Kur'an Yüce Allah'ın kitabıdır ve insanlığa rehber olarak indirilmiştir.

İndirilişi ise yirmi üç senede ayet ayet ve genellikle Cebrail as vasıtasıyladır. Bundan başka bazı ayetler, Hz. Peygamber'in kalbine ilham edilmiş ve bazıları da rüyada bildirilmiştir. Miraç’ta ise Bakara Suresi'nin son iki ayeti, bizatihi Rabbi tarafından elçisine hediye edilmiştir.

Bütün bunlar, derinlemesine düşünülüp, sebepler araştırılması gerekirken; 'Kur'an yeter" diyerek, sünnet ve hadislere itiraz ediliyor. "Kur'an'da varsa uygulanmalı, yoksa hurafedir," deniliyor.

Bunu savunanların bir kısmı da ne yazık ki isminin önünde akademik kariyer ibareleri kullanan kimselerdir. Bir çok kimse de bu zatlara itibar edip, saplantı içerisindedir. Zavallılar kendileri dahi "Kur'an yeter" diyip de Kur'an'dan bi-haber yaşıyorlar. Yani o yeter dedikleri kısmı bile hayatlarına tatbik etmiyorlar.

Bütün dertleri, Kur'an ve sünneti yaşayanları "Niçin böyle değil de şöyle yaşıyorsunuz?' diyerek; aşağılıyorlar, ayıplıyorlar hatta baskı yapıyorlar. Aslında kendilerini küçük düşürüyorlar da farkında değiller zavallılar.

Yüce Allah, isteseydi Kur'an'ı bir seferde indirip, "Ey peygamber! Al şu kitabı çoğalt insanlara dağıt, okusunlar, bana kulluk etsinler!" buyururdu. Oysa Kur'an 23 senede ayet ayet, sure sure indirildi ve Hz. Peygamber onları insanlara tebliğ etti, açıkladı ve başta kendisi hayatına tatbik etti, insanların da kendisi gibi yaşamasını istedi.

Yüce Allah, peygamberine şöyle buyurdu: "De ki: “Ey insanlar! Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıcıyım.” (Hac/49)

İnsanlara da şöyle nida etti: "...Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının." (Haşr/7)

Bu ayet, ganimet dağıtımı üzerine sahabeden gelen itirazlar sebebiyle indirilmiştir. "Kur'an yeter" diyenler bu ayeti bütün olarak ele alıp, indirildiği hadise ile sınırlı tutuyorlar. Halbu ki Kur'an bütün çağlara indirilmiştir. Sebebi nüzul sürekli tekerrür edecek de insanlar bu ayeti baz alacaklar, öyle mi?

Böyle bir şey olamaz! Bu ayetler yorumlanmalı ve muhtevasından dersler çıkarılmalıdır. Sünnet ve hadisler ise bu konuda insanlara ışık tutacak birinci dercedeki kaynaklardır. Aksine Kur'an bir tarih kitabı şeklinde algılanır ve zamanla hükümlerine de itibar edilmez.

Eğer siz ayeti nüzul sebebi üzere sınırlı tutarsanız Allah'ın emirlerine karşı gelmiş ve inkârcı güruhtan olmuş olursunuz. Onlarla da haşrolursunuz.

Yüce Allah buyuruyor ki: 'Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.'

Bunun anlamı şudur: Kıyamet'e kadar yaşanacak her bir hadise bir ayetle ilişkilendirilebilir, açıklanabilir. Sünnete, hadise gerek yok diyen ve kendisini aydın olarak kabul eden bir kimse aslında kendini de inkâr eder.

Mesela bir tıp öğrencisine: "Al şu kitapları oku, doktor ol ve git hastaları ameliyat et, tedavi et." denilebilir mi? Şimdiye kadar denilmiş midir?.. veya mühendislik okuyan bir öğrenciye... veya hukuk okuyan birine... ya da herhangi bir başka bölüm öğrencisine... denilmiş midir? Ya da usta çırağına: "Al şu arabanın kataloğunu oku, incele, sonra da tamirini yap!.." diyebilir mi?

Saçma olur değil mi? O zaman iş çığırından çıkar. Oysa ki bu öğrenciler, kitapların yanında onlarca öğretim görevlisinden ders alıyorlar. Faraza bir kitaptan öğrenilse bile mutlaka icazetin bir bilenden alınması icap eder. Yoksa bunca vizeler, finaller ne anlam ifade eder?..

İşte bütün bu gerçekler orta yerdeyken, çok basit bir yorumla: "Kur'an yeter" demek, inkârcılık değilse, cahilliğin ta kendisidir vesselam.