Saadet Partisi Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan ve İl yönetim kurulu üyeleri ve kalabalık bir vatandaş grubu ile birlikte selin vurduğu bölgeleri ziyaret etti. Afetin büyüklüğüne dikkat çeken ve bölgedeki insanlara geçmiş olsun dileklerini ileten Kurtulmuş, afetin yıllardır yapılan ihmal ve yanlışlıkların sonucu meydana geldiğini belirterek, "Bu ihmal ve yanlışlıkların tekrarlanmaması için çok ciddi önlemler alınmalı ve selin vurduğu bu yerler acilen afet bölgesi ilan edilmelidir" dedi.
Büyük bir felaketle karşıya olduğumuz söyleyen Kurtulmuş, "Bu olayda hayatını kaybeden bütün kardeşlerimize, vatandaşlarımıza Cenab-ı Allah‘tan rahmet geride kalanların ailelerine, yakınlarına sevdiklerine başsağlığı diliyorum. Bütün milletimizin başı sağolsun. Oldukça büyük bir felaketle karşı karşıyayız.
Felaketin boyutlarını görünce zaten boyutunun ne kadar yüksek olduğunu daha iyi anlamış olduk. Ancak, bizde maalesef bir alışkanlık var. Bu tip olaylar karşısında birkaç gün çok büyük, yüksek dozda başsağlığı mesajlarını yayınlıyoruz ahlar vahlar ediyoruz ondan sonra konuyu rafa kaldırıyoruz. Şimdi bu gerçekten hepimize, bütün Türkiye‘ye ders olmalıdır. Herkesin buradan ibretler alarak bir daha böyle olmaması için çaba sarf etmemiz gerekiyor" dedi.
İhmal ve yanlışlıklar
Yaşanan sorunların başında dere ıslahında yapılan yanlışlıkların kaldığını dile getiren Kurtulmuş, "İstanbul‘un derelerini tabii halde ıslah etmek mümkünken, bir tabutun içine alınmış, yıllardır yanlış dere ıslahları yapılıyor hatta bazı yerlerde üzerleri de örtülüyor. Dolayısıyla bu derelerde de gördüğünüz gibi bırakın tırı bir tahta parçası kapatsa o köprünün altından sular akmaz oluyor. Derelerin en az 50 metre sağında ve solunda eğimli araziler bırakılıp ağaçlandırılıp suyun toprak tarafından emilmesini sağlayacak derenin kendi yatağında akmasını sağlamak gerekir. Bunu yapmamışız, İstanbul dere ıslahlarını yanlış maalesef yanlış yapmış. Biz ilk defa bugün bir dere taşkını ile karşı karşıya kalmıyoruz. Daha önce yine Ayamama Deresi, Kağıthane Deresi, diğer dereler taştı ve hepsinden almamız gereken ders şu, dere ıslahları yanlış bir şekilde yapılmış, ikinci önemli sorun ise kaçak yapılaşmadır. Ama üçüncü önemli mesele ise dere kenarına yapılan yollardır. İstanbul‘un en önemli yollarından biri olan Basın Ekspres yolunun sağında ve solunda kocaman binalar, alışveriş merkezleri, 5 yıldızlı oteller yapılmış ki, üstelik bunlar ruhsatlı binalar. Bu binalara kim hangi akılla ruhsat verdi. Normalde derenin kendi yatağında akması gereken yerlere bu büyük binaları kim dikti. Bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım" ifadelerini kullandı.
