Medeni olmanın temel iki ölçütü vardır. Birincisi hukuk, ikincisi de ahlaktır.

Bu yüzden dağda dağ kanunları, gücün egemenliği vardır. Şehirde medeniyet, hukukun üstünlüğü vardır. Görgüsüzlükte ise şehrin dağlılaştırılması güçlülerin hukuku vardır.

Akılıma şehir deyince tabii ki ilk önce “Medine” yani “Medine Vesikası” gelir. İdeal ve toplum deyince Farabi’nin “El-Medinet’ul Fazıla”sı ve İbn-i Haldun’un “Mukaddime”si ya da Batı’ya özgü karakterleri ile Montesquieu’nun “Kanunların Ruhu”, Hobbes ve Rousseau’nun “Toplum Sözleşmesi” ya da Kant’ın “Ebedi Dünya Barışı” adlı eseri gelir.

İdeal bir insan, toplum ve düzen için tarihin izdüşümünü iyi görmek gerek. Çünkü bunlar insanı epeyce meşgul etmiş temel konular.

 

Akıl kurar, inanç korur.

Hukukun ve ahlakın temellendirmesinde insan, akıl ile inşa eder ve inanç ile yapının muhafazasını sağlar. Bu yüzden insana kâinatın düzenine bakıp düşünmesi bunun hâsılında ise düzenin korunmasına ilişkin inanca sahip olması beklenir.

Bu noktada insan-sistem dengesi gözden kaçırılmamalıdır. Akıl, hukuku; inanç ahlakı zaruri kılar. İyi insan ve doğru sistem için hukuk da, ahlak da doğru kodlanmalıdır. Ne hukuk sadece sistemle ilgilidir ne de ahlak sadece bireyle ilgilidir. Ancak süregelen öncelik etkisi hukuk ve ahlak ile ilgili vasat bir algıya sahip olmamızı sağladı. Hukuk ve ahlak bahis ise “hem … hem de …” bağlacını mevzu bahis yapmalı. Ancak ilginçtir; ahlak arttıkça (ahlakın yönettiği farklı formlar çoğaldıkça) hukukun alanı daralmakta, ahlaksızlık arttıkça (farklı formlar etkisini yitirdikçe) hukukun alanı genişlemektedir.

Peki, ne değişti ya da neyi ıskaladık?

Alexis De Tocqueville “Amerika’da Demokrasi” adlı eserinde ABD’yi güçlü kılan 3 unsurdan bahseder. 1. İnanç ve gelenek, 2. Yasalar, 3. Amerikan toplumunun coğrafi koşulları, arazi şartları gibi özel ve tesadüfî durumları.

Bugünkü şartları itibari ile ABD’yi güçlü kılan aslında devletin yapısal kabiliyeti ve bu yapıyı koruyucu insan profilidir. Bu minvalde meselelerin kavranabilmesi için devlet tarafından “tam burslu” Hollywood’un endüstriyelleri sayısız (müsbet/menfi) sinema filmi çekmiştir. Paradoksal siyasetin baş aktörü ABD’de iyi filmler yok değil. Hukuk ve ahlakın ayrılmaz bütünler olarak işlendiği 1957 yapımı “12 Angry Men” adlı film “güçlü sistem, ahlaklı toplum” imajının harikulade biçimiyle işlendiği nadir bir yapıttır. Filmde temel bir mantık olarak şu mesaj verilmektedir:

“Biz, sizler için dört başı mamur bir hukuk sistemi geliştirdik ancak bu sistem ahlak ile ayakta kalabilir, yürüyebilir. Ahlak olmadan hukuk gerçek işlevini yerine getiremez.”

Sistemin yapısal kuvveti -bürokrasi demiyorum- genel siyaset tarzını etkiliyor. Burada tabii ülkenin gelişmişliği de buna paralel olmak durumunda. Düşük frekanslı toplumlarda her zaman için yüksek standartlı yapı kurmalarının zorluğu var.

Türkiye için şu an yapısal olarak kanaatimce standartlar düşürüldü. Bu karizmatik lider anlayışını benimseyen kişi veya toplumlar için elverişli bir zemin ancak gelecek için doğru bir yatırım değil. Bir cam filmi meselesini bile “Çözerse reis çözer.” demenin, Twitter’da “sayınCumhurbaşkanım” diye başlatılan hashtag’lerin, “holiganca” yapılan partizancılığın, “rövanşizm” paranoyasının, iş vermede kullanılan “Bizden!” ibaresinin, “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” korkusunun, “Bundan 15 sene önce …” diye başlayıp nerede duracağı belli olmayan cümlelerin bayağılığı hepimizi baydı.

Peki, Trump bizi kıskanır mı! Tabii ki kıskanır.

Trump hem devlet yapısının içinden gelmiyor hem de siyasetin sınırlarını ABD açısından aşmak istiyor. Şirket gibi yönetmeye talip. Yani 14. Louis in dediği gibi ”Kanun benim.” demek istiyor ama mümkün değil. Kıskançlığı bundan ileri gelmekte. Ancak ABD ana akım siyasetine yaklaşıp Bush vari bir çirkefliğin içine girerse (kitabına uydurursa) buna da bir engel de yok kanaatimce.

Bizler ülkemizin içince bulunduğu askeri, bürokratik ya da sivil her türlü oligarşik ve şövenist şartları atlattırmak zorundayız. Bunun da en güçlü silahı hukuk ve ahlakın üstün tutulduğu zemini oluşturmaktan geçer. Siz hiç karizmatik peygamber duydunuz mu? Hayatın düsturu, ilkeleri meşru zeminde muhafaza etmektir.