İFFETSİZZZ!
“Onlar Erbakan’a yüz vermediler!”
Bu cümleyi CNN Türk tv’sinde program yapan ve bizim de devşirme sıfatıyla zaman zaman andığımız şahsın söylediğini duydum.
Siz de tanıyorsunuz onu.
Şöhret paslaşması yaptığı uzman itirafçılardan H. Gülerce’nin derlediği yazılarından birkaçına baktıktan sonra döneceğiz o geçmişe.
Bir Aralık ayında ünlendirilen o iki Aralık gününde FETÖ teşkilatının nelerinin olduğu açığa çıktıktan sonra “müsekkin” rolünü oynuyor.
“FETÖ’nün savcısı, yargıcı, polisi falan var ama tankı, topu, jeti yok.” (24 Aralık 2015)
FETÖ teşkilatının envanter defterini buna göstermiş olmayacaklarına göre... (Yoksa okumuş mudur?)
“Neyin karışlığında” kefildi onlara.
Kefaletini, ona gazetesinde yazma ve tv’sinde program yapma imkanını bahşedenler mi istemişti?
“Bürokraside FETÖ yapılanması yok.” (16 Şubat 2012)
Bir başka günkü, bir başka kefalet cümlesi de bu, devşirmenin. Maaşını ödeyen medya grubu neden rahatsız değil, devşirmelerinin ikidebir FETÖ teşkilatını endişelerden uzak tutmaya çalışmasından...
Yazdığı gazete bu ülkede “yarı resmi” bilindiğine göre (ara sıra öğündükleri itirafları) bu ülkenin teyakkuzda olması gereken kurumlarından yansıyan bilgi gibi algılanmasını ne resmi, ne de gayri resmi hiç bir güç önlemek ihtiyacı hissetmedi? Ama neden?
Seçilmiş ve görevi bu ülkeyi korumak olan bir iktidara karşı takındıkları tavrın, insanları, mide bulantısı rahatsızlığına taşıdığını gördüklerinde ise, “Devşirme” açıkladığı gerekçe ile kriptoluğunu örterken, muhalefetini de sıradanlaştırmaktadır.
“FETÖ teşkilatı daha tutarlı, daha istikamet sahibi...” (23 Şubat 1012)
Bir teşkilat nasıl olurdu da bir iktidarla kıyaslanabilir? Nasıl olur da güç farkının olmadığı ya da eşitlendiği düşündürülür insanlara? Neyin karşılığında?
Yoksa bu cümle bir mesaj mıdır FETÖ teşkilatı mensuplarına. Biz, gazetemiz ve tv kanallarımız ve internet güçlerimiz vasıtasıyla tartıyor, ölçüyor, biçiyor ve gözlemliyoruz ki, doğru yoldasınız, tutarlısınız...
Yazı namustur. Bu “Devşirme”nin yazı namusunu neden hiç sorgulamadı iktidarın köşecileri, katipleri, yazıcıları... Uçaklarda uçuyorduk demeleri mazeret değil.
Son bir cümlesini daha alalım pasdaşı uzman itirafçı’nın derlediklerinden...
“(R.T.Erdoğan’ın) akıl oyunlarına dayalı hamleciliği yoktur.” (13 Haziran 2015)
Lütfen dikkat ediniz! Bu teşhisin sahibi “Devşirme”, R.T.Erdoğan, RP sıralarında siyaset mücadelesi verirken, onu destekleyen bir kanalda haber sunan ve programlar yapan birisidir. Şimdi bulunduğu kartel yapılanmasının da gücü bilinmektedir. (Özköşklü sıfatıyla anılan müdürlerinin itirafları hâlâ arşivlerde olmalı.)
Hal böyle iken, bu kanaati/teşhisi okuyanlar, bizden iyi tanıdığına göre... Hem istihbarat da geliyordur onlara... Gibi düşünmezler mi?
Bu ülkenin yöneticileri ve ihanete soyunacak teşkilatları hakkında yalan ve yanlış bilgiler yayarak istikbali karartmasının sebebi o günlerde sorulmamıştır ama, bugün sorulmalıdır. Neyin karşılığında?
Devşirme dememiz boşuna değildi, iffetsiiizzz dememiz de boşuna değildir.
