Batıcı Türkiye aydınlarının içine düştüğü durumun ironik halinin üzerinde durmaya değer. Sadece aydınları değil peşinde sürüklenenlerin durumu bundan daha ilginç seyrediyor. Kurallarını ve düşüncelerini kendi kendileri tartışma haline soktular.
Yıllardır Ortadoğu da ya da bir bütün olarak İslâm coğrafyasında ve hatta Afrika ve Doğu da Türkiye demokrasinin öncüsü olarak anılır, övünülür. İslâm coğrafyasındaki gerilikler demokrasi olmadığına bağlanır. Özellikle Araplar bu anlamda küçümsenir. Buna kralların davranış biçimleri eklenir. Krallık ile İslâm özdeş kılınır. Kimi zaman da İslâm dünyasındaki kimi bireysel davranışlar İslâm ın bir unsuru bir gerekliliği olarak görülür kamuoyuna sunulur.
İslâm medeniyetinin ve düşüncesinin güzellikleri, Müslümanların dünyaya sağladıkları kazanımları sürekli olarak göz ardı edilir.
Demokrasi ile ilgili olarak da Müslümanlar töhmet altında tutulur. Antidemokratik tutumları sürekli olarak gündeme getirilir. Yıllar önce demokrasi, seçme ve seçilmeyle ilgili kimi yazılarımızda ve düşüncelerimizde insanların seçimlerinde tutarsızlıkların olabileceğini yazıyorduk. Demokrasilerin önemli açmazlarından biri elitlerle avamın aynı konumda bulunması.
Okullarda, yıllarca demokrasi: "Halkın kendi kendisini yönetmesi" olarak anlatıldı. TBMM de de "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" özdeyişi yazılı durur.
İttihat ve Terakki izleğindeki siyasal oluş egemenliğini sürdürdükçe bu böyle. Bu kuralların bir anlamı var. 1969 dan itibaren ittihat ve Terakki siyasal izleği Milli Görüş ün siyasa sahnesinde yer almasıyla, zaman içinde giderek demokrasinin kuralları, yöntemi ve tanımı değişmeye başladı.
Hemen bütün darbeler halka karşı yapıldı. Gerekçeleri de çok basit nedenlere dayandırıldı. Halkın seçtiklerinin, halk demokrasisinin anlamı giderek kayboldu. Egemenliğin ve yönetimin halka karşı kullanılması yeni bir tanımlama ve yeni bir süreç.
RP nin iktidar ortağı olmasıyla birlikte bir partinin aldığı oy yüzdeleri hesaplandı. Önce bu İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleriyle söz konusu edildi. % 26 alan bir parti nasıl olur da tek başına İstanbul u yönetir Sorusu gündeme getirildi. Ankara Büyükşehir Belediye başkanlık seçimi kazanılınca bu jakoben kesim ayaklandı. Erbakan Hoca nın haklı olarak o meşhur ifadesi gündeme geldi. "Kanlı mı, kansız " Demek ki ne kadar haklı ki, bugün jakobenler artık demokrasi falan istemiyorlar. Demokrasiye karşı yeni yöntemler deneniyor. Bu işler kansız hal oldu oldu, olmadıysa işte o zaman kaçınılmaz olarak gündeme geliyor. Daha sonra RP nin aldığı 6 milyon oy da bu anlamda değerlendirildi. RP dışındaki bütün partiler bir tarafta ele alındı. Şu durumda ise Akepe nin aldığı % 47 lik oy ile diğerleri hesaplanıyor. Başörtüsü ile ilgili yasa Mehepe ile birlikte çıkartıldığı halde gene Akepe tek başına karşı cephe içinde tutuldu. Diğerleri denildi. Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve daha birçokları da bu karşı kategori içinde ele alındı. 28 Şubat sonrası sağ diye tanımlanan aslında Milli Görüş değerlerine bağlı taban büyük bir birlik oluşturunca tedirginlik başladı. Artık % 47 lik bir taban bile göz ardı edilir oldu.
Jakoben elitler yeni bir kavrama sarıldılar. Laiklik ve elitlerin demokrasisi gündeme geldi. Bir mankenin kendisini bir çobanla eş değer görmeyişi yaklaşımı yeni bir boyut. Bu şu anlama geliyor artık. Karşı tarafın büyük sıçraması Türkiye tipi demokrasiye yeni bir kılıf arama yöntemi gelişti. Zaten bunu Hürriyet gazetesi "411 el kaosa" kalktı diye sundu. Akepe mehepe oy toplamı % 70 leri bile bulsa Türkiye tipi demokrasinin rengi belli olmuştur. Bu, Suriye deki Esat iktidarını çağrıştırıyor.
Jakoben elitler bir azınlık demokrasisi ile Türkiye yi yönetmek istiyorlar.
Bugün cehepe nin temsil ettiği kesime bakarsak nasıl bir tablo olduğu ortaya çıkıyor. Aslında Cehepe nin tabanı da Milli Görüş özellikleri taşır. Kalan kısmı da gelecekte Milli Görüş düzlemine kayacak. Geçmişte nasıl ki varoşlar solun kaleleriydi, kent merkezleri de burjuvazinin idi, yakın bir gelecekte buraları da yitirmeleri olası.
Burjuvazi ile sol aynı düzleme oturdu.
Biri bizimle oyun oynuyor ama kim, bunu iyi çözmek gerek.