Uyanık olmamız lazım diyor; çağa ayak uydurmalıyız; herkes plajlara

koşuyor; biz niye gitmeyelim; fazla düşünmeye gerek yok; derin

düşünceler kime ne vermiş ki canım, bize onu versin...

-Kolları sıvamalıyız siyasete; ülkeyi bataklıktan kurtarmalıyız; biz olmasak ülke batar gider maazallah...

-Hadi canım, cidden batar mı ülke

-Televizyonda o kadar çok o kadar çok konuştular ki...

-Ne konuştular

-Şey işte; çok konuştular...

-İşe yarayan şeyler mi

-Yok canım; adamın karısı kendini terk etmiş; adam da televizyona

çıkmış; karısı televizyonu arayıp veryansın etti. Seyircilerde kahkaha,

alkış, zılgıt, ıslık bir gürültü patırtı...

-O daireyi kiraya vermişler; 550 lira!

-Amanın çok değil mi

-Çok abla da; senin evini kaça verdin sen

-Sen bana bakma...

-Ona da bakma!

-Öyle demek istemedim; başbakan dediydi kimse evsiz kalmayacak, TOKİye mi neye talimat vermiş.

-Talimat mı

-Ne zaman vermiş

-Bilmiyorum ki. Ta geçenlerde söylüyordu haberlerde.

-Kim ne vermiş, kime vermiş, kim almış, kaç kilogrammış... Kilosu kaç liraymış

-Bu da marketten bir şey aldığımızı sanıyor, yok yok, marketten değil.

-Pazardan mı almış, çok ucuzdu geçen hafta ama bu hafta her şeye zam

yapmışlar, bir şeye güç yetmiyor ki, bir avuç domates şu bahaya.

-Başörtülü kızlara sigorta yapacakmış.

-Kim

-Kılıç mı Kılıçdaroğlu mu, o.

-Allah Allah; başörtülüler iş buldu da sigorta kaldı. Üniversiteye

giden kızları başörtülü almıyorlarmış; üniversite bitirmemiş kızlar

nerede iş yapıyorlarmış ki sigortalı olacakmış.

-Atölyelerde.

-Bizimkinin bir arkadaşının oğlu var; beş senedir atölye çalıştırır daha evlenemedi çocukcağız.

-Kız istediler mi

-İstemez olurlar mı

-Şimdiki gençler otuzundan önce evlenmiyor. Niye, niye diye sor bir, paraları mı var ki evlensinler.

-Başbakanın oğlu da geç evlendi ya.

-Parasızlıktan mı

-Ne parasızlığı

-Başbakan üç çocuk istiyor...

-Oğlundan mı

-Ne oğlu, her evlenenden...

-Her evlenenin villası mı var ki, evlenenlerin oturacak evi yok,

başbakanımız tutmuş üç çocuk istiyor, bu çocukları nerede büyüteceğini

sormuyor. Hiç sordu mu

-Valla bana sormadı, ne yalan söyleyeyim...

-Askerlerden hesap soruyormuş. Gazeteler yazdıydı.

-Amaaan bu gazeteler de her şeyi yazıyorlar amma bizim sıkıntılarımızı yazıyorlar mı ki.

-Benim bey her gün sabah kahvaltıdan önce gazete okur.

-Hangi gazeteyi

-Ne bileyim ben, ekmek almaya gidince bir de gazete alır, okur okur.

-Okuyan adam iyi olur öyle deme!

-Doğru!

-Bakmayın siz gene de okuyanlar dürüst oluyor, okumamış cahiller her

şeyi yapıyor; bütün ahlâksızlıkları var; içki içiyorlar, kumar

oynuyorlar, kızlarla orda burda...

-Kızlar da yüz vermiyor şimdiki gençlere.

-Kızlar çok havalı. Her şey istiyorlar.

-Zengin arıyorlar!

-Paraya önem veren gün gelir parayla satılacak duruma düşer, öyle değil mi

-Adamın ahlâkına önem vermiyorlar da katını yatını soruyorlar, bankadaki parasını soruyorlar.

-Nerede

-Televizyonda.

-İnanma!

-Kimse onlara inanmıyor. Herkes geçim derdinde! Herkes bir dikiş tutturmuş gidiyor.

-Bu imam da ne güzel okuyor ezanı.

-İnsanın içine işliyor!

Not: Bu konuşmalar, tahmini yaşları 30 ila 60 arası değişen beş kadının sokaktaki sohbetleridir.