“Onlar Erbakan’a yüz vermediler!”
Onların içinde olan ve bugün kripto sıfatını da hak eden, (pastaşı uzman itirafçı da öyle diyor,) “Devşirme”ye şu soruları sormak hakkımızdır. Aynı zamanda “Trump” güçlü patronu da muhataptır bu sorulara.
FETÖ size ne “yüz”ü verdi ki, onu kanalınızda konuşturarak, Refahyol iktidarına savaş açmıştınız? Neyin karşılığında?
“Devşirme” diyor ki, söz konusu ettiğimiz o kartel tv’sinin programında: Niçin hiçbir Refahlı, FETÖ’ye sen kimsin demedi o günlerde?
İffetsiizz!
Bunu FETÖ ile program yapan, patronunun eski elemanına sorsana. Neden hatırlamak istemedin Yalçın Doğan adını?
Refahlıların FETÖ’ye “Sen kimsin” demesini engellemek için yaptırmadı mı o röportajı bugün bağlı bulunduğun yapı? Neden o Yalçın Doğan’la bir program yapmıyorsun?
İffetsiizzz!
Sen o gün bir tv kanalında (Kanal 7) değil mi idin? Neden yapmadın o dediğin “Sen kimsin” programlarından?
Yoksa bugün bulunduğun yerin garantisini mi almıştın?
“Susurluk” günü bu ülke MİT’inin FETÖ’yü “CIA’nın Türkiye’deki teşkilatı” diye tanımlamasından, o günlerde senin ve bugün çalıştığın kartel’in haberinin olmadığını söyleme sakın!
O rapor elden ele dolaşırken, bugün yazdığın o gazete neyin karşılığında atmıştı FETÖ ağzından o manşeti:
“Beceremediniz artık bırakın!”
Programını seyreden Saadet Partililerin itirazlarını, müstehzi bir edayla, o gün niye sokağa çıkmadınız, suçlamasıyla geçiştirmeye çalışan “Devşirme” önce kendinin FETÖ yanlısı yazılarına karşı AKP taraftarlarının neden protestolarda bulunmadıklarını izah etmelidir. Sonra da o gün çalıştığı Kanal 7’de niçin Refahlıları konuşturmadığını anlatmalıdır. Neyin karşılığında.
Elbette bu hizmetleri yetersiz kalırdı, bugün bulunduğu yerde olmasına. Başka bir şeyler de alıp götürmüş olmalı, kendisine emanet edilenlerden... Ya da bir yakınıyla belgesel hazırlayacağım diyerek topladıklarından...
Programda konuk yahut manken olarak bulunan ve akademik sıfatlar taşıyanlara da, hafıza sorunu yaşadıklarından dolayı “Yazıklar olsun” demekle yetiniyoruz. Ve onlara Habertürk tv’de yayınlanan “Sızıntı” programını tavsiye ediyoruz. Hatırlama kabiliyetlerinin artacağına inanmadığımızdan. Üniversitelerinde ola ki öğrencilerine mahcup olmasınlar.
Medyası FETÖ’cülerde bir hükümet, yazımızın birinci bölümünü okudunuz. İkinci bölüm hemen şimdi. (İffet: Haram ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak)
Yetim asmak kimin isiydi?
İtirafçı uzmanların olmadığı tv programlarında AKP savunmacıları rolüne çıkan dersine az çalışmış ve tartısız konuşmayı seven insanlara verilen cevapların “sosyal medyayı salladı” iddiasıyla çok pazarlandığına şahit olunmuştur.
Bunlardan birine de CNN Türk’te “Türkiye’nin Nabzı” programında rastlanmış. Türkiye devletini ve cumhuriyetini, bürokratik elitlerle izah etmeye kalkışınca, siperdeki 15 Temmuz sonrasında darbeye karşı olmuş, –ki bir kısmı hâlâ o gece okunan ezan ve selaları laikliklerine vurulmuş bir darbe saymaktadırlar,– kişilerden biri tarafından susturulmuş. Sosyal medyaya malzeme olan cümlesini duyunca geriye dönüp baktım.
“Cumhuriyet eliti dediğiniz kişi Selanikli bir yetimdi!”
