Dünya hayatında mutluluk var mıdır Bu soruyu sorup
cevabı düşünürken yazmaya devam edelim.
Dünya hayatı ancak bir oyun ve oyalanmadan ibarettir
buyruluyor ayette. Bu halde oyun ve oyalanma yerinde ruh dünyamızın nasıl
olduğu da bir anlamda önemsizleşiyor. Hayatımızı anlamlı kılmak için birtakım
değerlere sahip olmamız gerekiyor. Böylece hayat tutunulur hale gelir.
Mutluluk aslında vardır. Elimizde olan ile hayata dair
bir şükür bulduğumuzda içimizde mutluluk parıldamaya başlar. Akşam şehre nasıl
inerse, karamsarlık da ruhumuza öyle iner. Fakat akşamın güzelliği vardır.
Gündüzün çirkinliklerini gölgeler. Misal dağılmış çöp konteynırları karanlıkta
bir tepeye benzer. Yaprakları dökülmüş çalılar esintiyi görünür kılan gölgelere
dönüşür. Güneşin doğuşu yine de umuttur. Uyanış kuşların cıvıltısıyla başlar. O
sese şahit olanlar bilir ki neşeli bir senfoniden başka bir şey değildir
duyduğumuz. Kuşları böyle neşeli kılan nedir Seher vakitlerinde, henüz her yer
karanlıkken; güneşin doğuşunda biz uykumuzu sürdürürken; günün herhangi bir
anında bizi yakalayan bu mutlu sesin sebebi nedir Niçin kuşlar gibi
olamayalım Sadece Allah ın bahşettiği günün güzelliğine şükür bile mutluluk
sebebidir. Halinden memnun olan herkes mutludur aslında. İç dünyamızda huzurla
yürümek Varlığımızın kıymetini bilmek, doğan her günü anlamlı kılmaktır.
Heyulalar ile ömrü tüketenler daima derin pişmanlıklar
yaşar. Geçmişinde haram işleyen her kul geleceğini karartmakta. Haram izi
silinmez bir yaradır insan ruhunda. İşlenilen her günah kula ağır sıkıntı
olarak geri döner. Yeni bir hayat bile kuramaz insan, geçmişin anılarını silip
atamaz zira. Niçin kendi hayatımızı zindana çevirelim Yalnız kendi hayatımızı
değil, bizimle yola çıkacak her insanın hayatını da ziyana sürükleriz günah
işleyerek.
Her günah aslında ilerisi için bir travmadır. Kişi
geçmişinden kurtulmaya çalışsa da kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun
sökülmesi gibi, eski günahlar kanar durur yerli yersiz. Zihin dünyası alt üst
olmuş bunca insanın nihayet düştüğü şeyin adı depresyondur.
Allah kulunu en iyi bilendir. Bir şeyi yasaklıyorsa onda
hikmet vardır. Yalnızca kendi ruh sağlığımız, akli dengemiz ve bedenen korunmuş
olmamız içindir bütün yasaklar. Bu emir niçin böyle diye sorgulamak aklın
hilesidir aslında. Derince düşünen herkes esasen o emirlerin altında yatan
gerçeği keşfedebilir. Derin bir bilinç
ile bu elbette mümkündür. İnkâr düşünce tembelliğinin sonucudur. Zinaya
yaklaşmayın derken yüce Rahman, bilir ki kul kendini sakınmazsa o haramı
işlemesi kaçınılmaz olur. Bize konulan engelleri ve sınırları dikkat ile
uygularsak, hayatımızı büyük facialardan korumuş oluruz.
Misal tesettür. Tesettür emri kadını kötülükten korurken,
kadının öznefsini tutmasını da sağlar. Nasıl yani Tesettür içindeki bir bayan
harama el uzatamaz. Tesettür harama bir perde çeker. Efendimizin (s.a.v.)
huzuruna âmâ bir sahabe gelir. Hz. Aişe nin başörtüsü yoktur. Efendimiz örtünü
al der. Hz. Aişe fakat o beni görmüyor deyince Efendimiz işte tesettürün
esas anlamını belirten o cümleyi kurar sen onu görüyorsun!