Kim savunuyor bu sözleşmeyi? LGBT’liler.
Başka?
Kadın dernekleri…
Kim istemiyor diye baktığımızda ise, bir hayli kalabalık. Yani, herkesin karşı olduğu bir meseleye, Sayın Cumhurbaşkanı niçin taraf oluyor anlamak mümkün değil. Biz, Sayın Cumhurbaşkanı’nın niçin -zımnen de olsa- taraf olduğunu biliyoruz:
Verdiği sözler...
Sayın Cumhurbaşkanı, bu konuda sıkıştığı vakit tıpkı idamlar meselesinde uyguladığı taktiği aynen tatbik etmektedir. Fakat bu işler öyle gelişmiyor Sayın Erdoğan. Kamuoyu bir de tersine döndü mü -ki dönecek- AK Parti’yi kimse kurtaramaz artık. Ne Cumhur İttifakı ne de başka bir şey...
Onun için, bazı alengirli konularda atılacak olan adımların iyi hesap edilmesi gerekir. Ben yaptım oldu anlayışıyla hareket etmeye artık devam edilemez. Eşcinsellerin bir araya gelmesiyle evlilik olur mu? Bunların taleplerine özgürlükler çerçevesinde yaklaşılamaz.
Ancak, onların cinsel tercihlerine ve diğer davranışlarına hastalık olarak bakılabilir. Doktorlar için bir yaklaşım söz konusu; hastaya kızılmaz, ona ancak tedavi etmek amacıyla yaklaşılır.
İstanbul Sözleşmesi de tıpkı idam ve Ayasofya meseleleri gibi. Sayın Cumhurbaşkanı nasıl ki bu iki meseleyi istismar amaçlı olarak kullanıyorsa bu meseleyi de kullanmaktadır.
Bu meseleler de dayanıklı tüketim malzemeleri gibi çok yıllıktır. Sayın Erdoğan tarafından döne döne kullanılmaktadır.
Ama Sayın Cumhurbaşkanı’nın atladığı bir konu var; her şeyin bir sonu vardır. Artık istediğiniz gibi at oynatamayacaksınız. Bu meselelerde olduğu gibi, sizin iktidarınızın da sonu gelmiştir.
İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere toplumun hassasiyet duyduğu bazı meseleleri kullanmak çok çirkin bir iştir.