İsrail ve ABD destekli olarak Mısır da yapılan askerî
darbe, gerçekte bütün insanlığı tehdit eden bir baskı ve despotluk örneği ve
insan hakkı gasbıdır. Emperyalist zalimlerin yaptığı haksızlık ne ilktir, ne de
Mısır la son bulacaktır. Mısır halkı 3 Temmuz dan bu yana Rabia t-ül Adeviyye
Meydanı nda zalimlere karşı onurlu bir direniş ortaya koymaktadır. Hem de ölüm
pahasına. Mısır daki direnişin hedefine ulaşmasıyla insanlık kazanacaktır.
Bencil ve ikiyüzlü Batı, tamamen kendi menfaatlerine
endeksli bir dış politika izlemektedir. İnsan hakları, barış, özgürlük,
demokrasi gibi kavramları kullanmakta ısrar etmesi söz ve aldatmacadan ileri
gitmemektedir. Batı, insan ruhunu okşayan benzeri kavramları, hedefine ulaşmak
için bir olta olarak kullanmaktadır.
Batı, insanlığa aba altından şu tehdidi savurmaktadır:
Ya benimlesiniz, ya da kölem olacaksınız! Bu hastalıklı mantık sebebiyledir
ki, başta ırkçı emperyalizm olmak üzere tüm Batı zihniyeti dünyada kendi
emellerine hizmet edecek köle ve işbirlikçiler aramaktadır.
Afganistan, Irak, Filistin gibi ülkelerden sonra, şimdi
sahne Suriye ve Mısır da kurulmuştur. Emperyalistler, Mısır daki olayların
başlamasından sonra farklı ve daha kuşatıcı yöntemler kullanmaya
başlamışlardır. Olayların devam ettiği süreçte, ömür boyu hapse mahkûm edilen
Hüsnü Mübarek berat ettirilerek despotlar lehine dünya kamuoyuna bir mesaj
verilmeye çalışılmıştır.
Suriye de kimyasal silâhlar kullanılmış, ABD nin
Suriye ye müdahalesi konuşulmaya başlanmıştır. Tunus taki Nahda Hareketi ne
cephe açılmış, Tunus un Suriye haline dönüşmesi plânları uygulamaya
konulmuştur. Siyonist İsrail, Süleyman Mâbedi ni aramak bahanesiyle Mescîd-i Aksa çevresinde arkeolojik kazı
yapmaya hız vermiştir. Bu sebeple,
Mescid-i Aksa da yer yer göçükler oluşmaya başladığı haberleri gelmektedir.
Gelişmeler, başta Türkiye olmak üzere tüm İslâm
ülkelerinin çok dikkatli ve uyanık olup birlikte hareket etme zorunluluğunu
ortaya çıkarmaktadır. İslâm dünyasına yön veren yönetici ve âlimlere büyük
görevler düşmektedir. Bu süreçte, elle tutulur çare, tedbir ve çözümler
üretilmesi gerekmektedir.
Ey islam dünyası! Neredesiniz İslâm dünyasının kan ağladığı, her yerin yangın yerine
döndüğü bir zamanda Saadet Partisi ve Millî Görüşçü kuruluşların çözüm ve çare
için büyük bir çırpınış içinde olduklarını görüyoruz. Yaptıkları mitingler ve
sundukları isabetli çözümler, Türkiye ve İslâm dünyasında sinerji oluşturmuş;
mazlum ve mağdurların yüreğine su serpmiştir. Hak ve adaletin tesisi için cihan
devleti kurmuş bir ecdadın evlâtlarına yakışan budur. Saadet Partisi ve Millî
Görüşçülerden, 1. Hemen, 2. Orta vadede ve 3. Gelecek için çözümler üretmesi ve
bu konuda İslâm dünyasına öncülük etmesini bekliyoruz. Çünkü onların misyonu ve
yetişme tarzı bunu gerektirmektedir.
