Her şeyin en tehlikelisi vardır.

Hastalıkların en korkulanı, savaşların en yıkıcıları,

iftiraların en sarsıcısı, silahların en tahrip edicisi gibi her kötü şeyin

tehlikesi ve tehlikelisi kendine göredir.

Dünya devletlerinin en önemli gördüğü ve en tehlikeli

şeylerin başında kabul ettiği kimyasal silahlar ile nükleer silahlar ve onların

üretimi gelmektedir.

Atom bombasının tahrip gücünü Hıristiyan Amerika nın

Japonya da öldürdüğü, insan, hayvan, bitki ve yüz yıl sürecek kalıcı etkisini gördü.

En tehlikeli silahları üretenler, reklam amaçlı olarak bu

silahların üretimini denetleme örgütleri kuruyorlar ve sene de bir defa

toplanarak nükleer ve kimyasal silahların tahribatını anlatarak denetim

isterken sömürülen ülkelerin gözü korkutuluyor.

Rabbimiz, Lokman süresinde Şirk en büyük zulümdür

derken bütün bu en tehlikeli şeylerin şirkten kaynaklandığını haber verir.

Hiroşima ya atılan Atom bombası 4 kilometre mesafede

canlı bırakmıyormuş.

Şirk mikrobu ise yedi kat sema ve yeryüzünün tamamına zarar

veriyor.

İslam düşmanı biri yönetimi elel aldığında yeryüzünde

bozgunculuk çıkaracağını Rabbimiz bize şöyle haber veriyor:

O işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk

yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah bozgunculuk yapanı sevmez. (Bakara

süresi ayet 205)

Yani havayı suyu, zirai mahsulleri kirletir. Devletlerin

arasını açtığı gibi ailelerin arasını açar. Terör örgütleri çıkarır, uyuşturucu

ticareti, organ ticareti, insan ticareti, fuhuş ticaretinin başında duranları

izleyin kimler olduğunu göreceksiniz.

Yakalananlara bakmayın.

Kimyasal silahları, nükleer silahları yapanlar yayıyor

yeryüzüne bu pislikleri.

Yeryüzünde işlenebilecek cinayetin, hıyanetin en büyüğünü

Rabbimiz şöyle haber veriyor:

Rahmân  çocuk edindi dediler.

Yemin olsun ki çok kötü bir şey yaptınız.

(Bu sözden) Neredeyse gökyüzü çatlayacak, yeryüzü

yarılacak ve dağlar devrilecekti.

Rahmân a çocuk iddia ettiler diye.

Çocuk edinmek  Rahmân a yaraşmaz.

Göklerde ve yerde olan herkes Rahmân a kul olarak

gelecektir.

Yemin olsun ki onların hepsini kuşattı ve hepsini saydı.

Kıyamet gününde hepsi ona tek başına gelecektir. (Meryem

süresi ayet 88-95)

Allah ın oğlu vardır diye atılan iftiranın tehlikesini

bize anlatmak için Rabbimiz gökyüzünün, yeryüzünün ve dağların bu sözün

ağırlığından, çirkinliğinden neredeyse param parça olacağını haber verdikten

sonra Fatır süresinin 41 inci ayetinde göğü tutanın Allah olduğunu haber verir.

Rabbin tecellisi ile dağın paramparça olduğunu haber

verir A raf süresinin 143 üncü ayetinde.

Ağzımızdan çıkan kelimelerin yalnız insan gönlünün

denizini bulandırmadığını, yer, gök ve dağların da etkilendiğini haber verir

Rabbimiz.

Kendisini Rab ilan eden Firavun ve askerlerinin denizde

boğulmasını anlatan ayette Rabbimiz:

Onlara gökler ve yer ağlamadı. Onlara mühlet de

verilmedi. (Duhan süresi ayet 29) haberiyle yer ve göğün de kendine göre

ağladığına işaret edilmiş ve bu ayetlere uygun olarak sevgili peygamberimiz:

Gurbette ölen ve ağlayanı olmayanın garip kalmayacağını,

onun için gök ve yerin ağlayacağını haber verir. (Beyhaki, Şuab ül iman 9888

nolu Mürsel hadis)

Öldürücü, zehirleyici, bozgunculuk yapıcı devletlerle

uğraşmak yerine, onları o tür tehlikeli işlere iten ve gönlüne çöreklenen,

kötülüğün başı olan inkârcılığıyla uğraşmak daha etkili bir yoldur.