Ramazan-ı şerifi şeytanların dışında sevmeyen yok. Hani Temel e sormuşlar Biz Ramazanı seviyoruz ama acaba Ramazan bizi seviyor mu diye. O da Hiç bizi sevmeseydi, her sene on gün önceden gelir miydi demiş.

Bu sene 1 Eylül Pazartesi ilk orucumuzu tutacağız inşaallah.

Geçen gün Üsküdar Katibim şenliğinde yanımdaki İbiş ile sahnede ortaoyunu tarzı Kavuklu ile Pişekar muhaveresi yaparken kendisine Ramazanı sever misin Dedim. O da bana "Sevmez olur muyum hiç" dedi. Onun sayesinde zaten Olimpiyatlardan bir tek altın madalyayı alabildik, Çin den dedi. Ne altını, ne Olimpiyatı derken, peşinden açıklamasını da ekledi. Malum Dağıstanlı Müslüman güreşçimiz Ramazan Şahin 66 kiloda altın madalya almıştı!

 "Hey mübarek 11 ay ne çabuk da geçtin" demiş, Ramazanla arası olmayan Bektaşi

 RAMAZAN ETKİNLİKLERİ

Yüce Yaradanımız zaten bize bu ayın etkinlik programını bildirmiş. Ayrıca yeni program ekleyecek bir şey yok. Bize düşen sadece bunları uygulamak. Ramazan daki en büyük etkinlik oruç tutmak. Kur an-ı Kerim yeryüzüne bu ayda inmeye başladığı için Kur an okumak hatta mukabele şeklinde. Bol bol infakta bulunmak. İkramda bulunup iftar ve sahurda muhtaçlara yedirmek. Demek saymakla bitmeyen etkinliklerimiz var. Hayır, demem odur ki şimdi bazı sivil kurum ve kuruluşlar bu mübarek ayda ortaya çıkıp Ramazan etkinlikleri adı altında Osmanlı nın son dönemi ve de erken Cumhuriyet devrindeki der-Saadet(İstanbul) azınlıklarının işledikleri tarzda vur patlasın çal oynasın sadedinde gerek oryantal gerekse kanto namıyla meşhur cami dışı eğlenceliklerle dolu hoşça ve de boşça zaman tüketirlerdi. Hani, şimdi çevremizdeki sosyal kurumların icra ettikleri Ramazan etkinlikleri üst başlıklı icraatlara nazar edince aynı vaziyeti müşahede eylemek hakikaten cemaati müslimin adına hayli kaygı verici doğrusu.

CAMİ ŞENLİKLERİ

Kutlu Ramazan ayı bizleri ve de şehrimizi teşrif ettiklerinde bir ay dolu dolu yaşadığımız sevinci, mahrumlarla ve muhtaçlarla paylaşınca bir o kadar daha da katlanan bu neşemiz cihanı yaşanılır kılan bir atmosfere dönüştürmekte. Önceki yıllarda TV5 teki Sahur programıma konuk olan bir tarihçi anlatmıştı. Osmanlı devrinde Ramazan neşesi en çok camilerde yaşanırmış. Gündüzleri güzel sesli hafızların okudukları mukabelelere iştirak eden oruçlular, akşam da kandillerin gizemli ışıklarında kılınan teravih namazlarının her dört rekat aralarında bülbül sesli müezzinlerin farklı makamlardaki ilahileriyle cuşu huruşa gelir cemaatin de salatı ümmilerde iştirak ettiği toplu sadalar semaya mağfiret dilekleriyle yükselirmiş.

Herhalde şimdiki yaşlıların zaman zaman seslendirdikleri, nerede o eski Ramazanlar dedikleri o olsa gerek...

Efendim, şimdiden Ramazanı şerifiniz feyizli ve bereketli ola.

Bu sene de nasipse iftar ve teravih sonrası Eyüp teki Feshane salonunda Ramazan ve şehir kültürümüzle ilgili yaptığımız hediyeli yarışmalara çoluk çocuk bekleriz.