Kavramlarımızın somut şeylerle ifadesi, durumu veya durumları içinden çıkılamaz sürece itiyor. Okumayan ve düşünmeyen insanların kavramları ifade edişteki halleri rahatsız edici. Bu, o anki durumun, söylenen şeylerin önemini arttıracağına azalmasına neden oluyor.

Komşu köyümüzün bir Hüseyin amcası vardı, konuşmayı çok sever, çok söylenirdi. Bazan da yerli yerinde sözler ederdi. "Sabahtan öğleye kadar evimin halkıyla, öğleden sonra da komşularımla cedelleşiyorum, çekişiyorum, kavga ediyorum" derdi. İçinde bulunduğumuz bu ortamda, asıl söyleceklerimizi söyleyemiyoruz, yapacaklarımızı yapamıyoruz. Bizim ya kavramlarımızın ya da sancılarımızın söz konusu olması ayrı bir sorun. Dışımızda ve doğrudan bizi ilgilendiren hayati konulara zaman ayırmak gerekirken, kendi kendimizle uğraşmak da bir başka sorun.

Yerli yerinde söz etmek için çok okumak ve çok düşünmek gerekiyor. Çıkan söz ok gibidir, yaydan çıktı mı bir daha geri alınamıyor. Yazılanlar da öyledir.

Vaizlerin sözlerinin etkili olmamasının nedeni hep konuşuyor olmalarıdır. Üst perden, dinlemeden, muhatapları dikkate almadan, kimin ne olduğunu, ne yaptığını düşünmeden sürekli konuşuyorlar. Sohbet ehli paylaşımcıdır. Muhatapları vardır, onlarla yanyanadır, gözlerinin içine bakar, dokunur, tepkilerini alır.

Kaç gündür gündemde olan iki kavramın terdirgin ediciliği bizi yoruyor ve üzüyor. Kavramların doğru, ya da yerli yerinde kullanılması, söylenen kavramların yerini bulmaması üzerine olan tevil, önü alınamaz sonuçlara götürüyor.

"Din araçtır" ya da "Din çimentodur" ifadelerinin yerini bulmaması, kullanılışı, ya da söylenmek istenenin neyi murad ettiğinin niyeti ne olursa olsun, söylendikten sonra "ok yaydan" çıkıyor. Bir daha geri döndürülemiyor.

"Din Araçtır" ifadesinin niyeti bir yana, biz sonuçlara bakıyoruz. Sonuç niyetten de önemlidir. Çünkü, bakış ile niyet arasında da bir özdeşlik olmalı. Araçlar kullanılmak içindir. Bir aracı kullanırsınız, sizi bir yere kadar götürür, sonra onu atarsınız. Ya da kullandığınız araç, niyetiniz halis olmasına karşın, bu araç sizi mutlu etmiyor, sizi bir yere götürmüyor, onu terk etmek zorunda kalırsınız. Konunun felsefi ve sosyolojik boyutlarına gitmeden, söylenen sözlerin, ifade edilmek istenen kavramların, bir düşünceyi basite indirgemek, telifi mümkün olmayan sonuçlar doğuruyor. İslâm dini bir araç mıdır, bir binit midir, nedir Öyle ise bu aracın kullanılabilirliği ya da bu aracın işe yaramazlığı söz konusu olmaz mı bu bakış açısına göre. Basit düşünüşler, büyük düşünceleri ifade edemezler. Düşünmeye ve okumaya vakti olmayanlar, kendileri adına düşünecek olan danışmanlar tutarlar. Bunlar, kimselere konuşma metinleri hazırlarlar, hatta kitap özetleri çıkarırlar. Çevrelerindeki insanların bakış açıları bir başka yöne dönük ise, onların niyeti ile konuşanın o kadar da önemi olmuyor.

Birleştiricilik adına  Din çimentodur deniliyorsa bu benzetişte de bir sorun var. Soyut ve kapsamlı kavramları, olguları basit ve sıradan bir tanımlamayla ifade ediş, o şeyi küçük düşürmek anlamına geliyor. Dil, elâstiktir, çekilebilecek kadar sağa sola çekilir. Ama kavramların ifadesi bir müteahhit ya da bir tüccar mantığıyla olursa varacağı sonuç budur. Onların düşünüş alanları kendi dünyalarına göredir. İslâmın ve dinin boyutu çok büyüktür.

Burada şöyle bir soru ve sorun çıkıyor: Abede, dolayısıyla Batı, İslâm medeniyetine ve düşüncesine karşı bir savaş açmış bulunuyor. Müslümanları yok etmek için savaşıyor. Bugünkü yazımızın konusu: "Bush un biz Irak ta 30 bin sivil öldürdük" ifadesinin temelinde yatan şeyin üzerinde durmaktı. Bush "Evet, Irak ta bizim 3 bin askerimiz öldü, ama merak etmeyin, biz onlara gereken cevabı veriyoruz, biz de onların otuz bin insanını öldürdük" anlamına geliyordu. Bu konuyu bir sonraki yazıya bırakıyoruz.

Böyle bir mantığın ve felsefenin içinde yer almak şöyle bir soru sorma hakkını doğurmaz mı : Dinin çimento olma özelliğinin bir anlamı oluyor mu, abede aracına binerek din aracını yerle bir etmek doğru mudur Onlar sizi bir araç olarak kullandıklarında işine gelmediği anda sizi silkip atmazlar mı Geçmiş araçlara yaptıklarını size yapmazlar mı