GİRİŞ

Şiddet kavramı, son yılların önemli anahtar, hatta odak

kavramlarından biri haline gelmiştir. Bu kavrama, her toplumun, her kültür ve

medeniyetin yüklediği bir anlam vardır (1,2).

Burada resmi belgelerde şiddet kavramının anlamları ele

alınıp değerlendirilecektir.

Resmi Belgelerde Şiddet

Kavramı

Dünya Sağlık Örgütü 1996 yılında şiddeti, Genel anlamda

şiddet sahip olunan güç veya kudretin, yaralanma ve kayıpla sonlanan veya

sonlanma olasılığı yüksek bir biçimde bir başka insana, kendine, bir gruba veya

bir topluma karşı tehdit yoluyla ya da bizzat uygulanmasıdır. şeklinde

tanımlamıştır. Ancak Dünya Sağlık Örgütü, 2002 yılında, yayınladığı Dünya

Sağlık ve Şiddet Raporu nda şiddetin tanımını; Fiziksel güç ya da kuvvetin,

amaçlı bir şekilde kendine, başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı fiziksel

zarara ya da fiziksel zararla sonuçlanma ihtimalini artırmasına, psikolojik

zarara, ölüme, gelişim sorunlarına ya da yoksunluğa neden olacak şekilde tehdit

edici biçimde ya da gerçekten kullanılmasıdır (2) şeklinde yeniden

tanımlayarak, şiddet kavramının anlam alanını genişletmiştir. Tanıma

psikolojik zarar ifadesi eklenmiştir. Her iki tanımda sonuçlanma ihtimali

ibaresi kullanılarak tanıma izafiyet sokulmuş, keyfilik etkin hale

getirilmiştir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü

Genel Müdürlüğünün 2008 yılında yayınladığı Aile İçi Şiddetle Mücadele El

Kitabı nda şiddet, Eşinizin size veya çocuklarınıza ya da sizinle aynı evde

yaşayan akrabalarınıza yönelik tehdit, baskı ve kontrol içeren, fiziksel,

cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar görmenize veya acı çekmenize sebep olan

her türlü davranış aile içi şiddettir. denerek şiddetin kapsam alanı,

fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik şeklinde ayrılarak genişletilmiştir. El

kitabına göre fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik şiddet türleri şunlardır.

Fiziksel şiddet

El kitabında Fiziksel şiddet başlığı altında eşin ya da

akrabaların kadına fiziksel şiddet uygulama bahaneleri , şu şekilde

sıralanmakta ve ardından nelerin fiziksel şiddet kapsamına girdiği

sayılmaktadır:

Kadının giydiği kıyafet, gittiği yer, yabancı kişilerle

konuşması, evlilik dışı ilişkisinin olması, evlilik dışı hamile kalması, bakire

olmaması, ailenin ya da akrabaların uygun gördüğü kişi ile evlenmek istememesi,

boşanması gibi bahaneler

  Fiziksel şiddet:

Tokat atmak, tekmelemek, yumruklamak, hırpalamak, kolunu bükmek, boğazını

sıkmak, bağlamak, saçını çekmek, kesici veya vurucu aletlerle yaralamak, kezzap

veya kaynar suyla yakmak, vücudunda sigara söndürmek, ellerini, ayaklarını

ezmek, sakat bırakmak, işkence yapmak, sağlıksız koşullarda yaşamaya mecbur

bırakmak, sağlık hizmetlerinden yararlanmasına engel olarak bedensel zarar

görmesine neden olmak gibi eylemler fiziksel şiddet içeren eylemlerdir.

Psikolojik şiddet: Bağırmak, korkutmak, küfür etmek,

tehdit etmek, hakaret

etmek, ailesiyle akrabalarıyla komşularıyla

arkadaşlarıyla ya da başkalarıyla görüştürmemek, eve kapatmak, küçük düşürmek,

çocuklarından uzaklaştırmak, kıskançlık bahanesiyle sürekli kontrol altında

tutmak, başkalarıyla kıyaslamak, kadının nasıl giyineceği, kimlerle görüşeceği

konusunda baskı yapmak, kendini geliştirmesine engel olmak gibi eylemler

psikolojik şiddet içeren eylemlerdir.

Cinsel şiddet: Evli olduğu kişi bile olsa kadını

istemediği yerde, istemediği zamanda ve istemediği biçimlerde cinsel ilişkiye

zorlamak (tecavüz), başkalarıyla cinsel ilişkiye zorlamak, cinsel organlara

zarar vermek, çocuk doğurmaya ya da doğurmamaya, kürtaja, enseste (akrabalar

arası cinsel taciz ve tecavüz), fuhşa zorlamak, zorla evlendirmek, telefonla,

mektupla ya da sözlü olarak cinsel içerikli rahatsızlık verici davranışlarda

bulunmak gibi eylemler cinsel şiddettir.

