İkinci Dünya Savaşı nın ardından Batılı ülkeler

tarafından İslam coğrafyasına bir ur gibi yerleştirilen İsrail, belki de

tarihinin en rahat ve pervasız dönemini geçirmekte. Altında tüneller oymak bir

yana, Siyonist rejim askerleri istedikleri zaman Mescid-i Aksâ nın kapılarını

parçalamakta, kafalarına her estiğinde kirli postallarıyla ilk kıblemizi

çiğnemekte. Filistinli kardeşlerimiz ise bu eşi benzeri görülmemiş

saldırganlığa karşı hayatta kalma mücadelesi vermekte.

İşgal altındaki Filistin topraklarında faaliyet gösteren

bütün direniş gruplarının ortak kararıyla, Siyonist rejime karşı 1 Ekim 2015 te

başlatılan Üçüncü İntifada, Türk medyasında pek fazla yer almasa da dördüncü

ayına girmiş durumda.

Geçtiğimiz üç ay içinde Siyonist rejim tarafından düzenlenen

saldırılarda iki yüze yakın Filistinli kardeşimiz şehit edildi. Bu şehitlerden

yaklaşık kırk tanesi sokak ortasında kurşuna dizilerek infaz edilen kadınlardan

oluşuyor. Ayrıca yüzlerce Filistinli yaralandı, tutuklandı ve esir edildi.

Bütün bunlar olurken Türkiye de ise Siyonist rejimle

yapılacak anlaşmanın faydaları konuşuluyor. Her ne kadar dört yıl boyunca seçim

yapılmayacak olsa da, AKP medyası el birliği etmişçesine halktan gelecek

tepkileri yatıştırmanın derdinde. Bir yandan İsrail den alınacak doğalgaz

sayesinde hem Türkiye nin, hem de İsrail in kazanacağını söylüyorlar; bir

yandan da Filistinliler üzerinden anlaşmaya kılıf aramaya çalışıyorlar. İşte

efendim gaz anlaşmasının dışında Filistin e de ancak böyle yardım edilirmiş.

İsrail le işbirliği yapmadan Gazze ye de, Batı Şeria ya da hiçbir fayda

sağlanamazmış.

Oysa HAMAS liderlerinden Mahmud Zahhar, önceki gün Kudüs

TV de yayınlanan bir programa canlı telefon bağlantısıyla katıldı ve Türkiye

ile İsrail arasındaki söz konusu anlaşmayı kesinlikle kabul etmediklerini,

anlaşmanın Siyonist rejimi meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramayacağını

söyledi. Direnişin önde gelen isimlerinden Zahhar, ayrıca Siyonist rejimin

İslam coğrafyasındaki bütün Müslüman halkların düşmanı olduğunu da sözlerine

ekledi.

Tam burada Refah-Yol Hükümeti nde Enerji Bakanlığı

görevini üstlenen kıymetli büyüğümüz Recai Kutan Bey in uyarılarına da kulak

vermek zorundayız. Recai Kutan Bey de, Eğer İsrail orada doğalgaz bulmuş ise

bu doğalgaz Filistin e aittir. İsrail e müşteri olmak yerine bunun

mücadelesinin verilmesi gerekir dedi.

Recai Kutan Bey in uyarıları ne kadar haklı olsa da,

maalesef bugün Türkiye de o uyarılar doğrultusunda siyaset üretebilecek bir

hükümet yok gibi görünüyor. En azından on üç yıllık AKP tecrübemiz bunu gösteriyor.

Üstelik geleceğe dair elimizdeki göstergeler de hiç iyiye işaret değil. Bırakın

yanlışlardan dönülmesini, bırakın hatalardan vazgeçilmesini, AKP li yöneticiler

işi Siyonist rejimle dost olmaya kadar vardırıyor.

Hâlbuki biz, tarih boyunca mazlumların koruyucusu,

zalimlerin ise hasmı olmuş büyük bir milletiz.

Yeter ki dostumuzu da, düşmanımızı da iyi bilelim.

Yeter ki Batılılardan medet ummayı bırakalım.

Yeter ki Amerika yı stratejik ortak sanmayalım.

Yeter ki Avrupa nın kaderiyle kendi kaderimizi

birleştirmeyelim.

Yeter ki onların yol haritalarını kullanmak yerine, kendi

milli siyasetimizle yürüyelim.

Yeter ki hatalarımızdan ders çıkaralım, yeter ki

milletimize güvenelim.

Ya bu hakikatlere kulak vereceğiz.

