Hattı zatında bugün Türkiye’de etkisini iyiden iyiye hissettirmeye başlayan seçim sürecine ve siyasal tercihlerin şekillenme aşamalarına yönelik bir yazı yazmayı planlarken iktidarın Emeklilikte Yaşa Takılanlar ( EYT) hamlesi nedeniyle kalemimizin rotasını yurt dışına çevirmek durumunda kaldık.

Zira EYT adımı Türkiye’de uzunca bir süredir konuşulurken düzenlemenin yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza dönük nasıl bir etkide bulunacağı hususu çok fazla gündeme gelmedi.

Bu da ister istemez endişelere neden oluyor. Zira yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız açısından sosyal güvenlik konuları büyük ölçüde kangren hale gelen/getirilen konular arasında yer alıyor. 

Almanya/Münih’te yaşayan Saadet Partisi Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlara Yönelik Politikalar Kurulu üyesi Şaban Turhal bey ile konu hakkında bir görüşmemiz oldu.

Turhal’ın verdiği bilgilere göre, EYT düzenlemesinden yurt dışında yaşayanlar da yararlanacak ancak emekliler oldukça tepki çeken minijob düzenlemesi engeline takılacaklar. Yani bir gün dahi yurt dışı borçlanmasına sahip olanlar emekli olma imkanına kavuşacak ancak yurt dışında çalışırlarsa, ki o da örneğin Almanya’da 520 Euro ile sınırlı yarı zamanlı çalışma anlamına geliyor, Türkiye’deki emeklilik maaşı kesilecek! 

İlginç olan durum, Türkiye’den emekli olanların yurt dışında sorunsuz ve sınırsız çalışma imkanına sahip olması. Dolayısıyla bu kişiler hem Türkiye’den emekli aylığı alabilecek hem de ilgili ülkede çalışmasının karşılığı olan maaşı alabilecek.

Şaban Turhal bey bunun çok büyük bir haksızlık olduğunun özellikle vurgulanması gerektiğini söylüyor. “ 3201 sayılı yasaya istinaden yurtdışından borçlanarak emekli olan kişilerden herhangi bir işyerinde iş akdi ile çalışmama şartı aranıyor olması. Biz Avrupa’da yaşayan Türklere büyük haksızlık yapılıyor.

Bu eşitlik ilkesine aykırı, çünkü Türkiye’de çalışmış bir vatandaşımız emekli olmuş ve Almanya’ya evlilik akti ile geldiği zaman, hiç aylığı kesilmeden Almanya’da çalışabiliyor, bir tek yurt dışı borçlanma yapan emekliler çalışamıyor.“

Diğer yandan konuya biraz da “ateş düştüğü yeri yakar“  ya da “ağlamayana mama verilmez“ sözlerinden yola çıkarak da bakmak gerekiyor.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız seçmen bazında düşünüldüğünde 3,5 milyonun üzerinde bir nüfusa, dolayısıyla nüfuz gücüne sahip. 

Bu oran Türkiye’de İstanbul, İzmir ve Ankara’dan sonra en büyük seçmen sayısına işaret ediyor. Bu denli bir etkiye sahip olmalarına karşın siyasetin EYT ya da herhangi bir düzenlemede yurt dışı vatandaşları ciddiye almaması nasıl mümkün olabilir?

Kanaatimizce konuyu yalnızca iktidar ya da muhalefet fark etmeksizin siyasi partilerin çoğunluğunun hatası olarak görmek mümkün olmakla birlikte esas itibariyle yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın bir lobi gibi hareket etmemelerinin bunda payı olduğunun da ifade edilmesi gerekiyor.

Daha önce bu satırlarda dile getirdiğimiz şekliyle Saadet Partisi Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlara Yönelik Politikalar Kurulu’nun Yurt Dışı Seçim Çevresi kurulması konusunu uzunca bir süredir gündeme getirmesi ve bunun neticesinde iktidar partisi ve bazı muhalefet partilerinin konuyu sahiplenmeleri bu konuyla doğrudan ilgili bir hususa işaret ediyor.

Yurt dışı seçim çevresinin kurulması fikri, siyasi partilerin yurt dışında yaşayan vatandaşların problemlerine gerçek anlamda yoğunlaşmalarına katkı sunma potansiyeli taşıması nedeniyle önem arz ediyor.

Elbette bütün dertler bu sayede bitmeyecektir, ancak siyasetin ilgisini çekme ve istediğini elde etme konusunda EYT’liler yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız açısından oldukça manidar bir örneklik sundular.