Başındaki Tebareke sözü ile meşhur olan surenin 12, 13 ve 14. Ayetlerini kusurlu da olsa Latin harfleriyle şöyle yazabiliriz:

İnnellezine yahşevne rabbehüm bilğaybi lehüm mağfiretün ve ecrun keriym. Ve esirru kavleküm evicheru bih(i) innehü alimün bizatissuduuur. Ela ya’lemü men halak vehüvellatifülhabiyr. Kısaca mealleri şöyledir:

“(Halktan) gizli olan yerlerde Rablerinden korkanlar için mağfiret (örtünme) ve büyük ecir (mükafât) vardır. Sözünüzü (ister) gizleyin (ister) açık söyleyin O (Allah) göğüslerdekini dahi çok iyi bendir. (hele bir düşünün) Yaratan (yarattığını) bilmez mi O Latif (çok lütuf ve ikram eden her şeyi tüm incelikleriyle bilendir.”

12. ayette Yüce Allah inanan insanların halkın görmediği yerlerde bile kendisinden korku ve kendisine saygıları dolayısıyla günahtan sakınmaları ve ilahi emirleri yapmaları sebebiyle onlar için bağışlanma olacağını ve onlara büyük mükâfat verileceğini müjdelemiştir.

Burada kâfir olanların cehenneme gireceklerinden bahsediliyor diye hiçbir müslüman kendisini emniyette sanmasın. Onların da affedilmeyen günahları sebebiyle cehenneme girecekleri birçok ayet ve hadis-i şeriflerde dile getirilmiştir. Ayrıca günahlar çoğalınca kalplerin kararıp orada imanın durmayıp çıkacağı gerçeğini de unutulmasın.

13. ayet-i kerime ise tüm insanlara “İster sözlerinizi kendi aranızda gizlice söyleyelim ister aşikâr olarak söyleyelim tüm kâinatı yaratan Allah’ın onları çok içi bileceğini haber vermektedir. O değil söylediklerimizi kalbimizde tuttuklarımızı, kafamızdan geçirdiklerimizi de çok iyi bilmektedir. Ondan hiçbir şeyi gizleyemeyiz. Öyleyse her nerede olursak olalım Allah’ın haram (yasak) ettiği hiçbir şeyi işlemeyelim; emrettiği hiçbir şeyi de ihmal etmeyip yerine getirelim aksi halde haramları işlemekten, emirleri ihmal etmekten dolayı cezalandırılabiliriz. Allah’ın affını düşünerek günah işlemek istismar olur ki ikinci bir günah işlemiş oluruz.

14. ayet her yerde ve her zaman Allah’ın bizim yaptıklarımızı bildiği konusunda tereddüdü olanları uyarmak için “Yaratan bilmez mi o Latif (çok lütfedici) ama Habir’dir, yani tüm iş ve olayların en ince noktalarına varıncaya kadar her şeyi bildiğini hatırlatarak uyarmaktadır. Evet! O kalbimizden geçirdiklerimizi dahi bilir. Zira kalbimizi de yaratan O dur. Kalplerimizi öyle yaratmıştır ki anne karnında iki aylık iken çalışmaya başlayan bu motor aylarca, senelerce, hatta bir asır boyu durmadan çalışabiliyor. İnsanların yaptığı motorlar değil yıllarca günlerce bile durmadan çalışamamaktadır. Kaldı ki onların çalışması da bir insanın gözetiminde sağlıklı olabilmektedir.

Suremizin 15, 16, 17 VE 18. ayetlerini kusurlu da olsa Latince olarak şöyle yazabiliriz:

Hüvellezi ceale leküm-ül-erda zelüülen femşuu fi menakibiha ve külüü min rizkıh(i) ve ileyhinnuşuur. E emintüm menfissemaai en yahsife biküm-ül-arda feiza hiye temuur. Em emintüm men fissemaai en yursile aleyküm hasıba, feseta’lemüüne keyfe nezir ve lekad kezzebellezine minkablihim fekeyfe kane nekir. Mealleri kısaca şöyle verilebilir:

“O Latif ve Habir olan Allah) öyle biridir ki yeri (dünyayı) sizin için boyun bükücü eyledi, öyleyse onun omuzlarında yürüyün (dolaşıp çalışın) ve onun rızkından yiyin, (ama unutmayın) ona doğru yayılacaksınız (onun önünde toplanacaksınız). Yoksa gökte olan (Allah)ın sizi gidip gelmekte olan (salınım yapan) yere batırmanızdan emin mi oldunuz Yoksa gökte olan (Allah)ın üzerinize taş yağdırmasında emin misiniz Yakında nasıl bir uyarıda bulunduğumu (görecek ve) bileceksiniz. Onlardan (o sizi şaşırtanlardan) öncekiler de yalanlamışlardı ama benim azabım nasıl oldu (onu duymadılar mı )”

15. Ayet Allah’ın dünyayı biz insanlara boyun büken, itaatkâr bir varlık olarak yarattığını haber veriyor. Arkasından da dünyanın insana olan saygısını iyi değerlendirmemiz gerektiğini bildiriyor. Bu ayette yerin omuzlarında, yani çıkılması, yürünmesi mümkün olan yerlerinde yürüyüp çalışmamız emrediliyor. Son cümleciğinde ise Allah’a döneceğimiz ve ona hesap vereceğimiz hatırlatılarak ona göre çalışmaların en iyisini, davranışların en güzelini yapmamız gerektiğine işaret ediliyor. Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsirde Zemahşeri’den alıntı yapılarak “meşide (yürümede) tamim edildiği (genelleştirildiği) şekilde yalnız satıhta (yüzeyde) kalmayıp hafriyat vesaire suretiyle arama anlamı da anlaşılır ki burada ilmi tahsile ve peyderpey keşifleri ileri götürerek tahkik ve ıslah ile tedvin (keşifleri yazılı hale getirmeye) teşvik vardır” deniliyor. H.D.K.Dili S.5229. Öyleyse burada Jeoloji(yerbilimi) okumanın gereği de ortaya çıkıyor.

16. ayetlerde Allah’ın gerekirse insanları yere batırabileceği ifade edilirken onun şiddetli bir şekilde sarsılacağı, adeta beşik gibi gidip geleceği uyarısı yapılarak davranışlarımızı İslam’a uygun bir şekilde yapmamız hususunda uyarılmaktayız.

17. ayette ise Allah’ın Lut kavmi ve Ashab-ı fil üzerine yağdırdığı gibi bizim de üzerimize taş yağdırabileceği bildirilerek tüm insanlığın seadeti için konulmuş İslam düzenine uymamız gerektiği vurgulanmaktadır.

18. ayette Peygamberleri yalanlayanlara Allah’ın azabının çok dehşetli olduğu hatırlatılarak günümüz insanlarının Kur’an-ı kerimde bildirilen hakikatlerin inkâr edilmeyip dikkate alınarak felakete düşülmemesi hususunda uyarı yapılmaktadır.

19. ayetinde: “(uçarken) kuşları kantlarını açıp kaparken görmüyorlar mı Onları (havada) Allah’tan başkası tutmuyor. O her şeyi en iyi şekilde görendir” uyarısında bulunuyor. “Canım kuşlar kanatlarını kapatırken havayı aşağıya doğru itmekle birlikte kendilerini de havada tutuyorlar işte” denilebilir ama konu o kadar basit değildir. Çünkü kuşlar havada uçarken kullandıkları kanatları öyle yaratılmıştır ki her çırpılmalarında en uçtaki kanatçıkları bir öncekine bir önceki ise daha öncekine dayanarak aralarından hava kaçırmayacak bir sıklık kazanır.