Bütün hayat içinde saklı ama bir o kadar da aşikâr
Dokunmak istersin, dokunursun da ama doğasından olsa
gerek cam kırıkları gibi keser bedeninizi.
Siz buna gözyaşı deyin. Bütün kızarıklığıyla yine toprağa
inen.
Gitmek istersiniz. Gidersiniz de. Ama gidişinizi belki de
kimseler görmemiştir. Muhakkak başın dumanlı/eteklerin karlı/bahar kokar bu
ova! Bu hasret, bu gidişe ve dayanamamıştır nihayetinde gelişe de. Fakat giden
kim gelen kim! Yüreğim bana Sen! diye fısıldıyor. Evet Sen! ama yetişmiyor
hiçbir şey sana. Öyle yüksek ki ruhun aynası!Bir bakabilsen,bir bakabilse !
Oysa büyük perdeler ansızın iniverecek.
Yürek kavrulmaya başladığında özünde hisseder. Gelsin de
beni ıslasın dercesine. İşte o anda toprak bir dudak gibidir hasretine yangın
gibi. Bu hasret ne kadar sürer
Bu nedenle perde perde inmeden bütün gücünü özgürlüğünde
bulacak ha bir bulut ha bir güneş. Bazen ıslatacak bazen yakacak!
Ne ıstırap ki bitmeyen vehimler gibidir. Yaktıkça
yakacak
İşte o yüzden altın sarısı gibi kavuran yakan ve bir cam
parçası gibidir kesip de akıtır kanı. Hani demiştik doğasında vardır bunun
diye.
Ne bir damla kan
Ne bir damla gözyaşı
Sadece bir gülüş rayihası gelsin de bulsun bizi o cam
parçalarında.
Yanmak ve yakılmak kader örgüsünde hep olagelmiştir.
Durağanlıktan ve olağanlıktan ötedir. Fakat yanmayı görmeli işte! Sahte görüş
ve görünüşlerin izinde değil. Bir söze tav olmanın kıvılcımında da değil. Bir
örsün başında da.
Sevda gibi bir şey diyeyim.
Bazen akıl sulara gömülür alır başı gider. Sırılsıklam
olur. Islandıkça ıslanır yüreğine işler de hasta oldum sanır ama beden değildir
eza çeken. Kavurucu sıcak da öyledir. Öyle bir yakar ki sanırsınız ki can
eviniz yandıkça yanmış, köz olmuştur. Yine beden değil de yürek yanmıştır.
Hakikat bu. Seanslar ise sadece bir tebessüm. Bir insanı
mutlu edebilecek kadar.
Bu mutluluk ne kadar dersiniz
Bir an, bir ömür mü
Belkide bir asır gibidir.
Bazen çok az şey görünür de belleklerde kalır izi. Hem de
yıllarca. Etkilidir. Ancak yaşanan bir andır sadece. O halde hâkim olunmayan
bir an için duyulan bitmek bilmez duygu ve düşüncelerin ihtirasında savrulan
gönül daha neyi arar dersiniz
İnsan bu çetrefilli hayatta bakmadan görür, amma baktığı
halde hissedemez.
Kendinizi yormayınız iş olacağına varır. Varır amma o
zaman da iş işten geçmiş olabilir. Bütün gayret ve ihtimamlar bir ene için
mi !..
İhtiras, halk diliyle ganara (doyumsuz) şehvetin
kollarında gezinen, sallandıkça sallanan ve yalpalayan bir hayat!
Hiçbir şey zulümle ile abad olmaz amma velâkin bin
nasihatle ölçüşüyor bir musibet.
Evet, sevmek, doya doya gülmek ve gönlünce eğlenmek kadar
acı çekmek de mukadderdir. İnsanın ömrü yekûnuna bakılmalıdır. Bir hesap kitap
yapılmalıdır, kısa zamanda. Ahir ömrün insanı bulması kuruyan ot misalince tez
olur bu da biline!
Filhakika acı çekmelidir âdemoğlu; hayatı anlama ve
kavramanın pratiği için.
Evet, ne demiştik;
Hiç el değmemiş bakir topraklar
Bütün hayat içinde saklı ama bir o kadar da aşikâr Fakat
bir ceviz kabuğuna dürülü bir o kadar da dışı sert içi yumuşak bir ömür
velhasıl çetin bir ömür.
Bu sebeple sevgi olmalı yerimiz yurdumuz, gönlümüz.
Hayatın acıları içinde sevgilere bakmalı Yüce Mevla yı
unutmadan hamdederek.