İstanbul Sözleşmesi, Müslümanları üzen bir olaydır. Üzülerek ifade ederim ki, işitmekten ve ağzımıza almaktan dahi haya ettiğimiz bazı kavramların sözüm ona insan onuru ve haysiyetini savunması gerekenlerce baş tacı edildiği; fıtratın, insanlık onuru ve haysiyetinin ise ayaklar altına alındığı bir acayip vakte utanarak şehadet ediyoruz. Esasında insanlık tarihi şahitlikten ibarettir. Biz de Cenab-ı Mevla’nın buyruğu ile adil şahit olmak esası ile hak ve batıl mücadelesinde elbetteki hakkın ve hakikatin taraftarı, sesi olmalıyız. Bugün insanlık tarihte belki de eşine rastlanmamış küresel bir taarruz altındadır.
“BUGÜN HEDEF İSLAM VE MÜSLÜMANLARDIR”
Direkt olarak insan onuru, izzeti, şerefi, aile ve nesil kavramları hedeftir. Ne gariptir ki tüm bu kavramlar yine onur, namus, şeref ve aile denmek suretiyle tahribata uğratılmaktadır. Milli ve manevi değerleri olmayan, ahlakî zeminde tarih kökünden yoksun milletler insanlık onuruna karşı açılmış bu küresel savaşın esiri olmuşlardır. Bugün hedef İslam ve Müslümanlardır. İnsanı, haysiyet ve onuru ile yaşatan yegane hayat nizamı İslam’dadır
“AİLE MEFHUMUNDAN ZERRE NASİBİ OLMAYANLAR AİLE KURUMUNA SALDIRIYOR”
İnsan eşrefi mahlukattır. Lakin bugün Batı kadına şiddet, aile içi şiddet gibi enstrümanları İslam toplumlarında adeta gündem maddesi ve manşetler yapmak suretiyle kullanmakta, dikkatleri sırf başlıklarda toplayarak Müslümanların milli ve manevi değerlerini tamamen ayaklar altına alan programlar ve çalışmalar yapmaktadır. Daha düne kadar kadının insan olup olmadığını tartışanlar; İslam’ın çocuklarına kadının hak ve hukukuna ilişkin dersler verme cüretinde bulunmakta, aile mefhumundan zerre nasibi olmayanlar islam toplumlarında aile kurumlarımıza yasal düzenlemelere varan operasyonlar gerçekleştirmektedir.
“SÖZLEŞMENİN İSTANBUL’A ATFEDİLMESİ YÜREKLERİMİZİ YARALAMAKTADIR”
Bu topraklar yüzyıllardır İslam beldesidir. Bu milletin mayası imandır. Milletin imanı dün olduğu gibi bugün de yüksek irfanıyla kendisine ahlak ve namus dersi veren müptezellere müsaade etmeyecektir. İstanbul; hilafetin merkezi, kutsal emanetlerin vatanıdır. Mazlum Ayasofya’nın hüznünü taşıyan sinelerimiz bugün maalesef tahammülüne dayanamadığımız yeni gamlara düçardır. Aile geleneğimizi, milli ve manevi hassasiyetlerimizi yerle yeksan eden kirli bir sözleşmenin; ecdadımın İslambol’u, Hz. Peygamber’in müjdesi, Eba Eyyüb El Ensari’nin, nice sahabe-i güzinin, meşayıhı izamın türbegâhı kutlu şehir İstanbul’a atfedilmesi yüreklerimizi derinden yaralamaktadır.
“BİZİ VAR EDEN DEĞERLERİ PARÇALAMANIN ARZUSUNDALAR”
Ahlak, millet, din ve vatan düşmanları ifade ettiğim gibi kadın ve aile kavramları üzerinden bizi var eden değerleri parçalamanın arzusundadırlar. Bugün kamuoyunun İstanbul Sözleşmesi olarak bildiği, sözüm ona kadına şiddet ve aile içi şiddeti bitirmek için imzalanan bu akit bir an evvel milli ve manevi değerlerimize uygun hale getirilmelidir. Kaldı ki bu sözleşmenin maksadı ayan beyan ortaya da çıkmıştır, amaçlanan asla kadının onuru ve Müslüman’ın aile birliği değildir. Hiçbir ekonomik ve siyasi kaygı istikbalimiz olan neslin ahlak sıhhati ve istiklalimiz olan aile yapımızın üzerinde değildir.