Her yeri betonluyoruz
"Dördüncü önemli sorun ise felaketin bu kadar büyük boyutlarda yaşanmış olmasıdır" diyen Kurtulmuş, "İstanbul‘da toprağı emebilecek normal yapıda bir yapılaşma yok. Maalesef çok yoğun yapılaşma ve otoparklar da dahil olmak üzere her yeri betonluyoruz, asfaltlıyoruz. Dolayısıyla suyun toprak tarafından emilmesinin mümkün olmadığı bir yapı. Bu sular nereye akacak? Bu sular yeterli altyapı hizmetleri olmadığı için bulabildiği dere yataklarına geliyor ve buralarda böyle büyük sorunla karşı karşıya kalıyoruz. Ben özellikle İstanbul‘u yönetenlerin özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere, bu kadar büyük bir felaket karşısında, ‘efendim insanlar sprey kullanıyorlar da onun için ozon tabakası deliniyor o yüzden bu felaketler başımıza geliyor‘ gibi fevkalade gayr-i ciddi ifadelerini yadırgadım. Kendisine bir dostum bir kardeşim olarak sesleniyorum, bu açıklamaları yaparak, milletle alay etmenin âlemi yoktur. Ortada çok ciddi şekilde İstanbul yönetiminin yıllardır devam eden yanlışlıkları vardır. Önce herkes başını ellerinin arasını alarak bu yanlışlıkları nasıl yaptık diye bir hesap yapması lazım. Evet, İstanbul çok yoğun bir göç almıştır. İstanbul halkından hesap sormak, İstanbul halkını suçlamak yerine niye biz bu hizmetleri yeterince yapmadık diye düşünmek lazım. Çünkü biliyoruz ki en kuru dere bile doğal yapısı içinde, 30 yılda bir 40 yılda bir coşar. Bizim İstanbul‘un bütün derelerini de buna göre ayarlamamız gerekirdi. Şimdi bu bize bir ders olsun" şeklinde konuştu.
2010 Megaköy İstanbul
İstanbul‘a "2010 Dünya Kültür Başkenti" denildiğini ancak 2010‘a bir megaköy olarak girildiğini söyleyen Kurtulmuş, "Bu yanlış yapılaşmaların, yanlış imar kararlarının, altyapı hizmetlerinin yetersizliğinin hesabının verilmesi gerekir. Ortada fiili bir durum var. İstanbul son 10-15 yıl içerisinde böyle durumlarla karşılaştı. Yanlış, kaçak yapılaşmalar, yanlış imar izinleri, yanlış şehirleşme planları ve dere ıslahlarındaki fevkalade büyük yanlışlıklar yapıldı. Bu anlamda geriye doğru bütün yanlışlıkların ortaya çıkarılmasının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Hala enkazlar kaldırılmamış ve büyük eksiklikler var. Çalışan iki tane kepçe var. Maalesef İstanbul‘un göbeği, Türkiye‘nin merkezi şimdiye kadar bu enkazın kaldırılması lazımdı. Bir an evvel bu enkazın kaldırılması, burada ve başka yerlerde mağdur olan vatandaşların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurularak buranın bir afet bölgesi ilan edilmesi zorunludur. Bunun ne manaya geldiğini bilerek söylüyorum. Bunun hükümete bir yük getireceğini biliyorum. Ama İstanbul‘da hem de böyle ihracatın merkezi olan bir bölgede, bir sanayi bölgesinde, eğer TC hükümeti vatandaşın problemlerini çözebilecek iradeyi ortaya koyamazsa, bu Türkiye‘de başka problemlerin de çözülemeyeceği anlamına gelir. Buranın hemen bir afet bölgesi ilan edilmesi Kızılay‘ın ve diğer yardım kuruluşlarının bir an evvel buraya sokularak burada mağdur olan insanların hiç olmazsa günlük ihtiyaçlarını karşılanması gerekmektedir" dedi.
Deprem tehlikesine dikkat!
İstanbul‘u bekleyen deprem tehlikesine de dikkat çeken Kurtulmuş, "Burada hiçbir siyasi cümle kurmamaya dikkat ettim. Büyük olan ama bir yerde lokal olan bir su baskını, sel felaketi sırasında bu kadar ağır hareket eden bir kamu yönetimi kendisini derhal olası bir depreme karşı hazırlamalıdır. Bu kadar lokal meselede böyle hareket ediyorsa, Allah göstermesin, Allah muhafaza etsin İstanbul büyük bir depremle karşılaştığı zaman felaketin boyutlarını düşünmeli. Maalesef, deprem konusunda İstanbul‘u koruyacak ve yeniden ayağa kaldıracak projelerin olmadığını görülüyoruz. Bu hem İBB‘ye hem merkezi hükümete düşen bir sorumluluktur" diye konuştu.




