Sömürü sermayesi kendi sömürüsünü devam ettirmek
istediği için geçmişte ve bugün ateizmi bütün imkânları ile yaymaktadır. Bütün
insanlar onun bu fucuruna esir olmuş bulunmaktadır. Âhirete inanmayı ilmî
olmayan bir konuya inanma şeklinde anlatmaktadır. Oysa âhiretin varlığı ilmin
verileri ile sabit olmuştur.
Tekrar edelim.
Hiçbir şeyin ve ruhun da yok olmayacağı ilmî kuralı...
Dört ve beş boyutlu uzay (daha önce anlatıldı) kuralı...
Herkesin öldükten sonra yaşama arzusu...
Peygamberlerin verdikleri haberler...
Sermayenin bu küfür iradesi ilmen delil bulamamasından
doğan bir inkâr değildir. İnsanları sömürebilmesi için onların dinsiz
olmalarını istemektedir. Yahudilerin cennete yalnız kendilerinin gideceği
iddiaları işte böyle bir sömürü anlayışına dayanmaktadır. Herkes ben cennete
gideceğim, diğerleri kâfirdir inancı içinde birbirlerine düşman olmakta ve
böylece sömürü sermayesi kendi keyfine bakmaktadır. (s.3)
***
Sermeye dünyayı sömürebilmek için dört müessesenin
düşmanlığını yapmaktadır.
1) Aile müessesesini yıkarak insanları işçi hâlinde
çalıştırmak için var gücüyle aile birliğini ve varlığını yıkmak için çalışıyor.
Asıl muradı insanları kendisine köle yapmaktır.
2) İnsanları âhiret inancından uzaklaştırarak sadece
çıkar peşinde koşmayı sağlayarak kendisine uşaklık yaptırmak istiyor.
3) İnsanların elinden mülkiyet ve miras imkânlarını yok
ederek, insanlara karın doyurmaktan başka herhangi bir gaye ve meşgale
bırakmıyor.
4) Zalim faizli devlet düzeni uygulaması ile insanları
devletlerine düşman ediyor ve kendi sömürüsünü hazırlayıp sürdürüyor.
Sömürü sermayesi bunu yaparken insanlık da maalesef onun
peşinden gitmekte ve o ne söylerse onu yapmaktadır.
İdam kalkacak! diyor; kalkıyor!..
Lâiklik adı altında dinsizlik yapıyor; dinsizlik moda
oluyor...
Zina kanunileşecek diyor; ülkemizde olduğu gibi zina
kanunla meşrulaştırılıyor!.. (s.4)
***
İnsanın mütereddit olması, âhirete bir türlü inanmaması
da onun hilkatinden ileri gelmektedir. Bütün müsbet ilimlerle insan âhiret
hayatını bildiği halde, hisleri sayesinde bazen yoksa öldükten sonra
dirilmeyecek miyim diye aklından kuşkular geçer. İnsanın yapısı böyledir. Bile
bile tereddütler içinde olur. Bilmek başkadır, inanmak başkadır.
Sigaranın zararlılığını bilmeyen doktor yoktur ama pek
çok doktur sigara içmektedir.
Şeytan Allah ı bilmiyor değildir ama ona inanmıyor.
İşte, iman bilme ile ilgili değildir.
İnsan doğru şeylere inandığı gibi bâtıl şeylere de
inanabilmektedir. İman etmek için önce müslim olacaksın; ben hakka iman etmek
istiyorum, ben âhirete iman etmek istiyorum diyeceksin, teslim olacaksın.
Âhirete iman demek sorumluluğa imandır. Ben yaptıklarımın hesabını vereceğim
diyebilecek ve insan ona göre amel etmeye çalışacaktır.
İkincisi ise iman etmiş topluluğa katılacaksın. Öyle
yaparsan onların imanları sana da intikal eder, onların imanları seni etki
altına alır ve sen de iman etmeye başlarsın.
Üçüncüsü ise ibadettir. Allah ın emrettiği ibadetleri
yapmaya başlayınca kalbin mutmain olur ve imanını ziyadeleştirirsin.
Dördüncüsü ise müsbet ilimle teyit edilmesidir. Bu hem
imanını ziyade eder hem de yanlış ve bâtıl inançlardan korur. Hak din ile bâtıl
din arasındaki fark müsbet ilimle kontrol edilmelidir. Müsbet ilim yeterli
değildir ama Kur an da müsbet ilme aykırı bir şey bulunmaz. Müsbet ilim
Kur an ın Allah sözü olduğunu kanıtlar. (s.5; bu haftaki çalışmamızdan )