İslâm İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu darbe yapanlara karşı herhangi bir tavır koymazken, darbe ilegörevden alınan Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye eleştiriler getirdi. İhsanoğlu’nun Mursi’yi eleştirmesi kamuoyunda tepkileri çekti. İhsanoğlu’nun Mısır’daki olaylara tepkivermemesi darbeye destek gibi algılandı.
Haberin teferruatını öğrenmek isteyenler gazete arşivlerinden, internet sitelerinden bulup okuyabilirler. Ben sadece spotlarını okudum; şunu dedi, bunu dedilere tahammülüm olmadığından.
Haber şu: Katıldığı bir özel tv programında Mısır’daki darbeyi değerlendiren Ekmeleddin İhsanoğlu, darbe yapanlara karşı herhangi bir tavır koymazken, darbe ile görevden alınan Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye eleştirmiştir.
İhsanoğlu’nun Mursi’yi eleştirmesi kamuoyunda tepki çekerken, ihtilalcileri olumsuzlamaması ise darbeye destek gibi algılanır.
Katılınan özel tv programının özelliği nedir, oraya “öyle demesi” istenenler mi çıkarılır, yoksa çıkarılanlardan “öyle demeleri” mi istenir; gözetilen dengelerin gereği olarak. Biz bilmiyoruz.
Dolayısıyla bizim üzerinde durmak istediğimiz husus, ne özel tv kanalının tavrı, ne de katılan kişinin desteğini nerden aldığını merak dahi etmediğimiz eleştirileridir, suçlamalarıdır, darbe yanlılığıdır.
Kamuoyudur önemli olan.Efkarı umumiyedir.
Efkar-ı umumiye, umumun düşüncesidir, bir konuda meydana çıkan umumi kanaatın adıdır.
Haberde, kamuoyunun tepkisini çekti, derken anlatılmak istenen nedir Hep bir ağızdan şöyle dediğidir: Hırsızın hiç mi suçu yok!
O efkar-ı umumiye, o kamuoyu yani bu ülkenin insanları, yüzlerce yıldır bu ülkenin kültürünü özümseye özümseye bu günlere erdiler.
Eğiticilerinden birinin de Nasreddin Hoca olduğunu bilirler ve “şimdi sırası mı” diyenlere, “Daha tedbirli olsaydınız” diyenlere, ondan öğrendikleri ile cevap verirler:
- Hırsızın hiç mi suçu yok
Hırsızlar ve suçları hiç ilgilendirmez mi müslümanların seçilmişlerini ve seçicilerini sürekli eleştiren bilimsel adamları
Bir hatırlatma
Yakın tarihimizde hayvanlara zulmedilmesinden dolayı devletimizin, ülkemizin, halkımızın başına gelen bela, afet ve felaketlere en çarpıcı örnek İkinci Meşrutiyet yıllarında İstanbul’daki sokak köpeklerinin Şehremaneti (Belediye) tarafından toplanıp İstanbul’dan görünen Hayırsız Ada’ya atılmaları faciasıdır. O hayvanlar orada açlıktan ve susuzluktan öldüler. Büyük köpekler, küçük köpekleri parçaladı, yedi. Feryatlarından, ulumalarından yer gök inledi. Sonra ne oldu biliyor musunuz Balkan Harbi patladı ve koskoca Rumeli elimizden gitti. Alma mazlumun ahını…
(M.Şevket Eygi – Milli Gazete – 21 Ocak 2013)
Belediye tesisleri, ‘anti’lik üretimleri
Telefonuma düşen mesaj beni SP Fatih ilçesinin iftarına davet ediyordu. Adres: Yedikule sahili Beltur Tesisleri.
Fındıkzade’den bindiğim taksiye adresi okudum. Beni götürdü Yedikule Belediye Tesislerinin önünde bıraktı.
Dur, bir sorayım dememe kalmadan, ücreti almış olmanın rahatlığıyla bastı, gitti. Oradan verilen tarif üzerine bindiğim ikinci taksi ile vardığımız yer ise, hemen sur dışındaki Belediye tesisleri idi. Kapısındaki Zeytinburnu yazısının belirginliğine ragmen girdik içeriye. Güvenlikci bağırıyor. Gelmeyin, gelmeyin!
