İşte bütün bunlar büyük, derin ayrılıklar ve anlaşmazlıklardır. Binaenaleyh, Ehl-i Kitabla, Amentü konusunda aramızda ittifak değil, büyük ve derin ittifaksızlık, ihtilaflar bulunmaktadır. Müslümanlar, Ehl-i Kitab ile Amentü konusunda ittifak içinde değildir. Müslümanların Ehl-i Kitab ile Amentü konusunda ittifak halinde olduklarını söyleyebilmek için insanın aklını, sağduyusunu yitirmiş olması gerekir.
Maalesef bazı kimseler, "İslâm ile Hıristiyanlık arasında esasta fark yoktur... Biz de ALLAH a iman ediyoruz... Yahudiler de Hıristiyanlar da ALLAH a iman ediyorlar. O halde onlarla Amentü de ittifakımız vardır" diyorlar. Böyle bir düşünce tamamıyla yanlıştır. Çünkü:
- Cahiliye devrinde Arabistan müşrikleri, eski Mekke müşrikleri, putperestleri, ALLAH a ortak koşanlar da ALLAH a inanıyordu! Yetmiş iki millet ALLAH a inanmaz değil. İnanıyorlar ama nasıl İslâm, hiçbir şekilde ALLAH a eş, ortak, oğul koşulmasını kabul etmez. Yukarıda sıraladığımız beş büyük ve temel ihtilâf, anlaşmazlık yüzünden:
* Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanları kâfir, inançsız kabul ederler. Daha dün, 23-24 Eylül 2005 tarihinde, İstanbul, Yeşilköy deki Latin Katolik Kilisesi nde, Gregoriana Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi profesörleri ve kapüsyen rahiplerinin katılımı ile düzenlenen "Uluslararası Müslüman-Hıristiyan Diyalog Sempozyumu"nda Roma dan gelip konuşan Prof. İlaria Morali, bizim ilahiyatçıların huzurunda Müslümanları "sapıklar" olarak gördüklerini söyledi...
* Yine aynı sebepler dolayısıyla Müslümanlar da onları kâfir kabul eder. Rahmetullah Efendi nin "İzhâru l-Hak" isimli meşhur kıymetli eserinde bu hususta geniş bilgi vardır.
Ortada böyle bir realite varken, bazı şahıslar nasıl olur da, "Her üç dinin amentüsü esasta birdir" diyebiliyorlar Aslında "ALLAH" inancında bile birlik yoktur. Değil Amentüde.
Binaenaleyh "Üç din Amentüde birdir" sözü bâtıldır. Hak ile bâtıl, Tevhid ile küfür ve şirk, hidayet ile dalâlet bir arada olmaz, bağdaşmaz. "Diğer dinler de haktır" demek; kişiyi dinden, imandan çıkartır. Din işlerinin şakası yoktur. Dinî meseleler hafife alınamaz. Bugünkü Yahudîliği ve Hıristiyanlığı hak din olarak kabul eden bir şahıs, İslâmî sınırların dışına çıkmış ve ebedî mutluluğunu tehlikeye atmış olur. Maalesef zamanımızda vahim bir fitne ortaya çıkmış bulunuyor. Bu fitnenin esasları şudur:
a- Ehl-i Kitab ile amentüde ittifak halindeyiz, binaenaleyh onlar da ehl-i necat ve ehl-i cennettir.
b- Uluhiyet konusunda ittifak halinde olduğumuza göre Tevhid ile Teslis esasta birdir.
c- Peygamberler ve peygamberlik konusunda ittifak ettiğimize göre, onların Hâtemü l-enbiya, Seyyid-i Beni Adem Muhammed aleyhisselâmı red, inkâr ve tekzib etmeleri önemli değildir.
d- Kitaplara iman ettiğimize göre, onların Kur ân-ı Azimüşşan ı inkâr etmeleri, "Bu ilahî bir kitap değildir, düzmecedir" demelerinin ehemmiyeti yoktur.