O kadar çok sınav var ki bu sınav da neyin nesi diye bir soru akla gelebilir. Gelsin tabi iyi olur, aklın çalışması olumlu bir alâmet! Devlet torpillileri belirleme sınavlarını ben icat etmedim devlet icat etti. Ama aslında pek sınav yok. Devletimizin yaptığı tek sınav var o da devlet torpillileri belirleme sınavı. 1999 yılından önce devlet memurluğu için sınav yapılmazdı. Torpili olan devlet memuru olurdu. İlk DMS’den sonra adı KPSS (Kamu Personeli Seçme Sınavı) olarak değiştirilip uygulanmaya başlandı ve günümüze kadar geldi. Her yıl KPSS yapılıyor. Eskiden alt sınır yani baraj puanı 70’ti sonra barajı da kaldırdılar. Çünkü torpilliler az puan aldığı için atanamıyordu formül bu şekilde bulundu. Bir yanda 72 ile atanamayan diğer yanda 60 ile atanan insanlar var. Ya da şöyle; özellikle lise mezunları için, 85 puandan aşağı alanlar hiç atanamıyor. Bu nasıl çelişki böyle!

Devlet torpillileri belirleme sınavları ilk önce üniversitelere yerleştirmede ortaya çıkıyor. Üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerine alınan bütün öğrenciler torpille alınıyor. Torpili olmayan bir öğrenci ağzıyla kuş tutsa herhangi bir bölüme giremiyor. Özel yetenek sınavları deniyor ya gerçekte özel torpil sınavlarıdır. Gelecekte bir ara ayrıntısını anlatırım ama burada konu bağlamı itibariyle kısaca anlatacağım. Liseden yeni mezun olduğumda konservatuar sınavına girmiştim. Tanıdık tanımadık herkesin söylediği şuydu; torpilin yoksa boşuna uğraşma. Uğraştım. Tanıdık bir belediye başkanı aracılığıyla sınava gireceğim ilin vali ve emniyet müdürü bana torpil yaptı. Ben de kendi uğraşlarımla bir arkadaşım aracılığıyla o ilin ticaret odası başkanından torpil edindim. Ticaret odası başkanı benim sınavına gireceğim konservatuarın bağlı olduğu üniversitenin kurucularındandı. Beni konservatuardan bir öğretmenin yanına gönderdi. O öğretmenle buluşup tanıştıktan sonra konservatuarın müdür yardımcısıyla -ki sınavda jüri başkanı o idi- görüştük. Müdür yardımcısı bana bir liste sundu; sınava girecek olanlar hep bakan torpiliyle gelmişti, içlerinde birkaç tanesi normal milletvekili torpiliyle gelmiş. Başvuran öğrencilerin karşısında bakan ve milletvekillerinin adı yazıyordu. Kısacası benim torpil onların yanında denizde damla gibi kalmıştı. Sınav günü geldi. Nihayetinde sınavı kazanamadım. Ben kazanamadığıma değil de, sınava girerken aşağı yukarı bütün enstrümanları güzel bir şekilde ‘çalan’ bir çocukla tanışmıştım, onun kazanamamasına üzülmüştüm, meğer o çocuğun da torpili yokmuş. Bu sadece benim yaşadığım bir şey değil birçok torpilsiz öğrencinin yaşadığı bir olaydır. Güzel sanatlar fakültelerine torpille öğrenci alınmadığını kimse bana iddia etmesin, söz konusu üniversitenin ismini isteyene verebilirim.

Bir başka torpilli yeri ise askeriyede yapılan sınavlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı bütün sınavlarda torpilin olmazsa kazanamazsın. Üstelik askeriyede torpil de yetmiyor torpille beraber sınav evraklarıyla annesi başörtülü olanların annesinin başı açık fotoğrafını da istiyorlar. Yaşanmış birçok örnek anlatabilirim…

