Hayır, karanlık çökmedi ruhun üzerine. Ayaklarımdaki pörsümüş prangaları kırıp atınca şafak söker şehrin üzerinde. Şafak söktü mü şehrin üzerinden ben kalkar mutluluk ülkesine doğru bitmeyecek bir yolculuğa koşarım. Zulmün kirli, bunaltıcı ortamında büyüyen çilekeş çocuklar ruhlarına dinamik bir direnci doldururlar. O an gürül gürül bir yağmur yağar ruhumun üzerine. Oturup o yağmurla elbiselerimi yıkarım, ruhumu temizlerim. Ayağa kalkıp yakarım direnişin alevini. Soylu mücadeleye doğru koşup giderken şehri yangının ortasında görürüm. Tutup eteklerinden, ta kalbinden söküp alırım şehri tutsaklığın, putperestliğin, menfaatperestliğin elinden. Ayaklarımdaki pörsümüş prangaları kırıp atınca kalkıp yeni türküler yakarım gönlümün alevinde.

Çilegâhımda terlerin içinde boğulup kalsam da karanlık ruhların önünde diz çökmedim. Artık hiç kimsenin hatırlamaya yanaşmadığı acıklı zulümleri hatırlarım. Dudaklarım yoğun hüzün dolu şarkılar mırıldanır. Kalkıp yeni ağıtlar yakarım ümmetin dağılmışlığı üzerine, yanan yüreği üzerine. Çocukların darmadağın edilmiş organları üzerine gözyaşları dökerim… Şafak söktü mü şehrin üzerinde; duygularım düşüncelerim alt üst olur. Kalkar yeni seferler başlatırım zalimlerin üzerine. Zalimlerin nefesini keserim attığım bombalarla. Omuzlarıma, ruhuma yüklediğin işkencelerle; sana doğru koşarım yüreğimden fışkıran direnişle. Yavaş yavaş gelir özlemin; gelir, işgal eder içimin tüm beldelerini. Kalkar yeni saldırılar düzenlerim yüreğimin en ateşli duygularıyla. Ayaklarımda hain prangalar olsa da yüreğim magma kusar yeryüzüne.

Hayır, karanlık çökmedi ruhun üzerine. Şehri aydınlatıyor ruhumun lambaları. Uzun, beyaz bir direnişe soyunan ruhum, uyanıp dirilişin üzerine giydirilmiş bir cesaretle tırmanır ölüm yokuşlarına. Çoğaltırım hüznün çağıltısını diriliş vadisinde. Dağlardan, derelerden su toplayarak çoğalan gümrah direniş akın eder vadilerdeki, şehirlerdeki zalimlerin üzerine. Zalimlerin tutuşturduğu zulüm ateşine odun taşıyanlara karşı kıyam eder ruhum.

Hüznün çağıltısı doldu mu kulaklara; direniş doldurdu mu ruhları; kasvet, şehri üzerine çökertti mi, yüzü beyaz, yüreği yanık çocuklar mücadelenin içinden yeniden doğarlar. Hayata yeniden, derinden başlarlar esrik kentler, köleleştirilmiş sahipsiz toplumlar. Özgürlüğün çocukları ise karanlığı çoğaltan zulmü boğarlar. Direniş, ruhları doldurduğu andan itibaren zincirlerinden kurtulmuş tutsak ülkeler yüreğimdeki denizin suyunu içerek ölümsüzlüğe doğru koşarlar. Tutsak ülkeler dünya hapishanesinin paslı kapılarını yumruklayıp isyan başlatırlar. Özgürlüğe koşarken en büyük destekçileri ruhun sağladığı direniş olur.

Hayır, karanlık çökmedi ruhun üzerine. Ruh kanatlanıp uçan bir kuş gibi dönüp durur şehrin üzerinde. Şehrin teslim alınmasına, öldürülmesine engel olur. Tüm vakitlerde, daha çok da seher vakitlerinde şehrin sokaklarına hayat verip yüreğine su serper. Kulaklarına direnişin adını fısıldayıp yüreğine ruhundan ruh üfler. Her fısıldayışta şehir titreyip kendine gelir. Özgürlüğe yaklaşıp esareti öldürür. Fırtınalara, tayfunlara karşı toprağa tutunabilmek için damarlarına, köküne sarılır. Ruhları mülteci olmaktan kurtarmak için şehir ve insan kendi toprağına, kendine manasına, kendi özüne tutunur. Suskun ülkelerin idare odalarında kuduran zalimlerin ortalıkta satılık itibarlarını, ruhlarını işgal eden ihanetin tahtını yakıp yok eder. Şehirlerin en kılcal damarlarına kadar giren ruh direnişi her tarafa yayıp şehirleri ve ülkeleri şehvetin elinden alıp kurtarır.

Karanlık çökmedi ruhun üzerine. Ruh eylemini başlatınca karanlık indirir kepenklerini. Acıyı insanlıktan uzaklaştırmak için hızlı tren seferleri başlatır. Tüm işçiler gönüllü mesai yaparlar bunun için. Hızlı bir tren geçer hayatın ortasından; bir taraftan direnişi taşıyıp her tarafa yayarken, bir taraftan da acıyı uzaklaştırır insanlardan. Dünyanın tüm istasyonlarında direniş yüklü seferler başlatılır. Karanlık çökünce gecenin şerrinden emin olabilmek için ruh eylemini sabaha kadar sürdürür. Aslında gecenin karanlık yüzü her zaman aydınlığa bakar. Baki olan aydınlıktır. Karanlık her zaman dağılmaya, bitmeye mahkûmdur. Zulüm ve haksızlık da tıpkı karanlık gibi bitmeye, ölmeye mahkûmdur. Asıl geçerli akçe hak ve adalettir.

Gece hep yalnızlığa itse de beni; kitabın evlatları yanımdan hiç ayrılmazlar. Gece ruhun eylemi ile birlikte ihya edildiğinde cennetin kapısı olur aslında. Gece boyunca ibadete sarılan kişi yalnızlığı yenip ruhu yükseltir. O ruh ise insanı kasvetten, üzüntüden, maddeden kurtarıp özgürleştirir, Allah’a ulaştırır.