Geçen Cuma günü, saat 12.15'te camide başladığım vaazımda her zaman olduğu gibi bir ayet ve bir hadisi cemaate ezberlettim.
İlk okuyuşta ezberleyenler, diyorum ve el kaldırmalarını istiyorum.
İkinci okuyuşta, üçüncü okuyuşta da el kaldırtıyor, sonra koro halinde ayeti okuyoruz:
“Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi ateşten koruyun…” (Tahrim süresi ayet 66/6)
Ayetin aslını ve manasını ezberledik, önce canımızı, inkâr virüsünden korumamız gerektiğini, sonra günah mikrobundan korumamız gerektiğini, bunların bize vereceği ateşin derecesini ölçebilecek aletin olmadığını anlattıktan sonra ezana on beş dakika kala cemaate sordum:
“Hijyene en fazla kim dikkat eder?” dedim.
Hepsinin gözleri benim üzerimde. Çünkü kimseyi kendi hayallerine bırakmıyorum.
Canlı tutuyorum. Arada bir ezberlettiğim ayetin ve hadisin hem Arapçasını hem Türkçesini koro halinde okuyoruz ve cemaat dipdiri.
Gönüllerinde kim akıllarına geldiğini ben bilemem ama ben onlara şunu dedim: “Halkımızın yüzde doksan sekizinin İslam’ı sevdiğine ve bu yolda can vermeye de hazır olduğuna inanırım ama İslam’ın emir ve yasaklarını yerine getirmede büyük ihmaller var.
Namazını kılmayanlardan İstanbul’da hijyene en fazla dikkat edeni oylama yoluyla seçsinler.
Namaz kılanlardan seçmeye gerek yok. Bir ikindi namazı sonrası camiden çıkanlardan herhangi birini alsınlar ve ikisini, ikindi üzeri devletin veya özel kurumların en kaliteli laboratuvarına götürsünler ve namaz kılmayanın elleri ve yüzünün hijyenine baksınlar. Arkasından namaz kılanın ellerinin ve yüzünün temizliğine baksınlar.
Namaz kılan temiz çıkacaktır.
Namaz kılmayan Müslümanlar, en iyi kuaförde hijyenine ne kadar dikkat ederse etsinler, akşama kadar ara ara yapılan tuvalet yenilemeleri, doktorlarımızın açıkladıkları her an ölen milyonlarca hücre, yüze sürülen makyajın altında kalır.
Makyajını günde birkaç defa tekrarlayan bay ve bayanlar, her tuvalet tazelemede ölmüş hücrelerin üstünü kapatmaktan başka bir şey yapmazlar.
Namazını kılan bir Müslüman sabahleyin abdest alarak üç defa el, yüz ve ayaklarını yıkar, başını da su ile mesh eder.
Öğlede aynısını tekrarlar.
İkindi namazında yine üç defa yıkar ve araştırmada tertemiz çıkar.
Ama namaz kılanla kılmayanı fotoğraf stüdyosuna götürürseniz namaz kılmayan Müslüman renkli çıkar.
Siz annenizden babanızdan veya mahalle hocasından namazın şartlarının ilk başında tahareti/hijyeni/temizliği öğrendiniz:
Hadesten taharet, necasetten taharet…
Haydin koro halinde sayalım dedik ve saydık.
Bin dört yüz yıllık tarihimizde, hakim/kadı olmak isteyenler fıkıh kitaplarından imtihan edilirler.
Osmanlı'nın hukuk kitabı olan Kuduri, Hidaye, Dürer ve Mülteka isimli kitaplar taharet bölümüyle başlar
Ondan sonra fıkıh kitabının başlangıcı taharet/hijyen/temizlik kitabıyla başlar.
Bu bölüm hem öğrenilir hem uygulanır ve ardından hukukun diğer bölümlerine girilir.
İslam’a iman etmeyen Vatikan’ın tuvaletinde su yoktur.
ABD'nin Beyaz Saray'ında, Rusya’nın Kremlin Saray'ında, Çin’in Zhongnanhai Sarayı'nda da tuvalette su yoktur.
Suyun olmadığı yerde temizlik de yoktur.