7-8 Aralık tarihlerinde Muş Alpaslan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin davetlisi olarak Muş’ta idik. Dolu dolu iki gün geçirdik, fırtına gibi, nasıl geldi nasıl geçti anlayamadık. Aziz dostum; şair ve öğretim görevlisi Mehmet Özger’in davetine hayır diyemedim. Vardığım her ilde mutlaka Anadolu Gençlik ile birlikte olmayı da planlıyorum. Öyle de oldu.
Havaalanında Mehmet Özger ile şair Hüseyin Karacalar karşıladı, birlikte Muş Ovası’na daldık. Bir beldenin doğası, özellikleri, insan psikolojileri dikkat alanımda. İnsanların davranışları, giyim ve kuşamları iyi kötü insana fikir veriyor. Anadolu kentlerinin bir özelliği hâlâ kimi alışkanlıklarından vazgeçmediği bir yanı. Bir diğer yanı da modernleşen ve küreselleşen dünyada yeni bir insan karakterinin ortaya çıktığı görülüyor. Kasaba yönünü temsil eden tarafı da kendi içinde tam bir tezatlar yumağı. Hemen her insanın, elinde bir cep telefonu. Bu, köy alışkanlıklarından kopmayan, ümmi olan insandan en modernine kadar aynı fark etmiyor. Dünyanın bir yüzü orada iyice belirginleşiyor.
Anadolu insanının bir özelliği büyüklere karşı utangaç ve edepli olan bir yanı vardı. Bir oğul veya kız büyüklerinin yanında asla edep dışına çıkmazdı. Saygıda asla kusur edilmezdi. Belki biraz aşırılık içerse de yoğun bir yaşama tarzıydı. Bu artık hemen yok gibi.
Örneğin, sigara kötü bir alışkanlık ya da bir genç bir kusur işlediğinin bilincinde olduğundan büyüklerinin yanında asla sigara içmezdi. Bu sadece aile bireyleri için değil, hatırlı kim varsa yanlarında içilmezdi. Ancak akran ve çok yakınlar arasında olabilirdi. Özellikle biliniyor ki yakın zamana kadar bayanlar sokakta hiç sigara içmezlerdi. Annem, hiçbir yabancı erkek huzurunda yemez ve içmezdi. Çocuklarının damatlarının yanında bile. Muş Alpaslan Üniversitesi kampüsünde gençlere biraz da bu gözle baktım. Artık sınırlar tamamen kalkmış durumda. Gerek modern muhafazakâr bayanlar, gerek diğerleri aynı davranış içindedirler. İslâmî kılığa bürünenlerden en azından bu anlamda biraz daha sınır beklenir. Artık o sınırlar yok diyebiliriz. Bu modernleşmenin ve giderek sekülerleşmenin bir süreci.
Bir diğeri Müslümanlar arasından büyük bir sorun olan kavmiyetçilik. Bölgede Kürtçülük artık sınır tanımaz bir süreçte. Özellikle bu son dönemde artık çok ileri bir aşamaya varmış bir durumda. Köyler ve çevre kasabalarda denetim tamamen onlarda. Kimlik kontrolü, haraç toplama ve ilişikler düzleminde tam bir özerklik ilanı olmuş. Bölgede İslâm artık bir değer olarak algılanmıyor. Hatta ciddî bir husumet ve düşmanlık var. Kürt kavmiyetçileri İslâm’ın kendilerini asimile ettikleri düşüncesinde ve bu çok yaygın bir kanaat. Çok da öfkeliler, gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Üniversitedeki konferansımızda bir gencin sorusu bu durumu tanıtlar özellikte. “Kobani” ve “Roboski” gibi iki ana olaya düğümlenilmiş. Dünyaya bu pencereden bakılıyor. O bölgede ölen, canları yanan diğer insanlar hiç de umurlarında değil. IŞİD olayı ise bu işin iyice tuzu ve biberi. Uçurum çok büyük.
Programımızın ilk günü, biraz soluklanma, Murat Nehri kenarında küçük bir gezinti, tarihi köprü ve modern tesisler. Ardından da Anadolu Gençlik Derneği’ne geçiş. Selahaddin Eyyubi Öğrenci Yurdu’nda, Şube Başkanı Aydın Bey ve teşkilat mensupları ve hocalarla çok güzel dolu dolu bir gece geçirdik. İki saati aşkın konuşma ve sohbet, kitap imzalama. Anadolu Gençlik safiyetini, bilinçli duruşunu koruyor. Gençliğin en ve tek önemli kurumu. Bu açıdan Anadolu Gençliği çok önemsiyorum.
İkinci gün rektörü ve yardımcıları ziyaret, ardından rektörlüğün konferans salonunda iki saati aşkın konuşma, sorulara cevaplar ve imza. Gözlemlediğimiz şu. Gençlik büyük bir fikir boşluğunda. Zaten yeterince kitap okunmuyor. Düşünce ve fikir adamları çok parçalı, her biri ayrı bir yöne bakıyor. Düşünce yoğunluğu daha çok siyasal gerilim düzleminde. Bu da bir sorun. Sonuçta fırtına gibi iki gün geçirdik. Bu belki yetmiyor ama bir tadımlık.
Not: Rektör Yardımcısı ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Özcan, aziz dostlarım Mehmet Özger, Hüseyin Karacalar, Turan Güler, Hasan Fahri Tan, Nurullah Ulutaş, öğretim görevlileri, AGD Başkanı Aydın Bey ile dernek yöneticilerine, Edebiyat ve Eğitim Fakültesi öğrencilerine teşekkür ediyorum. Sevgilerimi sunuyorum.