Peres ve Abbasın Türkiye ziyareti çeşitli tepkilere ve eleştirilere sebep oldu. Kimileri bu iki ismin Türkiyede buluşmasını ülkemizin büyük bir başarısı olarak takdim ettiler, kimileri İslam dünyasını karşımıza alış şeklinde değerlendirdi. Elbette bir uluslararası ilişkiyi bir tek cümle ile yorumlamak yeterli olmaz. Çeşitli hesaplar ve düşünceler sonucunda uluslararası ilişkilerde bir adım atılır.

Ancak bilinen bir husus var ki, o da Peresin Abbas ile Türkiyede buluşturulması, TBMMde konuşturulması Batı dünyasının desteğini almaya yönelik bir girişimdir. Bir diğer ifade ile uluslararası problemlerimizde Batılı ülkelerin desteğini sağlamak için Perese kucak açılmıştır. Kucak açılmakla da kalınmamış Cumhurbaşkanı Gülün ağzından çıkan "İsrail de bizim gibi terörden çok çekti" şeklindeki cümle ile Filistinliler terörist ilan edilmiş, adeta Filistinli mücahitler ile PKK teröristleri aynı kefeye konulmuştur. Yanlış yapılmıştır, Filistinlilere haksızlık edilmiştir. İsrailin devlet terörü uyguladığı görmezden gelinmiş, işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesi veren Filistinliler terörist olarak ilan edilmiştir. Bu nitelendirme Türkiyeye davet edilen Abbas ve taraftarlarını da Haması da üzmüştür. Tek memnun taraf ise İsrail olmuştur.

Elbette bu yanlışın, ne karşılığında yapıldığı hususunda yanlışın sahipleri çeşitli açıklamalar yapabilirler, yapıyorlar da. Uluslararası meselelerde İslam dünyasının desteğini alamadıklarını, bunun için Yahudi lobisi ile Batılı ülkelerin desteğini almak istediklerini  ileri sürebilirler. Böyle bir değerlendirme ilk bakışta haklı gibi de görülebilir. Ancak, Türkiyenin uluslararası alanda karşısına problem olarak çıkan/çıkartılan meseleleri düşündüğümüzde tüm bu problemlerin aslında olmadığı ancak Batılıların Türkiyeyi köşeye sıkıştırmak, yeri geldiğinde istedikleri doğrultuda kullanmak için icad ettikleri görülür. Kıbrıs meselesi, Ege ve Kıta Sahanlığı sorunu, Ermeni sorunu hep Batılı ülkeler tarafından icad edilmiş, uluslararası platformlarda karşımıza çakırtılan meseleler değil midir Bu tesbiti yaptıktan sonra problemlerin sorumlularından bu problemlerin çözümü için yardım beklemek hangi sağlıklı akıl ile izah edilebilir. Sırf bu problemlerin sahiplerinin desteğini alabilmek için mazlum Filistin halkını terörist ilan ederek, devlet terörü uygulayan İsraili aklama gayretinin haklı bir yanı olabilir mi Böyle bir haksızlık ülkemizi İsrail ile aynı çizgiye çekmiş olmaz mı

Dış politika konusunda sık sık tekrarlanan, "Uluslararası ilişkilerde ebedi düşmanlıklara da ebedi dostluklara da yer yoktur" şeklinde bir söz vardır. Ancak, bu söz ülkelerin değişmez kırmızı çizgileri olmadığı/olamayacağı anlamına gelmez. Hele hele birtakım hesaplar uğruna zalimi masum, masumu zalim ilan etmenin manevi sorumluluğunu ortadan hiç  kaldırmaz. Ufak bir çaba ile uluslararası sorunlarımızda yanımıza almamız mümkün olan ülkeleri de kaybetmemize yol açar.

Elbette akıl büyük bir nimettir. Özellikle de ülkelerin yönetimine soyunmuş olanların bu akıl nimetinden sonuna kadar yararlanmaları gerekir. Dostları düşman, düşmanları dost bellemek birtakım çevrelerin oyununa alet olmak demektir ki, bundan da ülkemiz zarar görür. Yıllardır hep bu yanlış anlayış ve uygulama sebebiyle dostlarımızı kendimizden uzaklaştırıyor, dost bellediğimiz düşmanlarımızın da dostluğunu kazanamıyoruz.