Ya da tıpkı on üç yıldır olduğu gibi İslam coğrafyasında

akıtılan kanları seyrede seyrede bu karanlıkta bizler de boğulacağız.

Haberiniz olsun.

YENİ TÜRKİYE DEN MANZARALAR

Ülkemiz borç batağının içinde. Merkezi idare ve

belediyelerden oluşan kamu borçları bir yana, milletimizi meydana getiren hane

halkları da tarihte hiç olmadığı kadar borçlanmış durumda. Bu borcun etkisiyle

evlenme oranları istikrarlı şekilde düşerken, maalesef boşanma oranları da yine

istikrarlı şekilde yükseliyor. Bütün bunların üzerine bir de ahlâk ve maneviyat

eğitimi eksik kalınca, insanımızın büyük bir kısmı da soluğu piyango

kuyruklarında ve at yarışı salonlarında alıyor.

Açıklanan rakamlara göre yılbaşı çekilişi için 40 milyona

yakın piyango bileti satılmış. Ülkemizde 50 milyonun biraz üzerinde yetişkin

insan olduğunu düşünürseniz, milletçe nereye doğru sürüklendiğimizi de

anlarsınız.

Ayrıca Eski Türkiye nin aksine, başı örtülü ve folklor

kostümlü çekiliş mankenlerinden oluşan Yeni Türkiye manzaralarının durumu

kurtaracağını sanıyorsanız da aldanıyorsunuz.

KIBRIS OLDU BİTTİYE GETİRİLMEK İSTENİYOR

Tarih 26 Aralık 1963.

Bundan tam 52 yıl önceydi. Günlerden Perşembe ydi.

Kıbrıs ta Rum çetelerinin Türklere yönelik katliamları devam ediyordu. Türk

hükümeti Kıbrıs a müdahale kararı almıştı.

Lakin iktidarda Milli Görüş zihniyeti olmadığı için,

Kıbrıs a çıkmak amacıyla Mersin den gemilere bindirilen askerler, İskenderun

Limanı na geri indirildi.

Bir değil, iki değil, tam üç kere.

Mehmetçik, kardeşlerini zulümden kurtarmak için ileri

atılıyor, fakat Batılı müttefiklerden gelen tehditler sebebiyle yarı yolda

dümen kırılarak geri dönülüyordu. Katliamlar yıllar boyu böylece devam etti.

Çığlıklar semaya yükseliyor, yavru vatan inim inim

inliyordu.

Ta ki Necmettin Erbakan liderliğindeki Milli Görüş

zihniyeti 1974 yılında iktidara gelene kadar.

Kıbrıs Barış Harekâtı öncesi, Sayın Erbakan geçmişte de

üç kez harekât kararı alındı. Ama yarı yolda gelen baskılara dayanılamayarak

geri dönüldü. Eğer yine böyle bir durum hâsıl olursa Türk ordusunu bir daha

asla Kıbrıs a çıkaramayız diyen Semih Sancar Paşa endişesinde haklıydı. 

Fakat Semih Sancar Paşa nın bilmediği bir şey vardı. O da

Batılıların tehditlerine pabuç bırakacak kadroların değil, koalisyon ortağı

olmasına rağmen destan yazmaya hazırlanan Milli Görüş ün iktidardaki

varlığıydı. 

Neticede diğer ortağın bütün korkularına rağmen dualarla

ve tekbirlerle Mehmetçik Kıbrıs a uğurlandı.

Ve elhamdülillah bin yıl boyunca mazlumun yanında olan

ordumuz, varlık sebebini tekrar yerine getirmiş oldu.

 İşte bugün o

Kıbrıs tan yine birleşme sesleri yükseliyor.

Yapılan görüşmelere ve gelen haberlere göre Türk tarafı

ile Rum tarafı yeniden birleştirilmek isteniyor.

Lütfen reel politik hesapları bir tarafa bırakın ve

düşünün.

2003 ten bu yana İslam coğrafyasında uygulamaya konan

Batı menşeli projelerle Irak bölündü, Sudan bölündü, Suriye, Libya ve Yemen

fiilen bölündü ve hatta Türkiye nin bile bölünmesi planlanıyor. Fakat nasıl

oluyorsa yine aynı menşeli projeyle yavru vatan Kıbrıs birleştiriliyor.

Lütfen en azından şimdilik Halep e, Musul a ve Kerkük e

hayali plakalar dağıtmayı bırakın ve 42 yıl evvel Mücahit Erbakan ın dirayeti

ve şehitlerimizin kanlarıyla alınan Kıbrıs ı korumak için bir şeyler yapın.

Lütfen.