Kıbrıslı Rumlar 1963-1974 arasında biz Kıbrıslı Türklere
soykırım uyguladıklarını, adanın yüzde üçü gibi minnacık bir alana bizleri
hapsettiklerini, yolda belde buldukları Kıbrıslı Türkleri acımasızca
katlettiklerini, karma köylerdeki Kıbrıslı Türk evlerini yakıp, Türklerin
mallarını, hayvanlarını ve zahirelerini yağmaladıklarını unutmuşlar, yüzleri
kızarmadan hem Kıbrıs olayları 1974 te başladı, hem de Türkiye adada işgalci,
Türk askeri geri gitsin diyebiliyorlar. Gerçekte dünyadaki Kıbrıs ile ilgili
devletlerin siyasileri ve bürokratları Kıbrıs konusunun kökenini ve gerçeği
bildikleri için pek bir mana ifade etmiyor Rumların bu istekleri.
Avrupa Birliği, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi üye
devletler olduğu için zaman zaman Yunanlı ve Kıbrıs Rum AP milletvekillerinin
talepleri üzerine kerhen Kıbrıs konusunda Türkiye yi suçlayan açıklamalar
yapmakta ama buna gerçekte kendileri de inanmamakta. Laf olsun diye, nasıl olsa
dikkate alınmayacak gerekçesi ile bu çağrıları yapmakta.
Aynı doğrultuda Yunan lobisinin etkisi altındaki, gerek
ABD de gerekse de Avrupa daki kuruluşlarda benzeri Türkiye yi suçlayan,
işgalcilikle itham eden ve Türk askerinin geri çekilmesini isteyen açıklamalar
yapmaktalar.
Bu tür çağrıların, suçlamaların ve açıklamaların gerek
Batı dünyasının siyasileri ve bürokratları gerekse de Türkiye ve Kıbrıs Türk
halkı üzerinde herhangi bir etkisi olmadığını bilen siyasi aktörler şimdi yeni
bir yol belirlemiş durumdalar. Etkin, tehlikeli ve sonuçları çok vahim
olabilecek bir yol.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nin kontrolü altında olan
adanın kuzey topraklarını, Kıbrıslı Türklerin yönetiminden ve bu topraklarda
konuşlanmış Türk Silahlı Kuvvetleri nden arındırmak için, küresel aktörler
Annan Planı dönemi olan 2002-2004 yılları arasında müthiş bir faaliyette
bulunmuşlardı. Sadece KKTC de yaklaşık 57 milyon Euro harcamışlar, yapay siyasi
partiler, dernekler ve birlikler kurmuşlar, para dökerek binlerce kişinin
katıldığı mitingler düzenlemişler, herkese bir ev, bir araba, bol paralı iş
vaatlerinde bulunmuşlar, bazı köşe yazarlarını ve medya kuruluşlarını satın
alarak halkın beynini yapılacak referandumda Evet oyu kullanmak yönünde
yıkamaya çalışmışlardı. Kıbrıslı Türkler 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan
referandumda Evet derlerken, hiç beklenmedik bir şekilde ve küresel
aktörlerin hesaplarının içine bile katılmadığı şekilde Kıbrıslı Rumlar Hayır
demişler ve Kıbrıs adasının Türklerden arındırılması planı akamete
uğratılmıştı. Her iki taraf referandumda Evet deseydi, Kıbrıslı Türklerin
yönetimi altında olan topraklara 160 bin Rum geri dönecek, 2009 yılı bittiğinde
Türk askeri tümüyle geri gitmiş olacak, Kıbrıslı Türk memurların yüzde 85 i
işsiz kalacak ve yeni devletin içinde azınlık olarak yer alacaktık. Allah bizi
korudu ki, Rumlar Hayır dedi ve bu felaketten kurtulduk.
Kıbrıslı Türklerin birçoğunun 2004 yılında nasıl bir
oyuna getirildiklerini zaman içinde öğrenebilmek fırsatını bulmalarından
dolayı, Akıncı ile Anastasiadis in sürdürdüğü müzakereler sonucunda yapılacak
referandum da ne pahasına olursa olsun Hayır diyecekleri için, küresel
aktörler bu sefer başka bir stratejinin uygulanması gerektiğine karar verdiler
ve hemen de uygulamaya koydular.
Bu yeni strateji, müzakereler olumsuz bitse de istenen
sonucun elde edilebileceği dâhiyane bir plan.
Planın özü Kıbrıslı Türkleri Türkiye ye karşı kışkırtmak
ve Kıbrıslı Türklerin Türkiye ye işgalci demelerini sağlamak. Ancak bu şekilde
batı bloğu Türkiye ye, İşte artık seni Kıbrıslı Türkler de istemiyor, askerini
Kıbrıs tan çek diyebilecek ve Türkiye ye müthiş bir baskı uygulayabilecek.
Daha birkaç yıl evvelsinden plan uygulamaya kondu. Toplum
içindeki provokatör toplum mühendisleri, KKTC de her işlenen suçu Türkiye den
gelerek vatandaş olmuş kişilerin sırtına yüklemekte ve Türkiye ile bu kişilerin
suçlanacağı bir ortam yaratmak için elden geleni yapmaktalar. Bu yönde bazı
köşe yazarları ile medya kuruluşları aynen 2002 yılında olduğu gibi satın
alınırken, sosyal medyada da müthiş bir faaliyet başlatılmıştır. (Devam
edecek.)