“Rabbini tekbir et.”
1. Ayeti kerimeden ilk anlaşılacak mana; Allah’ı zikretmektir. Zikir; her daim Mevlâ’yı hatırda tutarak hesap gününü ve neyi niçin kimin adına yaptığını unutmamak içindir. Ayrıca zikir sayesinde şahsiyetli ve ahlaklı yaşarız. Yaşadığımız gibi de ölürüz.
2. Yine bu ayeti kerimede; inancını göstermek ve inancının gereğini yapmak ifade edilmektedir.
3. Ayeti kerimenin itikadi boyutu ise; en büyük olarak Mevlâ’yı kabul etmek ve buna göre davranmaktır.
4. Gündelik hayatta birçok korkumuz ve dikkate aldığımız bir sürü değer vardır. Bu korku ve endişeler tabi ki insanidir ve tabidir. Ama nihai noktada en büyüğün ve en kudretlinin, Allah Teâlâ olduğunu unutmamak gerekiyor. Yine diğer tüm korku ve kaygıları, Allah korkusu ve Mevlâ’ya hesap verme endişesi önüne geçirmemek gerekiyor.
5. Dünyadaki hastalık da, fakirlik de, bela da gelip geçicidir. Dünya ne kadar sıkıntılı olursa olsun sonunda ölüm vardır yani bir gün muhakkak tüm hastalıklar ve tüm sıkıntılar sona erecektir. Hatta dünyadaki sağlık ve zenginlik de yine geçicidir. Oysa ahiret kalıcıdır. Ahiretteki; ceza da, ödül de, bela da, rahmet de ebedidir.
6. Makam da, güç de, zenginlik de Mevlâ’dandır. Bunları alan da veren de O’dur. Yoksa zenginler ve güçlüler, bu gücü ve zenginliği hak ettikleri için ellerinde tutmadıkları gibi ebedi olarak da böyle kalacak değildirler.
7. İnsanın, maddi olarak bir değeri ve önemi yoktur. Tüm kâinat içinde insan, aciz bir zerreden ibarettir. Fakat insanı değerli kılan şey; Mevlâ’nın kendisine verdiği değer ve üstlendiği vazifeden başka bir şey değildir.
8. Yani insanların bize verdiği değere ve sahip dolduğumuz diğer şeylere güvenmemeli; sadece Mevlâ’ya itimat ederek her şeyi O’ndan beklemeliyiz. Bu durumda insanların bizi anlamaması ya da bize değer vermemeleri; bizi anlamsız ve değersiz kılmaz.
9. İnsanların değer, kanaat ve iltifatlarının geçici olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bugün bize değer verenler, zor zamanlarda ya da olumsuz durumlarda yanımızda olmayabilirler. Bugün çok korktuğumuz insanlar, yarın olmayacaklardır. Aksi de doğrudur yani bugün çok güvendiğimiz
insanlar yarın ölebilirler veya güçlerini/sağlıklarını kaybedebilirler.
10. Dünya şartlarında haklı olmamız, ahrette de haklı olacağımız anlamına gelmediği gibi bugün kendimizi haklı gösterebiliyor olmamız mahşerde de kendimizi istediğimiz gibi savunacağımız anlamına gelmemektedir. Diğer taraftan bugün haklarımızı savunamamamız ya da haklı iken haksız duruma düşmemiz veyahut da derdimizi kimseye anlatamamamız, bu düzenin böyle gideceği anlamına gelmez. Mahşerde herkes yeniden muhakeme edilerek son karar Allah tarafından verilecektir.
11. Başta okuduğumuz ayeti kerime; dünyaya Bizans ve Sâsânilerinhakim olduğu, Ebu Cehil ve onun gibilerin Mekke’de her türlü siyasi, ekonomik ve hukuki imkanları elinde bulundurduğu bir dönemde; tek başına ayağa kalkıp yola çıkan Efendimiz SAV’e, kime karşı nasıl durması gerektiğini ifade etmek için vahyolunmuştur.
12. Bu yüzden; “dünyayı falan idare ediyor”, “falan sistemi yıkmak mümkün değildir”, “falan çok çalıştığı için bu makama ve zenginliğe sahip oldu” gibi vehimlere, geçici olarak kapılmak mümkündür. Fakat en kısa zamanda bu tür vehimlerden kurtularak her şeyi yerli yerine oturtmak, imanımızın bir gereğidir.
13. Özetle hayat, zor ve karmaşıktır. Dünyada bir sürü güç ve denge unsurları vardır. Farklı hesaplar ve planlar, her an yapılıp uygulanmaktadır. Bize düşen, bir sonraki yazımızda inşallah yazmayı arzu ettiğimiz gibi, bir dava sahibi olmak ve bu davanın gereklerini yaparak istikamet üzere kalabilmektir.
14. Örnek olarak; bizim amaç olarak edindiğimiz bir takım şeylerin, başkaları tarafından araç olarak görülmesi verilebilir. Örneğin bazıları için çocuk bir amaç iken başka insanlar için çocuklar, belli bir amaca gitmek üzere istifade edilecek olan imkânlar olarak kabul edilmektedir. Yine örneğin fakirlerin amaç olarak gördükleri para, zenginler için gücü elinden tutmak veya daha fazla para kazanmak için bir araçtan ibaret olabilmektedir.
15. Şu halde güç, zaaf, fakirlik, zenginlik; hatta dünya ölçeğinde kazanmış olmak veya kaybetmek bile izafidir, görecelidir, değişkendir, arızi bir durumdur.
Özetle belirtmek gerekirse şartlar da zaman da yaratılmıştır.
Yaratılmış olan her şey ise insanın emrine ve hizmetine sunulmuştur.
Şartlara ve zamana teslim olmak değil, şartları teslim almak gerekir.