Kurban kesmede nisap sadaka-i fıtırla mükellef olmaktır. Bu durumdaki Müslümana kurban kesmek vaciptir. Bu da: Temel ihtiyaçlarının dışında üreyici, nâmî olsun veya olmasın nisap miktarı mala sahip olmaktır. Bu da fitre nisabı ile aynı olup üzerinden bir yıl geçmesi şartı da aranmaz. Yani daha önce fakir iken, kurban kesme günlerinde 200 dirhem gümüş veya 20 miskal, 80 gram altın veya bunların karşılığı olan para veya ticaret malına sahip bulunan kimseye kurban vacip olur. Temel ihtiyaçlara ev, normal ev eşyası, binit, meslek aletleri ve benzerleri ile bakmakla yükümlü olduğu kimselerin bir yıllık geçim masrafları da girer.
Nisabı eksilten borç, eyyam-ı nahirde kurbanlığın kaybolması kurbanın vücubiyetini düşürmez. Kişi vaktin başlangıcında fakir sonunda zenginleşirse kurban kesmesi gerekir. Kurban kesmekle mükellef olan aldığı kurbanlığı kaybeder ve mal varlığı nisabın altına düşerse eyyam-ı nahir’de fakir olduğundan yeni bir kurban almaya gerek yoktur. Zengin olduğu halde yerine yenisini alıp keser ve diğerini de bulursa bunu kesmesi gerekmez.
Nisapla ilgili bu bilgilerden sonra önemli bir hususa temas etmek istiyorum. İslâm dininde; aile mülkiyeti değil, fert mülkiyeti esastır. Ailede ‘’malbirliği’’ değil, ‘’mal ayrılığı’’ prensibi vardır. Yani bir aile içinde de olsa, herkesin malı, kendisine aittir. Bir kimse, babasının, eşinin veya oğlunun servetiyle zengin sayılamaz. Baba fakir olduğu halde oğlu; koca fakir olduğu halde hanımı zengin olabilir. Bu bakımdan, aile içinde, diğer şartlarla beraber kimler dinen zengin sayılırsa, sadece onlar kurban kesmekle yükümlü olurlar. Hepsi zengin sayılırsa, her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Aile içinde zengin sayılan kimse yoksa hiçbiri kurban kesmekle yükümlü olmaz.
Bu itibarla aile içinde kurbanı, zengin olanlar keser. Evin büyüğü keser, diye bir şey yoktur. Bir aile içerisinde bulunanlar: Baba, anne, oğul, kız, gelin evet bunların her birerleri dinen zengin ise hepsinin birer kurban kesmesi gerekir. Dinen zengin sayılan kimse yoksa hiç birinin kesmesi gerekmez. Bazen de yanlış ve dini olmayan bir adet gereğince, icabında esas kurban kesmesi gerekli olan koca veya tersi yani hanımı bir sene biri, diğer sene de öbürü, veya kurban kesmeye imkanı olmayan fakir anne-baba, zengin oğlu veya kızı yanında bulunurken, hürmeten anne veya baba adına kurban kesilmektedir. Bu, çok yanlış bir uygulamadır. Çünkü esas kurban kesmesi gerekli olan kimse kesmemekte ve borç altında kalmakta, diğeri ise nafile kurban kesmektedir. Bu bakımdan esas kurban kesmesi vacip olan kimse, her yıl kendi adına kurbanını mutlaka kesmelidir. Arzu ediyorsa diğerleri için de nafile kurban kestirebilir.
Zengin kimsenin aldığı kurban, henüz kesilmeden ölse yerine başkasını alması gerekir. Fakir kimsenin aldığı kurban ölse, başkasını alması gerekmez.
Zengin kimsenin aldığı kurban kaybolsa veya çalınsa da, yerine başkasını kestikten sonra bulunsa artık bunu da kesmesi gerekmez. Çünkü kurban yükümlülüğünü yerine getirmiş durumdadır. Fakat fakir kimsenin bu takdirde kesmesi gerekir. Çünkü onun satın aldığı kurban, adak niteliğinde belirli hale gelmiş ve kendisine vacip olmadığı halde bu kurbanı üzerine borç haline getirmiştir.
Kurban için alınan hayvan, kaybolduktan veya çalındıktan sonra yerine başka hayvan alınıp da daha sonra bayram günleri çıkmadan bulunsa, eğer sahibi zenginse bunlardan dilediğini kurban eder. Ancak sonradan aldığının kıymeti eksik olduğu halde onu keserse, aradaki eksik miktarı tasadduk eder. Fakat fakir ise her ikisini de kesmesi gerekir. Çünkü bunlar onun hakkında adak kurbanı niteliğindedir.
Kaybolan kurbanlık hayvan yerine alınan ikinci kurbanlık hayvan henüz kesilmeden kurban kesme günleri geçtikten sonra önceki kurbanlık bulunsa, sahibi bunlardan hiçbirini kesmez, bunların en değerlisini tasadduk eder.
Kurban olmak üzere satın alınan bir hayvan satılıp yerine başka bir hayvan almak caizdir. Eğer paradan arta kalan olursa tasadduk edilir.