Ekonomik şiddet: Para vermemek veya kısıtlı para vermek,

ailenin tasarrufları, gelir ve giderleri konusunda bilgi vermemek, mallarını ve

diğer gelirlerini elinden almak, çalışmasına izin vermemek, istemediği işte

zorla çalıştırmak, çalışıyorsa iş hayatını olumsuz etkileyecek kısıtlamalar

getirmek, aileyi ilgilendiren ekonomik konularda kadının fikrini almadan tek

başına karar vermek gibi eylemler ekonomik şiddet içeren eylemlerdir.

2011 İstanbul Sözleşmesini referans alarak hazırlanan

6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair

Kanun da ise şiddet; Kişinin, fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik

açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan veya sonuçlanması

muhtemel hareketleri, buna yönelik tehdit ve baskıyı ya da özgürlüğün keyfî

engellenmesini de içeren, toplumsal, kamusal veya özel alanda meydana gelen fiziksel,

cinsel, psikolojik, sözlü veya ekonomik her türlü tutum ve davranışı... olarak

tanımlanmaktadır.

Yapılan Tanımların

İrdelenmesi

Yukarıdaki resmi belgelerde yer alan şiddet tanımı, ele

alınıp değerlendirildiği zaman, dikkati çeken hususlar şunlardır:

1-Şiddete ilişkin algılanan eşik seviye düşürülmüştür

(2). Günlük hayatın doğal akışı içerisinde vuku bulan bazı tavır ve

davranışlar, şiddet kavramının içerisine sokularak şiddet kavramının kapsam

alanı çok genişletilmiştir. Bağırmak , insanların birçok konuda ortaya koyduğu

doğal bir tavırdır. Karadeniz bölgesindeki insanların günlük konuşmalarının

neredeyse tamamı, başka yörelerdeki insanlara göre kavga etmek olarak

algılanabilir. Bağırma ve saç çekmek ile kaynar suyla haşlamak, vücutta sigara söndürmek

ve cinayet, fiziksel şiddetin bu tanımıyla eş değer hale getirilmiştir.  Keza, Nasıl giyineceğine karışmak ile

işkence yapmak ; ailenin geliri hakkında bilgi vermemek ile fuhşa zorlamak

arasında bir fark gözetilmemekte hepsi şiddet kavramında eşitlenmektedir.

Kocanın eşinin istemediği zamanda cinsel ilişki yapma isteğiyle, eşini fuhşa

zorlamak aynı kefeye konarak cinsel şiddet tanımı içinde eş değer

görülmektedir(2).

            2- Şiddet tanımı içerisinde geçen

bazı kavramlarda izafilik vardır. Sonuçlanması muhtemel hareketler ,

özgürlüğün keyfî engellenmesi , başkalarıyla görüştürmemek , küçük

düşürmek , kontrol içeren her türlü davranış gibi ifadelerin anlamı, önemi,

algılanma şekli ve düzeyi, şahıstan şahısa, toplumdan topluma, yöreden yöreye

değişmektedir. Bu ifadeler, yargının keyfi davranmasına, hâkimin kendi sosyal,

psikolojik durumuna göre karar vermesine sebebiyet verebileceği için hükme

izafilik ve keyfilik sokulmuş olacaktır. Bu nedenle yöreden yöreye değişebilen

olguları, şiddet kavramı içerisine sokarak resmiyet kazandırmak tehlikelidir.

3- Evlilik karşılıklı bir akit olup aile bireylerine

karşılıklı sorumluluklar yüklemektedir. Karı kocanın bu anlamda yerine

getirmesi gereken sorumlulukları vardır. Aile bütçesinin hazırlanması, ailenin

çocuk sahibi olması, kadın ve erkeğin giyeceği kıyafetler ve görüşebileceği

kişiler, cinsel ihtiyaçların meşru zeminde tatmin edilmesi, aile olmanın, yuva

kurmanın fertlere yüklediği sorumluluklardır. Hal böyle iken kısıtlı para

vermek , Evli olduğu kişi bile olsa kadını istemediği yerde, istemediği

zamanda cinsel ilişkiye zorlamak (tecavüz) , çocuk doğurmaya zorlamak ,

kadının nasıl giyineceği, kimlerle görüşeceği konusunda baskı yapmak ,

Kadının giydiği kıyafet , gittiği yer , yabancı kişilerle konuşması ,

evlilik dışı ilişkisinin olması , evlilik dışı hamile kalması , bakire

olmaması ile ilgili olarak eşin ortaya koyabileceği tepkinin, düzeyi göz önüne

alınmadan, şiddet kapsamına sokulması, aile bağlarının zayıflamasına ve karı kocanın

birbirlerine iki yabancı gibi davranmalarına sebebiyet verecek; aralarındaki

meveddet, sevgi, şefkat, merhamet, bağı gittikçe zayıflayacaktır.