Gelmişsek, çıkarız. Bu telaş ne Bir adres soracağız, buradaki belediyeciler bilmez mi Taksici Beltur, Yedikule derken bir minibus de geldi, durdu yanımıza. O da aynı adresi soruyor.
Tenha ve karanlık görünümlü belediye tesisinden çıkan yönetici yahut her kim ise, çılgınlığı had safhada.
- Niye gitmiyorsunuz, beş dakikadır burdasınız..
On dakika orda dursak, bir bomba mı patlayacak Saadet partisi iftarına gideceğimizi, yanlış tarif ile geldiğimizi söylüyoruz terbiye eksikliği yegane marifetiymiş gibi görünen belediyeciye..
- Siz buraya kimlerin geldiğini biliyor musunuz Haydi, çıkın çabuk!
Minibüsle gelen sakallı zat, bir “Kamil” zat imiş. Hani o ünlü fıkradaki gibi çıkarıverdi ağzındaki baklayı.
Bütün bunları niye mi anlattım Kadir Topbaş bey bilsin diye. Diyeceksiniz ki sayın başkanın kulakları hep çınlar.
Lakin bizim dememiz başka. Özellikle mi seçip koyuyorlar belediye tesislerine, terbiyeden nasipsiz insanları Terbiye eksikliği yarışına giriyorsa tesislerinde çalışanlar, bizim karşılaşma bahtsızlığına erdiğimiz Zeytinburnu’lu elemanı iyi değerlendirsinler.
Ayrıca oralara kimlerin geldiğini de tahmin ettiğimizi bilsin sayın başkan Kadir Topbaş bey.
DURUŞUMUZ “MİLLî” OLMALI
Mesajlar aktarılıyor telefonlardan telefonlara yahut hesaplardan hesaplara.
“Seccadeni, iftarlığını, dostlarını, al da gel!”
“Seccadeni, sefer tasını, beş arkadaşını al da gel!”
Bir eksik yok mu bu ifadelerde
Seccade ve iftarlık yahut sefertası arasına “Milli Gazete”nin girmesi gerekmez mi
O zaten olacak, demek kolay cevaptır.
Mesajımız eksiksiz olsun.
Seccadeni, Milli Gazete’ni, tuttuğun dost ellerini al da gel!
Divan vezni
“CHP’ye 500 liralık kötü niyet cezası”
Gazetelerdeki haberin başlığı bu.
Ne düşünürsünüz
Niyet okuma uzmanı CHP’nin, niyetleri kötü okuması cezalandırılıyor.
Başka
CHP’nin iktidar olmak niyeti, kötü niyet sınıfına girdiğinden, şimdilik 500 liralık ceza..
Daha başka
CHP’lilerde bir telaş.. Cezayı ödemeye bir başlarsak, hangi bir 500 lira, hangi bir 500 lira… Hazine yardımını geri mi alacaklar
Daha daha
500 liralık kötü niyet cezası ile yaralanan CHP’liler tartışıyorlar: Yaralıların çok iyi tedavi edildiği Divan oteli’ne biz de mi sığınsak yoksa
Düşünceler böyle iken; meselenin aslı şöyle imiş.
Anayasa Mahkemesi CHP’nin bir talebinde kötü niyete hükmederek 500 liralık disiplin cezası vermiş.
Yani CHP’liler disiplin koğuşu olarak Divan otelini mi kullanmak istiyorlar
BİZİ BÖYLE ÇİZİYORLARDI - 53
Bugün CHP’yi iktidarda görmek isteyen patronların kalemşorları bıkmadan, usanmadan akıl vermelerini sürdürüyorlar.
• Kılık kıyafet özgürlüğünü savunmaktan korkma.
• Yaşam tarzlarına saygılı olduğuna dair ikna edici bir tutumun olsun.
Elbette başka istekleri de var CHP’den. Yukarıdaki isteklerinin önemi ise CHP’nin 80 yıldır aynı noktada durmasının verdiği rahatsızlıktan kaynaklanmaktadır.
