ABD, AB ve Rusya zaman zaman kendi aralarında sürtüşseler

de İslam dünyası söz konusu olduğunda ortak hareket ediyorlar. İki kutuplu bir

dünya Sovyetler Birliği nin dağılması ile 1990 lardan itibaren tek kutuplu hale

gelmiş olsa da, Rusya Batı nın da desteği ile yeniden kendini toparlamaya

başladı. Hatta dağılan Sovyetler Birliği kısa sürede, Bağımsız Devletler

Topluluğu adı altında yeniden şekillendi. Görünen o ki, Yalta da dünyayı

aralarında paylaşan güçler aynı anlaşmayı bugünde sürdürüyorlar. Paylarına

düşen alanlarda bir problem ortaya çıktığında birbirlerine destek veriyorlar.

Söz gelimi Kırım ın Rusya tarafından ilhak edilmesine ABD ve AB den ciddi bir

tepki geldi mi Belli ki, Sovyetler Birliği nin dağılması ile Rusya nın nüfuz

alanı içindeki bazı yerleri kaybetmiş olsa da kısa sürede bu kaybettiği

yerlerde yeniden hâkimiyet kuruyor. Buna karşılık İslam dünyasına yönelik geçen

yüzyılın başlarında oluşturulan Osmanlı ya yönelik böl, parçala ve yut

politikası günümüzde de geçerliliğini koruyor ve bu hususta Batı dünyası kendi

aralarında yardımlaşmayı sürdürüyor.

Bölgemizde yaşananlar bunun açık bir örneğini

oluşturuyor. Bölgemizdeki terör örgütleri konusunda ABD, AB ve Rusya nın

desteğini aldığını bilmeyen kaldı mı PKK nın ülkemize yönelik terör eylemleri

devam ederken söz konusu örgütün AB ülkeleri, ABD tarafından desteklendiğini

sağır sultan bile biliyor, görüyor Buna karşılık Rusya dan bir defa olsun PKK

aleyhine bir cümlelik aleyhte eleştiri geldi mi Gelmesi mümkün değil. Bu

noktada PYD nin PKK terör örgütünün Suriye kolu olduğu Cumhurbaşkanı, Başbakan

ve Dışişleri Bakanlığımız tarafından sıkça dile getirilmesine rağmen bu örgüt

gizlemeye gerek duymadan ABD ve AB ülkeleri tarafından destekleniyor. Ayrıca

Rusya nın Suriye de ABD ve müttefiklerinin yanında çatışmalara katılması ile

Rusya, ABD ve AB nin İslam dünyasına yönelik ortak hareket içinde olduklarını

ortaya koşmuş oldu. Hatta Türkmenlere yönelik saldırılarda PYD güçlerinin

karadan, Rusya nın havadan birlikte hareket ettikleri düşünüldüğünde yüzyıllar

öncesine dayanan Haçlı ittifakının İslam dünyasına ve Müslümanlara yönelik

düşmanlığının devam ettiğini, İslam dünyasındaki terör örgütleri ve Batılıların

işgal ve saldırılarının aslında yüzyıllardan beri devam eden İslam

düşmanlığının bugün de bütün şiddetiyle sürdüğünü gösteriyor. Diyebiliriz ki,

yaşanan Üçüncü Dünya Savaşı Batıların yürüttüğü bir din savaşıdır.

Bu gerçeği görmeden İslam dünyasındaki çatışmaları,

darbeleri, doğru değerlendirmek mümkün değildir. Hıristiyan dünya Siyonist kürsel

sermayenin desteği ve Rusya yı da yanlarına alarak Haçlı Seferleri ni

sürdürüyor. Ne var ki, Hıristiyan dünya Üçüncü Dünya Savaşı olarak

nitelendirdiğimiz bu din savaşında ortak hareket edebilirken, İslam dünyası tam

bir dağınıklık içinde. Bunun da ötesinde bazı İslam ülkelerindeki kukla

yöneticiler Haçlıların desteği ile sahip oldukları iktidar koltuklarını

koruyabilmek adına bu din savaşında bilerek ya da bilmeyerek Haçlıların safında

yer alıyor, onların çıkarlarına hizmet ediyorlar. Hâlbuki İslam dünyasının

birlik oluşturması halinde, Haçlılar karşılarında başa çıkamayacakları bir güç

göreceklerdir. Bu güç onların ellerindeki bir takım kimyasal, biyolojik ve

nükleer silahları da işe yaramaz hale getirecektir. Çünkü Haçlılar İslam

dünyasının zenginliklerini sömürerek ayakta kalmaktadırlar.

Bu arada Türkiye yi yönetenlerin hâlâ AB ye girmek için

neden çırpınıp durduklarının mantığını da topluma izah etmeleri gerekiyor.

Ülkemize yönelik faaliyet gösteren tüm terör örgütlerinin karargâhının

Avrupa da olduğunu bilmediklerini söylemek mümkün olamayacağına göre, AB ye

girme çabasının cellâttan yardım beklemekten farkı kalır mı