Aziz Kent neredeyse iki yıl kaybetmiştir bu arazi alımı
sürecinde. Yeterli parası vardır ama bir türlü Kıbrıs ta bu sermayesini işe
dönüştürememektedir maalesef, Rumların çıkardıkları bilinçli engellerden,
ayrımcılıktan dolayı.
Bu işin
olamayacağını anlayan Aziz Kent bu sefer Girne sahillerinde Kıbrıslı Türklere
ait bir arazi bulmaya çalışır hayalindeki oteli inşa etmek ve Kıbrıslı Türkler
arasında da turizmi başlatmak için. Araştırmaları sonuç verir ve Lapta da
hayaline uygun bir araziyi bulur. Hemen projelerini hazırlatır. Proje mimarları
İ. Ezel Reşat ve Bora Atun dur. Proje çağdaş çizgiler taşır, son teknoloji
kullanılır, en son makine ve teçhizatla donanır Celebrity Hotel. Gerekli tüm
izinler sırası ile Makarios hükümetinin ilgili birimlerinden binbir zorlukla
alınır.
İş nihayet son adıma, Girne Kaymakamlığı ndan inşaat
ruhsatını (Building permission) almaya gelir. İnşaat izni alındıktan sonra
kurbanlar kesilecek, dualar ile ilk kazma vurulacaktır ama bekle, bekle bir
türlü inşaat izni çıkmaz Girne Kaymakamlığı ndan.
Oteli açma ve işletme izni 6 ay geciktirilir Girne
Kaymakamı tarafından. Bir türlü izin vermiyor, ağzından da çözüme yönelik
hiçbir söz çıkmıyordur. Dostum Aziz Kent in Makarios ve dönemin etkili adamı
İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis de dâhil olmak üzere Rum siyasiler nezdinde
bıkmadan yaptığı sayısız girişimler nihayet sonuç verir ve Yorgacis in
müsteşarı kendisini bir gün makamına çağırır. İçişleri bakanı müsteşarı, Aziz
Kent e Lapta da açmak istediği Celebrity Hotel e izin verilebileceğini ama
küçük bir de talepleri olduğunu belirtir.
Müsteşarın talebi küçücük, minnacıktır. Hatta çok da
önemli değildir. Aziz Kent e oteli tek başına açarsa başarısız olacağını, bu
nedenle de bir Kıbrıslı Rum ile 5 yıl süreli bir ortaklık yapması ve evraklar
üzerinde de otelin sahibi olarak Kıbrıslı Rum un gözükmesi durumunda otele
inşaata başlama ve açma izni verilebileceğini söyler.
Artık yola çıkılmış, on binlerce sterlin harcanmış, geri
dönüş yolları da kapanmıştır. İster istemez Aziz Kent, Londra da çok iyi
ilişkiler içinde olduğu bir Kıbrıslı Rum arkadaşı ile oteli 5 yıllığına
kiraladığına ve kendisinin de mal sahibi olarak sadece kira alacağına dair bir
kontrat yapılır. Sırası ile Girne Kaymakamlığı na ve İçişleri Bakanlığı na bu
kontrat sunulur, her tür bürokratik işlem sil baştan tekrardan yerine
getirilir.
Bütün bu gelişmelere rağmen izin bir türlü Girne
Kaymakamlığı ndan çıkmaz. Tekrardan Rum siyasiler ile rica görüşmesi yapılır.
Bu rica turundan sonra Girne Kaymakamı kendisini belli bir gün, saat 09.30 da
görüşmeye çağırır. Saat tam 09.15 de Girne Kaymakamlığı nda hazır olan Aziz
Kent, öğlene kadar kapıda bekletilir. İçeri girenin çıkanın haddi hesabı yoktur
ama bir tek giremeyen Aziz Kent tir.
Nihayet insafa
gelen Kaymakamlık sekreterinin de girişimleri ile Kaymakam öğlen vakti çıkıp
yemeğe gitmeye yeltenirken kapıda, lütfederek ayaküstü Aziz Kent ile görüşür ve
ne pahasına olursa olsun izin veremeyeceğini açık ve net olarak kendisine
söyler
Gidişat pek parlak değildir. Yılmayan Aziz Kent, İçişleri
bakanı ile bir yolunu bulur ve görüşür. Bu görüşme Rumca olur. Azılı bir
EOKA cı olan, İngilizler tarafından yakalanıp yıllarca hapse mahkûm edilen
Yorgacis, bir Kıbrıslı Türk e yaptıkları haksızlığın boyutunun farkına varır ve
gerekli iznin verileceğini söyler. Aradan haftalar geçer, bir gün Lapta
Belediye Reisi, Aziz Kent i arar, otelinin inşaat ruhsatını vereceğini
söyleyerek onu belediye binasına davet eder. Yıllarca verilen uğraşı nihayet
son bulmuş ve sadece kiralayan konumunda da olsa hayal ettiği otelinin inşaat
iznini aşmayı başarmıştır Aziz Kent.
Özetle; 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı ndan evvel,
bazılarımızın iddia ettiği gibi özgür değildik, Rumlarla barış içinde de
yaşamıyorduk. Ada çapında iş kurmak, herhangi bir ticari malın temsilciliğini
veya da acenteliğini almak hakkımız yoktu, hiç de olmadı. İlgili şirket size
acentelik verse bile bir Rum ortağınız olmadan veya bir Kıbrıslı Rum o
temsilcilikten veya da acentelikten komisyon almadığı müddetçe, söz konusu
ticari malın Kıbrıs adasına girmesi söz konusu bile değildi. Sadece 1960 öncesi
Kıbrıslı Türkler tarafından bir şekilde alınması başarılmış temsilcilikler veya
da acentelikler devam ettirilebiliyordu, hepsi o kadar.
Hayal dünyasını geride bırakıp gerçekleri bilmemizde
büyük fayda var, eğer geleceğimiz hakkında karar vermek istiyorsak.