Yukarıdaki çizgiler 60 yıl önceki bir CHP yayın organında yayımlanmıştır.
Tarihte Mizah
Eşreften anılar
Refi Cevat Ulunay, bir gün Süleyman Nazif’e, “Sizce Eşref mi büyük, Nefi mi ” diye sorar. “Eşref” “Nasıl olur üstat ” sualine cevap Nazifcedir: “Çünkü Nef’i’nin yüz beyitle göklere çıkardığını, Eşref bir beyitle yerin dibine batırır!”
Kabrimi kimse ziyaret etmesün Allah için
Gelmesin red elerüm billahi öz kardaşımı
Gözlerim ebnai ademden o rütbe yıldı kim
İstemem ben fatiha tek çalmasunlar taşımı
Diyen hiciv şairi Eşref’in, hicivleri kadar, nükteleri de ünlüdür.
Bir defasında yakın dostları şaire:
— Yahu, mütemadiyen hiciv yazıp şunu bunu iğneliyorsun, dünyada hiç mi iyi iş ve iyi insan yoktur Ne olur bir kere de birisine methiye yazıver..
Diye yüklenmişlerdi. O sırada İran’da Şah Muzaferiddin meşrutiyeti ilân etmiş bulunuyordu. Eşref, biraz da arkadaşlarının isteklerini yerine getirmiş olmak için, bu olay dolayısıyle, şaha uzun ve oldukça güzel bir methiye yazıp yolladı. Bir taşla iki kuş vurmuş olacağını düşünüyor; arkadaşlarının gönlünü hoş ettiği kadar, şahtan yüklü bir bahşiş te geleceğini umuyordu. Ama gelgelelim, hiç te umduğuna kavuşamadı. Muzaferiddin Şah tam o sıralarda birden ölüvermişti. Bu haberi alan şair Eşref, hiddetle, kendisini methiye yazmıya zorlıyan arkadaşlarına koştu:
— Beğendiniz mi yaptığınızı diye onlara çıkıştı. Ben “Methiye yazmam” dedikçe siz beni zorlayıp durdunuz, işte yazdım, ama yazdım da iyi mi oldu Bakın biçare şahı bana öldürttünüz...
Eşref, İzmir Valisi Kâmil Paşa’yı da sevmez, her fırsatta onu hicvederdi. Kâmil Paşa’nın valiliği sırasında kendisi Kırkağaç kaymakamı bulunuyordu. Bir defasında vali paşanın, başka bir kazaya teftişe gitmek üzere, Kırkağaç’tan geçeceğini haber alınca; karşılayıp uğurlamak için, kasabanın istasyonuna çıktı. Trenin istasyonda durduğu sürece vali - kaymakam sohbet ederlerken, Eşref, lâf olsun diye:
— Paşa hazretleri, çiğneyip geçiyorsunuz; bizim kazaya uğramıyorsunuz. ..
Yollu sitemde bulundu. Kâmil Paşa:
— Evet öyle oldu Eşref bey; İnşallah dönerken kazanıza uğramak isterim.
Cevabını verdi. Eşref, memnun olmuştu.
— Âmin, âmin efendim; diye bağladı. İnşallah dönerken kazaya uğramanızı bekleriz.
Çözüm sürecinde ikinci aşamaya gelindi -Gazeteler-
ÜZENGİ ÖPEN AVRUPA
Bela listesinden çekilen kurada,
Bu ülkenin şansına düşmüş Avrupa;
Şarkılar söylenir başkent Ankara’da,
Haçlı aşığına rüyadır Avrupa!
Kırk yıldır naz ediyormuş gibi yapar,
Sanırsızınz, gireceğiz apar topar,
Küsmüş gibi yaparsak bize göz kırpar,
Öptürmez de, bırakmaz da, şu Avrupa!
Gidenler yalvarmış, gelenler yalvarmış,
Mayasında bin yıldır Haçlılık varmış,
İslam’a karşı örülmüş bir duvarmış,
Taş duvarların arkasıymış Avrupa!
Ekrem Şama