Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi siyasal iletişim alanında yüksek lisans yapıyorum. Üç ana başlıktan oluşan tez konum, “Necmettin Erbakan’ın Söylemlerinde Mantık”. İlk kısımda mantık başlığı altında akıl yürütme üzerine, kıyas, tümevarım, tümdengelim, analoji ve benzeri konular var. İkinci kısımda söylem başlığı altında, siyasal söylem, retorik, hitabet, ikna ve benzeri konular var. Üçüncü kısımda ise tezin ana konusu olan Erbakan Hocanın söylemlerinden örneklerin içerik analizini yapmak üzere çalışmaya başladım. Okumalarım dışında araştırma yaparken TBMM tutanaklarında ilginç bir konuşmaya denk geldim. Güncel değeri olması ve önemine binaen konuşmanın önemli bir kısmını aynen sizinle paylaşıyorum:

 “…Dış güçler, bir asır evvel, bütün insanlığı kendilerine tabi bir topluluk haline getirmek ve onları kolayca sömürebilmek için, yeryüzünde hakkı ve adaleti savunan Osmanlı Devleti’ni parçalamayı ve ülkemizin insanlarını köle yapmayı hedef almışlardı. Bunun için, etkin mihraklar, dış yönetimleri yönlendirerek, bu maksada ulaşabilmek için, içimizden ve dışımızdan, çeşitli yollara başvurdular. Trablus, Balkan ve Cihan Harplerini yapmaya mecbur kaldık. Takriben on yıl süren savaşlardan sonra, önümüze Sevr Antlaşması konuldu. İşte, o zaman, milletimiz ‘ya istiklal, ya ölüm’ dedi ve 1918’den sonra, beş yıl daha süren İstiklal Savaşımızı yaptık. İstiklal Savaşımızın yürütülmesi ve başarıya ulaştırılması, 23 Nisan 1920’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’yle, yani bu Meclis’le mümkün olmuştur. Bunun için, 23 Nisan çok önemli bir gündür; bu Meclis, çok önemli ve büyük, manalı bir meclistir. Bu Meclis’in niçin ve nasıl kurulduğunu her yıl bir kere daha hatırlamakta ve bundan büyük ders almakta yarar vardır. Bunun için en iyi yol, bu Meclis’i açan ve toplantıya çağıran Mustafa Kemal Atatürk’ün, Meclis’i toplantıya çağırmak için bütün Anadolu’ya göndermiş olduğu çağrı metnine bakmaktır. Bu metinde aynen şu cümleler yer almıştır: ‘Büyük Millet Meclisi’nin açılış gününü Cumaya tesadüf ettirmekle, bu kutsal günün hayırlılığından faydalanılacak ve tüm sayın milletvekilleriyle, Hacı Bayram Veli’de, arınmış camide Cuma namazı kılınırken, nurlu Kur’an ve salata sığınılacaktır. Namazdan sonra, Lihyei saadet ve sancakı şerif alınarak, Meclis binasına gidilecektir. Meclise girmeden önce dua okunacak, kurban kesilecektir. Bu törende, camiden başlanılarak toplantı yerine gelinceye kadar, kolordu kumandanlığınca, askerî birliklerle özel hazırlık yapılacaktır.’ İşte bu Meclis, 23 Nisan 1920’de bu şekilde açılmıştır. Görüldüğü gibi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 77 yıl önce şu gayeler için kurulmuştur:

1-Ülkemizin bağımsızlığını temin etmek,

2- Bizi parçalayıp köle yapmak ve sömürmek isteyen güçleri vatanımızdan kovmak,

3-Ülkemizde hak ve adalete dayanan adil bir yönetim ve düzen kurmak.

Hepimizin bildiği gibi, bu maksat için kurulan ve toplanan Birinci TBMM, halkın gerçek temsilcisi olarak ideal bir Meclis olarak çalışmıştır. Bu bakımdan, Birinci TBMM’nin şu hususiyetlerini her zaman göz önünde bulundurmalıyız, bunları daima gaye edinmeliyiz ve bu özelliklerden ders almalıyız:

1-Milletin özüne, kendine, tarihine ve inancına bağlılık,

2- Millî iradeyi aynen temsil, ona saygı ve bağlılık,

3-Çoğulcu demokrasi, millet mozaiği,

4- Fikir ve inanç hürriyeti,

5- Millete ve onun başarısına inanmak,

6- Her türlü güçlüğün ve imkânsızlığın yenileceğine, milletimizin, milletler camiasının en ileri noktasında gerçek yerini alacağına inanmak,

7-Kaba kuvveti değil, hakkı ve adaleti üstün tutmak…”

(TBMM 20. Dönem 25. Cilt 84. Birleşim - Sayfa 252,253 – 23.04.1997)  

İbni Haldun’un dediği gibi, geçmişle gelecek arasındaki benzerlik, suyun suya benzediği gibidir.