Bir tv kanalında konuk edilen araştırmacı gazeteciler ve araştırmacı şirket sözcüleri, dinleyicilerine bilgilerini, analizlerini, istihbaratlarını aktarmak ve onları aydınlatmak için mi konuştururlar, yoksa tarafları belli o insanlar üste çıkma yarışmalarının sırtları numaralı oyuncuları mıdırlar?
Bürokratik elit yahut Cumhuriyet elitinden kastedilenin “Ulan öküz Anadolulu...” diyen “Tandoğan”ların olduğunu romantizm peşindeki rağbetli solcumuz da biliyordu.
Hatta Cumhuriyet’in o bürokratik elitleri azletmediğini, azledemediğini de... İntihar ederlerse ancak, milletin onlardan kurtuldukları zor hatırlansa da kayıtlardadır.
Daha da yükseltelim itirazımızı, yetim sevdiklerini iddia edenlere. Ve onlara diyelim ki: Neden astırdınız bürokratik Cumhuriyet elitlerinize Adnan Menderes’i? Üstelik o hem yetimdi, hem öksüzdü.
O Adnan Menderes’i “siyasete yönlendiren ve 15 yıl milletvekili olacağı CHP’ne üye yapan”a karşı bir hareket, bir itiraz, bir ret, bir isyan olarak yorumlanmasına neden hâlâ gelmiyorsunuz, bayramlarla kutladığınız “asma” işinizin?
Dişlerine göre buldukları okuması kıt çocuklar üstünden insanları merhamet damarından tahribe kalkanlara şunları da söylemek vazifemizdir.
Osmanlı, Selanikli yetimine sahip çıkmış ve kendini emanet etmiştir. Onun etrafını saranlar ise, (ölümünü fırsata çevirerek adlarına para bastıranlar mesela) Aydınlı yetimi asmışlardır. Sebebi, Cumhuriyet’in bürokratik elitlerine karşı halkı tercih etmesidir.
Bir özel destek notu:
1954 Seçimleri öncesi, iki dönemdir Ordu’dan milletvekili yapılan Y.Z.Ortaç Milli Şef’inin yanına gelir. Bir dönem daha milletvekili olmak arzusunu, parti meselesi olarak anlatır paşa’sına.
“Şu, şu isimleri Ordu listesinden silerseniz seçimi biz alacağız.”
Milli Şef’in cevabı, bir partiyi ve o partilileri 50 yıl idare eden bir siyasetçinin sanatından yansımalar olarak değerlendirilirse eksik olur.
“Sen, bütün vilayetleri bizim kazanmamızı mı istiyorsun!”
Bir kararlılık var. Bir plana adım adım gitmek var. O noktaya ulaşmamı, milletvekili sayımın çokluğu değil, aksine azlığı sağlayacaktır, demenin İsmet Paşa’casıdır bu cevap.
Bürokrasisinin Aydınlı yetimi sevmediğini (Bu gerçeğe, İlber Ortaylı tespiti diyelim de bilimsel olsun.) bilen İsmet Paşa, işte o yıllarda kafasına koymuştu idam sehpaları kurdurmayı.
Yetim denince, bunları da hatırlamazsak olmaz.
KARAMAN’IN KOYUNU
Yüksek İslam Enstitüsü günlerinde “Selamet”e karşı diye bilirlerdi talebeleri onu. “Hamdi ağabey” bir gün çok sıkıştırdıklarında “Anahtar gerek” cevabını aldıklarını anlatmıştı. İnanıyor mu idi, yoksa kurtulmak için mi öyle demişti, bilmem.
Geçmişi kurcalanmış Merve Kavakçı tarafından. Verdiği cevap gazetemizin internet sitesinden duyurulmuştu.
O cevabın son cümlesidir bizim yazmak istediğimiz. “Bu ne kibir” demeden.
“Birinin peşine düşenlerden değil, peşine düşülenlerden oldu (m)”.
İddiası bu!
Yanlışlığını şöyle bir cümleyle anlatalım. Yani peşine düşülenlerin her zaman “Müsbet” sayılmayacaklarını...
“Sığındığı evdekilere yalvarıyordu:
- Polisler peşime düştü! Saklayın beni.”
Aziz Yıldırım'ın elini sıkmak için diğerleri çağrıldı, dernek mi isteniyor?