Gazete köşe yazılarında S-400’lerin ABD ile olan ilişkilerde yarattığı olumsuz durumunun ortadan kaldırılması için çeşitli çözüm önerilerinin ortada olduğunu okuyunca Kazım Karabekir Paşa ve silah arkadaşlarının vatan sevgisini ve kararlarını, bu kapsamda yaptıklarını hatırladım.
Mondros Mütarekesi
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Mondros Mütarekesi’ndeki 5 ve 20’nci maddeleri dikkati çekmektedir. Beşinci maddede, “Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülecek askeri kuvvetten başkası hemen terhis edilecek. (İşbu askeri kuvvetin sayısı durumu İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti ile görüşüldükten sonra kararlaştırılacaktır.)”. Yirminci maddede ise “Terhis edilecek ordunun teçhizat, silah, cephane ve savaş malzemesine ilişkin verilen talimata uygun olarak hareket edilecektir.”
Mondros Mütarekesi’nin temel amaçlarından biri, Osmanlı’nın olası saldırı durumlarında savunmasız kalması ve ülkenin işgalinin kolaylaştırılmasıdır.
Kazım Karabekir ve Silahların Teslimi
Erzurum’da işgal kuvvetlerinin temsilcisi olarak bulunan Yarbay Rawlison, Mondros hükümlerine göre Kazım Karabekir Paşa’dan top kamalarının, makineli tüfek ve tüfek mekanizmalarının teslimini talep etmiştir. Karabekir Paşa vermemek için epeyce oyaladıktan sonra İstanbul Hükümeti’nden gelen teslim edin emri üzerine top kamalarının, mekanizmalarının ve sivil halkın silahlarının toplanarak teslimi emrini verir.
Silahların Geri Alınması
Öte yandan İstanbul›un emrini yerine getirirken kendi subaylarına sivil yerli halk kıyafeti giydirerek verdiklerini geri almayı planlamıştır. Yarbay Rawlison tarafından teslim alınan silah ve kamalar tren ile sevk edilmiştir. Trenin Taşkesen İstasyonu’nda yolu atlı sivil giyimli subaylarca kesilmiş ve teçhizatın teslimi istenmiştir. Tren’deki İngiliz ve Türk muhafızlar tepelerde yaklaşık 300-400 atlıyı görünce direnmemiş ve teslim etmişlerdir.
Karabekir Paşa, 26 Temmuz 1919 tarihinde İstanbul’a çektiği telgrafta trenin önünün bilinmeyen kişilerce kesildiği ve teçhizatın dağlara taşındığını rapor etmiş ve teçhizatın akıbeti hakkında bilgi sahibi olunmadığını, vagon başındaki İngilizlere zarar verilmediğini rapor etmiştir.
Mondros ve S-400 Konusundaki Benzerlik
Mondros Mütarekesi’nde ülke işgal atında iken dahi gelecekte ülkeyi savunmasız bırakacak olan hükümlere karşı o günkü yöneticiler dik konuşmamış, dik durmuşlardır.
Kaldı ki; o günün hükümleri ile İstanbul Hükümeti’nin emirlerine uymamanın muhtemel cezası idamdır. Vatanı sevenler hükümlerini bilerek bu yola düşmüşlerdir.
Mondros Mütarekesi’ndeki silahların tesliminde ülkeyi savunmasız bırakmak hedeflenirken S-400’lerin kullanılmasına karşı çıkmak ve kullanımının engellemenin aynı amacı güttüğünü söylemek yanlış olmayacaktır.
O günü ve bugün yaşananları hatırlarken önce yüreğim daraldı, sonra nefesimin kesildiğini ve gözlerimden yaşların süzüldüğünü fark ettim ve şöyle düşündüm.
Taşkesen İstasyonu’nda treni durduran Nişancı Alay Komutanı Binbaşı Emin, yattığı yerden kafasını kaldırarak, bugüne bakarak nerede “Milli Egemenlik ve Milli İrade” diye sormaktadır.
İnancımıza göre ölü kabul etmediğimiz şehitlerimiz, düne ve bugüne bakmakta ve nerede “Tam Bağımsızlık” demektedir?
Gençliğimiz ise Mondros Mütarekesi’nin ve günümüz şartlarını karşılaştırarak “Türk Ordusunu, konumunu ve milli şuur anlayışını” değerlendirmektedir.
Hangi siyasi görüşten olur iseniz olun, genç kızlarımız, delikanlılarımız, “Milli İrade, Milli Egemenlik, Tam Bağımsızlık ve Türk ordusuna” sahip çıkmak siyaset üstü bir konudur.
Mehmet Akif’in beyitlerini hatırlayınız, umutsuzluğa kapılmayınız.
Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
“Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?
Kazım Karabekir Paşa’nın geri aldığı top kamaları, silah mekanizmaları ve silahlar Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına katkı sağlamıştır. Silahların geri alınmasında gönüllü görev alan tüm subay, er ve erbaşlarımızı saygı ile anıyorum. Ruhları şâd olsun.