Her geçen gün yeni bir durum ile karşılaşıyoruz.

Karşılaştığımız bu durumların hiçbirini sıhhatli bir tahlile tabi tutmadan,

üzerine düşünemeden yenileri ile yüzleşiyoruz. Aslında yeni bir şey yok, sadece

İslama karşı olan zihinlerin ürettikleri kavram ve söylemlerin yeni zamana

uygun büründükleri post üzerine konuşuyoruz. Bu bağlamda 11 Eylül ile birlikte

hayatımıza giren İslamifobi tekrar yoğun olarak gündemizde. Dünyada

İslamofobi nin yaygınlaşması ve bunun karşısında İslam coğrafyasında yaşanan

kaosların bir neticesi olarak İslami siyasetin başarısız olduğu algısını

oluşturmak istiyorlar. Böylelikle Müslümanların etkinlik alanlarını

daraltıyorlar. Bunun içinde dini sadece kültürel bir nosyon haline getirerek ve

ılımlılaştırma projeleri ile kendilerince küresel sisteme karşı bir tehdit

olmaktan çıkarmaya çalışıyorlar.

Özellikle batıdaki gelişmeler, dünyadaki terörün

kaynağını müslümanlara fatura ederken, müslümanlar da bir karşıt refleksle

gerçek İslam o değil, bu, savunması ile işin özünden uzaklaşıyorlar. Türkiyede

de merkez medyanın son dönemde yürüttüğü İslamcılık bitti kampanyasının

aslında, Müslüman kimliğin siyaseten silinmesi ve itibarsızlaştırılması üzerine

inşa edildiğini görüyoruz. Mevcut yönetimlerin tutarsızlıkları, şahsiyetsiz

siyasetleri ve renksizlikleri direkt olarak Müslüman ın ve İslam ın üzerine

yöneltilmiş durumda.  Ahlaki bir bunalım

yaşayan siyasi figürler, düşünsel tıkanma yaşayan hormonlu entellektüeller,

yazanlar, çizenler ve ucuza giden din adamları! bunun en büyük sorumlularıdır.

Hakka hizmet olarak yapılması gereken çalışmayı bırakarak, midesine ve

konforuna doğru yapmayı tercih ettikleri için, ne bir nesil

yetiştirebilmişlerdir ne de hikmete, irfana doğru bir adım yol yürüyebilmişlerdir.

Kavgaları ben kavgası, ilişkileri çıkar merkezli olmuştur.

Hepsinden daha tehlikelisi ve büyük kırılmalara neden

olanı ise Müslüman Kimlik e verdikleri hasar olmuştur. Müslüman toplulukların

özgüveni, iradesi küçük hesapların kurbanı edilmiş, adeta küresel sistem

tarafından terbiye sürecine alınmıştır. Bu bakımdan ortaya konulan kanlı oyunun

oluşturduğu olumsuz imaj da, bunun tuzu biberi olmuştur. Ürkek, gardı düşmüş ve

etkinlik alanını kaybetmiş bir Müslüman coğrafyasından bahsediyoruz. Bu süreç,

yeni uyanışlara fırsat vermeden yeniden dizayn ediliyor. Küresel aktörler için

değişen bir şey yok, onlar için tetiğe basacak, onlar adına hakikati

baltalayacak bir uşak, bir işbirlikçi her zaman bulunur. Onun içindir ki,

sağlam bir silkelenmeye muhtacız. Müslümanların yeniden etkinlik kazanmaları

için bir takım adımlar atmaları gerekir. Ama bu adım dini yeniden yapılandırma

ve hatta yenileme adımı değildir. Bu adım birey olarak anlayış ve idrak

yöntemlerini yenilerken; bunun için gerekli irade, yetenek, kararlılık, azim ve

gayret ve de şuurlu bir bünyeye, metodolojik bir bilinci  ortaya çıkarmalıdır.