Kaldı ki burada zikredilenlerin çoğu kadından erkeğe

yönelik olarak da gerçekleşebilmektedir. Resmi belgelerde, bu noktada kadın ve

erkeğe şiddet ifadesi birlikte kullanılmayıp sadece kadına şiddet ifadesinin

kullanılması, kasıtlıdır ve Bakanlığı, aile bakanlığı düzeyinden kadın

bakanlığı düzeyine indirgemektedir. Bakanlığın bu hatalı tutuma son vermesi çok yararlı olacaktır.

4- Kıskançlık, şiddeti fertten ferde değişen ve fakat her

insanda var olan doğal bir duygudur. Kıskançlık bahanesiyle sürekli kontrol

altında tutmak ,  ifadesi, çerçevesi

belirlenmemiş, her tarafa çekilebilen bir özelliktedir. Kıskançlığın hastalık

boyutuna vurgu yapılması gerekirken, bahane statüsüne indirgenmesi, yanlış

bir yaklaşımdır. Kıskançlığın meşru sınırlarını göz önüne almadan kıskançlığı,

şiddetin bir unsuru olarak görmek, insan doğasını görmemek, anlamamak manasına

gelmektedir. Üstelikte bu duygu, sadece erkekten kadına değil kadından erkeğe

doğru olan çift yönlü bir duygudur. Erkeğin kıskançlığını şiddet kapsamına

sokup kadının kıskançlığını hiç göz önüne almamak, kasıtlı bir davranışın

ürünüdür. Bakanlık bu noktada üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.

5- Kadına Şiddet ile ilgili tanımlamalarda en ciddi

sıkıntı, Aile mahremiyetini yıkarak karı koca arasında olan her şeyi, karakola,

mahkemeye taşıyarak alenileştirmeyi hedeflemiş olmasıdır. Evli olduğu kişi

bile olsa kadını istemediği yerde, istemediği zamanda cinsel ilişkiye zorlamak

(tecavüz), , çocuk doğurmaya zorlamak gibi davranışların şiddet kapsamına

sokulması, aile mahremiyetini yıkar. Daha vahim olanı, kadının istememesine

rağmen kendi nikahlı karısıyla erkeğin cinsi ilişkiye girmesi, tecavüz olarak

nitelendirilip suç kapsamına alınırken; kadının evlilik dışı ilişkisinin

olması, evlilik dışı hamile kalması, bakire olmaması gibi sebepler

meşrulaştırılmakta, makul olağan şeyler olarak gösterilmekte ve bunlardan

dolayı uygulanabilecek baskılar, suç olarak görülmektedir.  Böylelikle zina ve gayrı meşru çocuk edinme

meşrulaştırılarak evlilik kurumuna asıl darbe vurulmaktadır. Bu noktada, açıkça

ifade edilmemekle beraber dolaylı olarak devletin gayrı meşru ilişkiyi

onayladığı, gayrı meşru ilişki içerisine girenleri koruyacağı mesajı

verilmektedir (2).

Sonuç: Algılanan

Şiddet Eşiğinin Düşürülmesi Kimin İşine Yarar

Şiddet tanımındaki yaklaşımla Kadın, ferdileştirilmek

yalnızlaştırılmak, genetik ve fıtri yapısına yabancılaştırılmak, kadın ve erkek

birbirlerine karşı ötekileştirilmek istenmektedir. Kocasını ve çocuklarını

rakip, alt edilmesi gereken bir düşman, hesaplaşılması gereken bir varlık

şeklinde gösterip Kadın militanlaştırılmaya çalışılmaktadır.

Kadına şiddetin, genel şiddet olgusundan tecrit edilerek

sadece kadın, cinsiyet ve ev kapsamlı olarak ele alınmasının arka planında,

insanlardan gizlenen daha büyük bir amaç ve hedef vardır. Kadına şiddet konusu,

insanları sürüleştirerek dünyayı yönetmek isteyen bir zihniyetin ve stratejinin

çizdiği çerçeveye göre ele alınmaktadır.

Türkiye nin bu tehlikeyi görmesi ve kendi kültür ve

medeniyet kodlarımıza uygun bir aile yapısını inşa ve ihya edecek bir aile

yasası hazırlayıp uygulamaya sokmalıdır.

Henüz Vakit Varken.

Kaynaklar

1-Şahin,M., Gültekin, M., Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine

Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile(İzlanda, Finlandiya, Norveç,

İsveç, Türkiye), SEKAM, Aile Akademisi, İstanbul, Aralık 2014.

2-Gültekin, M., Şahin, M; Türkiye de ve Dünyada Kadına Şiddet, SEKAM, Aile Akademisi, İstanbul,

Mart 2015.