur.(K. Kerim Hıcr süresi ayet 9) Biz, kendimiz,
çocuklarımız, milletimiz ve bütün insanlık hakkında endişe edelim. İki
dünyamızın güzel olması için Allah ın kitabına sımsıkı sarılalım ve örnek
olarak da Allah ın rasülünü adım adım izleyelim.