Başbakan Ecevit Londra’ya uğurlandıktan sonra Başbakan Vekili sıfatı ile merhum Erbakan daha önce alınan barış harekâtı kararını kamufle etmek için TBMM’yi toplantıya çağırmıştır. Parti genel başkanlarına bilgiler vermiştir.

LONDRA DÖNÜŞÜ BAKANLAR KURULU’NDA NELER OLDU

  • Merhum Ecevit’in Londra temasları mağlubiyetle sonuçlanmış ve üretmek istediği politikalar akamete uğrayarak, yurda dönmüştür.
  • Merhum Erbakan, Başbakan Vekili sıfatı ile kendisine meclis çalışmaları hakkında malumat vermiştir.
  • Çıkarma birliklerini hareket ettirdiğini ilave etmiştir.
  • Bunun üzerine Londra’dan Ecevit’le birlikte dönen Asiltürk, “Hocam, çok iyi oldu” demiştir.
  • Zamanın Milli Savunma Bakanı H. Esat Işık ise: “Sayın Asiltürk, sen ne diyorsun, alınan bu karar, yapılan bu iş mahvımıza sebebiyet verecektir.
  • Amerika’dan izin almadan bunu yapamazsınız.
  • Yoksa Amerika bizi mahveder” demiş ve kurulu terk etmiştir.
  • Başbakanlık koridorunda bağırmaya devam ettiğine biz şahidiz.
  • Zira MSP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili olarak meselelerin içinde idik.

Oysa;

  • Kıbrıs’a müdahale etmemiz elzemdi.
  • Zira Kıbrıs sorunu, bazılarının söylediği gibi Kıbrıslıların problemi değil, ondan daha çok Türkiye’nin meselesidir.
  • Bu mesele, Türkiye ile Kıbrıs Türkleri için çok önemli ve müşterek bir güvenlik ve savunma meselesidir.
  • Kıbrıs’ın elden çıkması demek, Türkiye’nin elinin kolunun bağlanması demektir.
  • Kıbrıs Türk milletinin vazgeçemeyeceği stratejik ehemmiyeti haiz bir adadır.
  • Orada soydaşlarımız yaşamaktadır, onların haklarını garantörlük yetkimize dayanarak korumak durumundayız.
  • Bu durum hem tarihi vazifemiz ve hem de soydaşlık görevimizdir.

Tekrar vurgulayarak diyebiliriz ki;

  • 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı kararının alınmasında aktif olan MSP kanadıdır.
  • CHP içinde muhalif olanlar olduğu gibi, çekimser olanlar da vardı, mutabık kalan da.
  • Sonuçta adaya harekat başladı.
  • Zorlu bir çıkarma oldu. Zira araç gereç açısından mükemmel olduğumuz söylenemezdi, strateji açısından da.
  • Zamanın Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Kemal Kayacan’ın, merhum Kemal Yamak’a, “Kemal paşa Kıbrıs’a gözümüz bağlı gidiyoruz. Elimizde doğru dürüst hiçbir bilgi yok” dediği bilinmektedir.
  • Buna rağmen, Mehmetçik cesareti, manevi yapısı ve kavmi özellikleri sebebiyle en az zayiatla adaya çıkmayı başarabilmiştir.

ADAYA HAREKÂT

  • Tarih, 20.7.1974.
  • Sabahın ilk saatlerinde ( 06.30 civarında ) ada üzerinde hava bombardımanı başlamış,
  • Jetler kartal kanatlarını açarak adadaki Rum mevzilerine süzülerek bombalarını bırakmışlardır.
  • Deniz birliklerimiz de denizden martı sürüleri gibi toplarından çıkan mermilerini sahile yağdırmaya başlamışlardı.
  • Türk Mukavemet Teşkilatı zaten görevi başındaydı. Yıldırım hızı ile görev alanlarında yerini almıştı. Kanlı bir boğuşma başlamıştı.
  • Bu hengam içinde Barış Harekatına dahil olan birliklerde koordinasyon kopmuş, salim bilgi alımında zorlanmalar olmuştu.    