Eskiden ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda torpil olmazdı. Ya da o zamanlarda biz öyle inanırdık. Son yıllarda ÖSYM’nin yaptığı sınavlarda da torpil olduğunu gördük. Medyada günlerce yer aldı; KPSS’den 100 alanların haberi. ÖSYM’nin internet sitesine girip bakabilirsiniz; onlarca sınav yapılıyor. Birçok sınavda baraj uygulaması yok. Baraj uygulaması olsa ne yazar ki. Diyelim baraj 70 olsun. Bu sefer de 85’ten aşağı alanlar atanamıyor. Peki 70 barajı niye konuluyor. Atanmak için sınava giren lise ve üniversite mezunları 70 ve üzeri alıyor ama 85’ten aşağı puan alana -özellikle lise mezunlarına- atama gelmiyor. Mademki atama 85’le yapılıyor o zaman 70 barajı niye konuluyor. Ya da 85’ten aşağı alanlar niye kazandı puanı sayılıyor Kardeşim atanmak için 85 ve yukarısı densin daha aşağı puan alan atanmak için umut etmesin. İnsanların umuduyla niye oynuyorsunuz. Ama baraj konulmuyor; bir bakıyorsunuz 50 alan atanmışken 70 alan bir türlü atanamıyor. Bu söylediklerime şöyle itirazlar gelebilir; mezuniyet alanı farklılığından öyle oluyor denilebilir. Mademki mezuniyet alanı farklılığı o zaman hangi alandan kaç kişi sınava girmiş ve hangi alandan kaç kişi atama yapılacağı belirlensin ona göre kazandı puanı belirlenip insanlar atansın. Bir milyon atama bekleyen kişi var ama atanacak yer sayısı iki bin üç bin. Nereye kaç kişi hangi alandan alınacağı belirtilmiyor kara düzen sınav yapılıyor; bir bakıyorsunuz 50 puanla atanan var, bir bakıyorsunuz 80 puan almış atanmayan var. Oysa bütün kurumlar devletin kurumu, bütün sınavlar devletin sınavı. Devletin başındakiler nereye ne kadar memur alınacağını bilmiyor mu Bal gibi biliyor. Bilmiyorsa öğrensin. Mesele bilmemek değil; bu sınavlar torpillileri belirleme sınavlarıdır. Devletin başındakiler kendi adamlarını belirlemek için böyle kara düzen sınav yapıyorlar. Atamaya gelince de kendi adamlarını atıyorlar. Sen 80 almışın önemli mi Senin alanının kontenjanını az gösterir sen atanamazsın. Formül basit; nereye kaç kişi alınacağını devletin başındakiler belirlemiyor mu belirliyor; şu alanda kendi adamları şu kadardır, şu alanda şu kadar ona göre kadro sayısı belirleniyor.

Devlet memurluğuna bir KPSS puanı ile ÖSYM’nin yaptığı merkezi atama var, bir de devlet kurumlarının kendilerinin yaptığı açıktan atama. Merkezi atamada yukarıda değindiğimiz torpiller yapılırken açıktan atamada apaçık torpille atama yapılıyor. KPSS puanı ile açıktan atama yapılacak kurumlar öyle ilan veriyorlar ki alacakları kişinin sadece adını yazmıyorlar. Boy ve kilodan tutun gözlerinin rengine kadar özellik belirtiyorlar. Başvurmak için o kadar çok evrak istiyorlar ki sanki sadece kendiniz değil de sülalenizle birlikte o kuruma atanacaksınız. Aynı durum ALES sonucu ya da yüksek lisans sonucu eleman alacak üniversiteler için de geçerli. Üniversiteler öğretim elemanı ilanı veriyor. İlanda alınacak kişinin sadece adı geçmiyor, diğer bütün özellikleri veriliyor. Açıktan atamada mülakat yapılıyor, torpili olmayan atanmıyor. Zaten torpili olmayan atanacak olsa mülakat yapılmaz. Adayın evraklarında her şey yazıyor, sınavı yapanlar kör mü, ne körü, anasının gözüdür onlar!

Tıptan hiç anlamadığı halde sağlık bakanının yapacağı açıklamaları kendisi yapan, sporla alâkası olmadığı halde spor bakanının yapacağı açıklamaları kendisi yapan, kültürle alâkası olmadığı halde kültür bakanının yapacağı açıklamaları kendisi yapan, sanki eğitimciymiş gibi eğitimle alâkası olmadığı halde milli eğitim bakanının yapması gereken açıklamaları kendisi yapan, bütün bilimleri ve ilimleri en iyi kendisi bilen, Türkiye’nin tek akıllı insanı kendisi olan Başbakan’a sesleniyorum; şu torpillileri belirleme sınavlarına da bir el atsanız milletçe çok mütehassıs olacağız! Anlamıyorum demeyin sakın! Anlarsınız, anlarsınız; hükümet olarak siz bu işlerden çok iyi anlarsınız!