AKP nin sıcak paraya dayanarak ve güvenerek uyguladığı

bol keseden harcama ve borçlanma stratejisi ciddi biçimde fiyaskoya uğradı.

Düşük kur-yüksek faiz politikasıyla küresel ölçekte adeta serseri mayın

gibi dolaşıp tatlı kazanç peşinde koşan sıcak parayı çeken AKP, yanlış ekonomi

politikasının neticesinde bugün faiz lobisi diye feryat figan ediyor. Ancak

kendisinin besleyip semirttiği faiz lobisi ne karşı sahte şikayetleri karşılık

bulmadığı gibi eli kolu bağlanmış halde attığı adımlarla bu çevreleri zengin

etmeye devam ediyor. 

Merkez Bankası nın faiz arttırımı, özellikle de Fed in

ABD deki faizleri artıracağının sinyalini vermesinden sonra kaçınılmaz hale

gelmişti. Merkez Bankası nın açıklamasının hemen ardından küresel sermayenin

emrindeki kuruluşlar bu kararı büyük bir ilgiyle karşılayıp devamının

geleceği müjdesini (!) verdiler. IMF den de gelişmekte olan ülkelere yönelik

uyarıların gelmesi, yaklaşmakta olan yeni bir fırtınanın habercisi gibi.

Bugüne kadar açıkça ihya ettiği bankalara ve faizcilere

(sıcak para vs) sözümona tavır alıp prim yapma gayreti resmen çöken AKP, bir

anda ekonomideki açıkları kapatamaz ve çarkları çeviremez bir duruma gelinmesi

korkusuna kapılıyor haliyle. Geçen sene durgunluğun eşiğinden teğet geçen

ekonomi, geçen seneyi bile aratan bir kötü performans gösteriyor. Ekonominin

baş belası olan cari açık yeniden istikrarlı bir artış sürecinde ve büyüyen bu

açığın kapanması için gerekli dış kaynak girişi de pek muhtemel gözükmüyor. Bel

bağlanan yabancı kaynaklar da Fed in kararının ardından yön değiştirme

eğilimine girerse, ekonomide çok ciddi sıkıntıların baş göstermesi mukadder

gibi.

Ekonomideki bariz kötü gelişmelerden bahsetmeyi bile

felaket tellallığına yorma illüzyonu bile bu sefer hükümeti kurtaramayabilir.

Özellikle de önümüzdeki senenin seçim senesi olması ve yanlış politikaların

devamı halinde durgunluk içindeki bir ekonomik manzara ile seçime gidilmesi,

AKP nin işini daha da zorlaştırabilir. Küresel ölçekte yeni bir kriz dalgası

yaklaşırken, AKP eğer bir seçim ekonomisi ne giderse, Türk  halkı çok ama çok ağır bir bedelle

yüzleşebilir.

Kendine ait olmayan ve pahalı bir kaynağa (sıcak paraya)

ve yüksek faizle borçlanmaya dayalı sahte ekonomik başarı tablosu, önümüzdeki

kritik dönemde çok büyük bedeller ödetebilir bu ülkeye. Ekonominin yapısal

sorunları olan bütçe açığı, cari açık ve tasarruf açığını adamakıllı çözmek

tedbirler yerine pansuman tedbirlerle durumu geçiştirmenin, borcu borçla

kapatma stratejisinin ve ekonomik büyümeyi dışarıdan gelen kaynaklara

endekslemenin faturası çok ağır olabilir.

Hata baştan, yani Derviş-Fischer modelinin uzantısı olan

düşük kur-yüksek faiz politikasında ısrar etmekle yapıldı. Küresel ölçekte

gezinen ve bolca bulunan yabancı kaynaklar, adeta kendi paramızmış gibi

harcandı ve faiz lobisi nin hanesine devamlı surette gelir yazıldı. Hane

halkının borç yükü inanılmaz noktalara gelirken, küresel ölçekteki bu para

bolluğunun hiç bitmeyeceği zannedildi. Tam anlamıyla günü kurtarmak adına

atılan bu adımlar, kısa vadede bir büyüme üretse de, orta ve uzun adede kabaran

özel sektör borcu ve cari açık olarak geri döndü.

Doların tarihi rekoru kırarak 2 liraya yükselmesi,

aslında Türk Lirası nın değer kaybetmesidir. Merkez Bankası Başkanı Erdem

Başçı, kurdaki artışı ile ilgili olarak, Reel sektör biraz döviz borçlusu

olduğu için tedirginlik oradan kaynaklanıyor. Hiç endişe etmelerine gerek yok

dese de, ekonomi yönetiminin de gidişatın vahametini kavramaya başladığı

görülüyor, geç de olsa.

Her ne kadar Merkez Bankası Başkanı Başçı, her zamanki

soğukkanlılığının dışına çıkarak aslanlar gibi TL yi savunacağız, hem de faiz

silahını kullanmadan dese de, yaklaşmakta olan fırtınanın neler getireceği pek

belli değil gibi duruyor. Üstelik doların 1.92 lere inmesinin sürpriz

olmayacağını söylemesinin ardından dolar Başçı ya inat rekor üstüne rekor

kırıyor. Bu haddinden fazla iddialı ve kabadayıca söylem, piyasalara güven

vereceğine kriz habercisi gibi algılanıyor adeta.

Velhasıl-ı kelam, giderek deniz tükenirken, ekonomik

balonların patlaması siyasilere en fazla oy kaybettirecek, ancak vatandaşa

büyük bedeller ödeteceği kesin. Gülecek olanların da muhtemelen faiz lobisi

diye sahte şikayetlerin adresi olan bankalar olacağına da emin olabilirsiniz.