Ayrıca;

  • Ateş gücünü sağlayacak topçumuz henüz adaya intikal edememiş, tanklar ve tanksavarlar da henüz sahile ulaşamamıştı.
  • Onun için, birliklerimiz düşmana tesir edebilecek silah gücünden ilk çıkarma saatlerinde mahrumdu.
  • Halbuki, herkesin bildiği gibi Yunan alayı ve Rum kesiminin silah açısından sıkıntıları yoktu.
  • Cenevre I. müzakereleri esnasında öğrenebildiğimiz kadarı ile çıkarma birliklerimizin koordinasyonu ancak 2. günde sağlanabilmiştir.
  • Birinci harekat esnasında iki üzücü haber meydana gelmiş olduğunu biliyorduk.
  • Bunlardan biri Albay Karaoğlanoğlu’nun şehadeti,
  • Diğeri ise Hava Kuvvetleri ile Deniz Kuvvetleri arasındaki istihbarat kopukluğu sonucu, Hava kuvvetlerinin Kocatepe Savaş Gemisi’ni batırmalarıdır.
  • Birinci harekatın ilk gününde birliklerimiz henüz adada sahil şeridinde takribi 5 km, derinlikte 12 km.ye ulaşabilmişti. Çok zor bir zaman dilimi yaşanıyordu.

Buna rağmen;

  • Dış devletlerin baskısı ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin devreye girerek, derhal ateşkes kararı alması ve bu karara derhal uyulması talimatı, hükümeti dalgalandırmıştı.   
  • Harekât henüz ikinci gününe girmişti. Adada ateşkese hemen uyulsa, Rumlar ve Yunan alayının mukabil harekatı ile birliklerimizin denize dökülmesi mukadderdi.
  • Onun için MSP kanadı ateşkese uyulmamasında ısrarlı ve kararlı idi.
  • Başbakan Ecevit ise tam aksi görüşte, hemen ateşkese uyulmasından yana idi.
  • Bunun üzerine merhum Ecevit Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırmış ve;
  • Arkadaşlar, çok önemli bir kararı vermek mecburiyetindeyiz.
  • Onun için müzakereleri kısa kesmenizi rica ediyorum.
  • Zira bundan sonra her dakika içinde Kıbrıs’ta insan ölmektedir.
  • Onun için 353 sayılı Güvenlik Kararına hemen uyduğumuzu ilan etmeliyiz demiştir.

Buna mukabil merhum Erbakan;

Hemen ateşkese evet diyemeyiz.

Şu anda böyle bir karar almamız ordumuzun mahvına sebebiyet verir.

Birliklerimiz son derece dar bir alan içindedirler.

Rum ve Yunan birlikleri karşı taarruza geçerlerse birliklerimizi denize dökebilirler. Perişan oluruz. İtibarımız sıfırlanır.

Onun için harekat devam etmelidir.

Şu anda sizin istediğiniz gibi bir karar alınırsa, ikinci harekatı yapamayız, karşı taraf her türlü askeri tahkimatı yapar, lojistik ikmali tamamlar cevabını vermiştir.

Anlaşılan odur ki, merhum Başbakan Amerika tarafından tehdit edilmiş, onun için işi aceleye getirmek istemiştir.

Müzakereler sonucunda, CHP’nin Ecevit dahil 17 bakanı hemen ateşkes lehine, MSP’nin 8 bakanı ise aleyhte oy kullanmışlardır.

Bunun üzerine merhum Ecevit’in “CHP’nin 17 oyunu hükümet kararı olarak ilan edebilir miyim” diye sorması üzerine,

Merhum Erbakan “asla” demiştir.

Bu arada Dış İşleri Bakanı merhum Turan Güneş asabileşerek, Bakanlar Kurulu’nu terk etmiş, karar alınamamış, kurul dağılmıştı.