Arkadaşlar sıraya girelim hepimize var, hepimize çıkacak, hepimiz alacağız. Mübarek yine hiç kendi zamanını şaşırmadan geldi. Gelsin be, geldiği zaman bereket geliyor, güzellikler geliyor. Allah nasip etti de yine bu sene de kavuştuk mübareğe. Eee nasıl geçiyor, bugün nasıl geçti. Ulan sen oruç da tutmazsın ama her sene olduğu gibi burada bekliyorsun. Yok komşu bu sene tutuyorum, bak bugün daha şu saate kadar hiç yemedim içmedim. İyi tut iyi, kuyruğundan iyi tut ki kaçmasın, kaçarsa Allah göstermesin, seni biz bile kurtaramayız. Kimse kimseyi kurtaramaz. Kurtaramaz tabi köftehor, insanı kurtarırsa ancak bu mübarek kurtarır. Sen şimdi misal evinde yesen içsen kim bilecek, kimse bilmez ama iki omuzlarındaki kayıt tutanlar var ya onlardan kaçamazsın. Onlar her şeyi kayıt altına alıyorlar; sen, ulan kimse görmüyor n’olacak şuracıkta yer içerim de hemen, onlardan kaçmaz. Kaçmaz. Bu mübarek konusunda kimse kimseyi kandıramaz. Herkes ne yaparsa, ne ederse kendi kendisine yapar, eder. Zaten bu mübareğin özelliği de o; Allah’ın -haşa- senin aç durmana ihtiyacı mı var; senin kendi açlığına ihtiyacın var. Öyle. Çıktı bak, bunun yemesinden ziyade kokusunu çok seviyorum…
Pide kuyruğunda beklemek diğer kuyruklarda beklemek gibi değildir. Oradaki yarenlikler diğer kuyruklarda olmaz. Pidenin o sıcak kokusu oruç tutmanın uhrevi havasına ayrı bir güzellik katar. Hele bu fırın bir de mahallede ise, birçok insan birbirini tanıyorsa, yaklaşmakta olan iftar vaktinin güzelliği yarenliklerle iki katına çıkar. İnsan o vakitte işini gücünü bırakıp sırf o yarenlikler için pide kuyruğuna girer. Pide kuyruğu ramazanın güzelliklerinden bir güzellik… İftar vaktinin yaklaştığına dair oruçlu insanın özlemle duymak istediği o güzel ayak sesidir.
Ramazanın teravih, sahur gibi güzel cüzlerinden biridir iftar vakti. İftar vaktini sadece orucun açıldığı ‘beklenen o an’ olarak görmemek gerekir diye düşünüyorum. Nasıl ki teravihle başlayan orucun o güzel havası, o uhrevi havası, o bereketli havası sahurla kesinleşip güzel ve bereketli uhrevi bir güne başlıyorsa, aynen bunun gibi, iftar vakti de aynı güzelliğin genişleyerek adeta zirveye ulaşmasıdır. Güzel bir süreçtir iftar vakti; bir andan ziyade o ana ulaşan saatlerin, dakikaların derin ve geniş bir şekilde çeşitli güzelliklerle yaşanmasıdır. Uhrevi bir atmosferdir iftar vakti. O atmosferin sosyal hayatta neşvünema bulması orucun sosyal hayattaki güzellikleri ve bereketleri artırdığını her oruçlu insana gösteriyor. Her oruçlu o güzel atmosferi yaşayarak sonsuzluğun bir kesitini tamamlıyor. İftar vakti, sonsuz derinliğin o güzel vaktidir.
İftar vakti bazen oruçluyu yolda da yakalayabilir. Şehir içi otobüste, tramvayda, metroda, vapurda… İftara yetişme telaşıyla yolculuk yaparken bir de bakmışsınız ezan okunuyor. Çantasında pidesi olan hemen çıkarıp dağıtmaya başlıyor, hayır ücretli değil. Bir pideyi hiç tanımadığınız dört beş insanla paylaşıyorsunuz. Otobüs ilerlerken eğer trafik sıkışmışsa hemen inip sigaralar yakılıyor. Sigaranın tadı öyle mi güzel olur! Bir parça pide, iki yudum su, üzerine bir sigara… Hayatta belki de bir daha hiç görmeyeceğiniz insanlarla sanki mahalledenmiş gibi iftara yetişememe muhabbetleri başlıyor. O zamanlar Cağaloğlu’nda çalışıyordum; gideceğim yere otobüs birbuçuk saatte varıyordu; ezan okunduktan bir saat sonra eve varıp iftar yapıyordum; ama çok güzel oluyordu; harika bir duygu. Hocam, orucu bir saat fazla tutuyormuşsunuz. Öyle, fazla tutalım ki kaçmasın, sağlam olsun. Biz orucu sağlam tutarsak oruç da bizi sağlam tutar.
Saat kaç acaba, iftara kaç saat var sevgili okuyucular!