Hükümet e gelince Baştan beri söz ve icraatlarında büyük
bir farklılık ortaya koymaktadır. Bir yandan İsrail e esip gürlemekte, Davos ta
Şimon Peres e karşı One minute çıkışı ortaya koymakta; diğer yandan İsrail in
elini güçlendirecek icraatlar yapmakta, aynı Peres i TBMM de konuşturup
ellerini patlatırcasına milletvekillerini ayakta alkışlatmaktadır. Bir yandan
ABD ye ver yansın etmek; diğer yandan büyük dost ve müttefik ilân etmek; hatta
ABD nin projelerini birlikte yürütebilmek için BOP Eşbaşkanlığı nı yapmak. Bir
yandan AB nin yaptığı haksızlıkları sayıp dökmek, diğer yandan AB Bakanlığı
kurmak. Bir yandan dindar nesil yetiştirmekten söz etmek, diğer yandan zinayı
suç kapsamından çıkarmak. Geçmişte, sayın Erdoğan ın esip gürleyerek efelenmesi
ABD Dışişleri eski Bakanı Hillary Clinton a sorulduğunda, Başbakan ın bağırıp
çağırması bizi ilgilendirmez; biz, bizimle çalışıp çalışmadığına bakarız
demişti.
Afrika ülkelerindeki bazı kral, emir ve şeyhlikler cunta
ve darbecilere niçin destek veriyorlar, dersiniz Onlar, Mısır daki direnişin
başarılı olması sonucu oluşacak domino etkisinin halk hareketleriyle
kendilerine yöneleceği korkusunu yaşıyorlar.
Hemen değilse, ne zaman
Mısır daki halkın iradesini gasp eden bir zulüm
yaşanmaktadır. İhvân-ı Müslimîn, haksızlığa karşı onurlu bir duruş ortaya
koymaktadır. Emperyalistlerin her türlü hile ve tuzaklarla İhvân ı terörün
içine çekme gayretlerine rağmen; onlar, öleceğiz, ama öldürmeyeceğiz diyerek
muazzam bir basiret örneği ortaya koymaktadırlar.
Müslümanlar tek ümmettir, kardeşler topluluğudur, bir
vücudun organları gibidirler. Allah Rasülü (s.a.v) buyurur: Müslüman,
Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, yardımsız bırakmaz, düşmanına teslim
etmez. (Buhârî)
Mısır, Suriye ve İslâm dünyasının problemleri Batılı
kurumları göreve davet ederek değil; Müslümanların bir araya gelip kendi
kurumlarını oluşturmasıyla çözülecektir. Müslümanlar, problemlerini can
düşmanlarına havale edemezler. Böyle bir durum, kuzunun kurda emanet
edilmesinden farksızdır.
Rabbimiz buyurur: Onların dinlerine girmedikçe,
Yahûdiler de, Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. (Bakara, 120)
Ȃyette geçen len terdâ fiili te kitli nef i istikbâldir. İstisnası olmayan
bir kesinlik ifade eder. Onların dinine girmedikçe hiçbir zaman asla senden
razı olmayacaklardır anlamındadır.
Suriye de kimyasal silâh kullanılması sonucu bebek yaşta
evlâdını kaybeden bir baba, çocuğunu havaya kaldırarak şöyle sitem etmişti:
Nerede İslâm dünyası! Hz. Muhammed (s.a.v) Şam da fesat çıkarsa sizden hayır
gelmez buyurur. Müslümanlar! Vallahi sizde hayır yok, billâhi sizde hayır
yok! (Millî Gazete, 22. 8. 2013)
Ey yönetici ve âlimler! Kardeşlerimizi daha fazla
ümitsizlik ve hayal kırıklığına uğratmayalım. Bir an önce bütün kurumlarıyla
İslâm Birliği ni kurmak için canla başla çalışalım. Erbakan Hoca şöyle derdi:
Hakk ın tesisi için çalışmamakla, bâtılın hâkimiyeti için çalışmak arasında
fark yoktur.
Mazlum ve mağdur İslâm dünyası; acı, kan ve gözyaşını
dindirecek kalıcı çözümler beklemektedir.