“Kendilerine yazık eden (zulmeden) kimselere melekler, canlarını alırken: Ne işte idiniz” dediler. Bunlar: “Biz yeryüzünde çaresizdik” diye cevap verdiler. Melekler de: “Allah’ ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!” dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.” (Nisa: 97)

Kendilerine yazık edenler zulmedenlerdir. Zalim zulmeden insanlara denir.

Başkalarına zulmeden olduğu gibi kendilerine de zulmedenler vardır.

Zalimler ikiye ayrılır:

Başkalarına zulmedenler.

Kendilerine zulmedenler.

Bir insanın kendisine zulüm etmesinin / yazık etmesinin mana ve maksadı ne olabilir? Bunu iyi tahlil etmek lâzım.

Düşünün ki, bir insan 60 sene yaşamış. Bu 60 sene boşa gitmiş. Yazık etmiş kendisine; 60 yıl kendisine zulüm etmiş. Çalışmış, çabalamış. Menkuller, gayr-ı menkuller edinmiş. Bir insanın Allah (c.c.) indinde değerli olması için hayatını ve hayatındaki bütün varlıkları Allah’ a ibadet yolunda harcaması lâzım. Çünkü insanların yaratılış gayesi Allah (c.c.)’ a kulluk etmek içindir.

Bir insan tasavvur ediniz ki, bu adam dünyevî menfaati için onun bunun karşısında günde 100 defa takla atıyor, yağ yakıyor, murailik yapıyor, yalvarıyor, yakarıyor. Lâkin Allah (c.c.) için bir adım atmıyor, metelik harcamıyor. Huzura durmuyor. Bu adam kendisine yazık etmiştir/zulmetmiştir.

Yediği yazık, içtiği yazık, aldığı-sattığı yazık. Asıl gayesinden uzak yaşamıştır. Suyu içmiş ama suyun ibadet vasıtası olduğunu anlamamış. Suyu hayvan da içiyor. İnsan ile hayvanı birbirinden ayıran şey su içmek değildir. Suyu ne için içtiğini bilmektir. Böyle olunca önce imansızlık olur, sonra da zalimlik başlar. Demek ki, imanı olan zulüm yapamaz.

Kur’an-ı Kerim’ de “zâlim”ler vasfı daha çok kâfirler, münafıklar ve müşrikler için kullanılmıştır. İlâhî iradeye uymayan her söz, fiil ve davranış zulümdür. (Hucurat: 88)

Zulüm, bir şeyin gereğini değil de zıddını yapmaktır.

Haddi aşmaktır.

Adaletin zıddıdır.

Haysiyetsizliktir.

Zulüm, Allah (c.c.)’tan başka dostu olmayanlara yapılır. Bunu yapanlar kalpleri kararmış, Allah (c.c.) korkusundan mahrum kimselerdir.

Allah’ın ve Rasûlüllah’ın emirlerine uymak insanı zulümden ve fitnelerden korur. Allah’ ın koyduğu sınırları aşanlar zalimlerin ta kendileridir. (Bakara: 229)