Peki nerden başlayalım dediğimizde, herkes cevaplara

koşuşuyor. Cevaplar sadece anı kurtarır, bağlamı ve sebepleri göstermez. Çözüm

yolunu öğretmez. Elimizde sadece bir cevabımız olur ancak ondan da emin

olamayız. Emin olmak için ne yapmalıyız O halde sorulardan başlayalım. Çünkü

yolda tökezlemeden, yolu-yönü kaybetmeden ve korkmadan yolda yürümeliyiz. İlk

sarsıntıda kendimizi reel denen zindana atmamalıyız ki, yolun nelere gebe

olduğunu, cevaba nelerin etki ettiğini bulabilelim. Yol bu; düşeceğiz, yara

alacağız, mağdur olacağız ama yola sövüp, yolu bozmayacağız. Yazgımız bu

şekilde, sürekli insanla ve sebeplerle imtihan olacağız. Bizden öncekilerin yaşadıklarını

yaşayacağız ki, bu dünya sınavını geçebilelim. Hakikat yolculuğu hep meşakkatli

ve zordur. Ancak bir o kadar da estetik ve güzeldir. Onun için biz baktığımız

her eserde, her sebep ve sonuçta müessiri görürüz. Hakikat yolcuları hep

hüzünlüdür, garipleri ve mahcupları barındırır. Yolun sağlamasını yapmak

istiyorsan, mahcup olup olmadığını kontrol et! Kalabalıkları atıp; zihnini,

yüreğini sadeleştirip ve hayatı basitleştirdiğinde görmeye başlayacaksın. O

zaman kalbini aç ve sor: Gelecek kimin Hoşça bakın zatınıza

TAŞ GEMİ

İçimde tavusların bir bir kaybolduğunu

Bana da bir çift ak kanat kaldığını

Son en son söz olarak söylemek istiyorum Mona Rosa/

Sezai Karakoç

Not: Bir şarkı vesilesi ile de olsa hatırlanmak güzel

şey. Yakup Ağdağ, G. Afrika dan muhabbet sofrasını açmış, biz de kurulduk.

Hatıralarımızı bazen nesneler, bazen de notalar harekete geçirir. Bazen

yağmura, bazen rüzgâra asılı kalır bir yanımız İşte Gönül diyorsun ve

biranda yeni bir iklime geçiyorsun. Grup Abdal dan Bir ay doğar ilk akşamdan

türküsünü dinliyoruz.

Bize Kadar

1- Süleyman Çobanoğlu ne güzel tarif etmiş; Zekâ,

kudret, mevki, varlık. Bunlar kaderin akıl ermez taksimatı; önemi yok. Bir

gönlün var mı, mesele bu. Şeytan, aşkı olmadığından şeytan.

2- Aşık Paşa nın sözü, insani münasebetlerde ne güzel bir

ölçüye işaret ediyor; Sözünde dosta benzeyen, işinde düşman gibi davranan

kişilerden uzak dur.

3- Stuart Hall ın dediği gibi Göç, tek yönlü bir

yolculuktur, geri dönülecek bir yuva yoktur. Milyonlarca Yersiz yurtsuz

var, tüccarlar oyuncaklarını satsın ve Masalar kurulup, kanlı eller açılsın

diye

4- Ahmet Hamdi Tanpınar ın dediği üzere Her ninnide

milyonlarca çocuk başı vardır. Bombaların düştüğü, silahların patladığı yerde

çocukların başı nereye, ninniler nereye düşer

5- Unutma! Anlamak hatırlamaktan daha önemlidir.

6- İbrahim Veli, ne güzel söylüyor; Bir mücadele, tutku

ya da talep olmaktan çıkarılıp sorumluluk hassasiyeti kazandığında asildir.

7- Belki birlikte okuruz. Ufkumuz açılır. Ne dersin Ol

vakit, kitap benden okuması sizden; Tarih Hırsızlığı - Jack Goody - İş Bankası

Kültür Yayınları

8- Hadi bir de film izleyelim, Trumbo yu izleyebiliriz.

Sistemin nasıl işlediğini, korkuları ve var olma mücadelesini biyografik bu

filmde bir kez daha görebiliriz.

9- Ankara ya tebessüm dönmüş, Necmettin Altuntaş yeniden

sahalarda. Güzel haber Mutlu olduk ve onun ifadesiyle; Yani! diyoruz. O

zaman Renk!

Dağarcık

Gece burada tek başına bir adam düşün, işte ya kitap

okuyor ya da bir şeyler düşünüp öylece oturuyor. Bazen düşüncelerini birine

söylemek ister doğru mu yanlış mı diye ama kimsesi yoktur işte. Bir şey görünce

bile onu gördüğünden tam emin olamaz gösterecek kimsesi olmadığından.

Yanındakine dönüp Gördün mü sen de diye soramaz ki. Bilemez ne gördüğünü.

Soracak kimsesi yoktur ki. ( John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar)

TEKKE

Merhum Hoca nın 3 seansı:

İslam zararlı değildir.

İslam faydalıdır.

İslamsız olmaz. (Temel Karamollaoğlu Ağabey den)