Her ne hikmetse, merhum Erbakan ın Başbakanlığı devrinde
yapılanları hatırladıkça, aklıma hep, Rıza Tevfik in, Sultan Abdulhamid Hân ın
Ruhâniyetinden İstimdat başlıklı şiiri gelir. Sadece bu ülkede yaşayanların
değil, Âlem-i İslâm da yaşayanların huzuru ve refahı için kolları sıvayan bir
lider, Bismillah diyerek işe koyulmuştur. Çok kısa zamanda, Başbakan
Erbakan ın çok hazırlıklı olduğu ortaya çıkacaktır. Ülkenin felç olan ekonomisi
kendini toparlamaya başlamış, işçiye, memura, emekliye, T.C. tarihinde
görülmemiş nispetlerde zam yapılmıştır. (Yüzde 200 lere varan zamları
hatırlayın lütfen). Yine ülke tarihinde ilk defa denk bütçe yapılmış, havuz sistemi
ile devletin bütün imkanları bir araya getirilerek, harcamalar faize bulaşmadan
yapılmaya başlanmıştır. Esnafın, sanayicinin yüzü güler olmuştur. D-8 kurulmuş,
önce bölgeye, sonra bütün İslâm coğrafyasına, emniyet, güven ve istikrar
gelmesinin müjdesi verilmiştir.
Her hayırlı işin çok muzır mânileri olur denir. Bu
kadar hayırlı iş olur da, muzır mahluklar durur mu Lambaları söndürenler mi
dersiniz, tencere kapak çalanlar mı .. Bu provokasyonların emrini veren
zibidileri bir tarafa bırakalım, onların oyununa âlet olanlar bugün ne
düşünüyor acaba Akılları sönmemiş, vicdanları ölmemiş ise mutlaka, Ah eşek
kafam! diyorlardır. Yine birçokları, Rıza Tevfik in, merhum Sultan Abdülhamid
Han için söylediklerini söylüyorlardır. Geliniz tarih bineğine binerek o
günlere gidelim:
Yıl 1909. İngiltere ve Yahudi komiteleri Hilâfet
Müessesesini yıkmak için el ele vermiştir. Kullandıkları maşa ise İttihat
Terakki Komitesidir. Anlatması ciltler tutacak oyunlar tezgahlanır ve Rûmî
takvime göre 31 Mart 1325 te sahneye konulur. Neticede 33 yıl devleti büyük bir
maharetle idare etmiş olan Sultan II. Abdülhamid e darbe yapılır, tahttan
indirilir. İşin içinde, şimdi şiirinden bir bölüm iktibas edeceğimiz Rıza
Tevfik de vardır. Ancak çok geçmeden ne büyük halt işlediklerini anlar ve büyük
vicdan azabıyla bir şiir kaleme alır. Hayli uzun olan şiirin üç kıtasına
bakalım:
Târihler ismini andığı zaman, / Sana hak verecek, ey
koca Sultan; / Bizdik utanmadan iftara atan, / Asrın en siyâsî Padişâhına.
Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz, / Bir çürük ipliğe
hülyâ dizmişiz. / Sade deli değil, edepsizmişiz. / Tükürdük atalar kıblegâhına.
Bunlar halkı didik didik ettiler, / Katliâma kadar sürüp
gittiler. / Saçak öpmeyenler secde ettiler. / Tükürün onların pis külâhına.
Merhum Abdülhamid Han ın devrilişinde Yahudi Komiteleri
başrollerdeydi. Merhum Erbakan a karşı yapılan Post-modern darbede de yine
Yahudi komitelerinin parmağı vardı. 28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanlığı
makamında oturan Süleyman Demirel in, Şeriatı istemek, irticadır gibisinden
açıklamalarından cesaret alan İsrail Cumhurbaşkanı Weizman şöyle demekteydi:
Başlarında sayın Süleyman Demirel oldukça, Türkiye de İslâmî hareketler
gelişemez. HABİTAT II toplantısı için İstanbul a gelen Ezer Weizman, uçakta
kendisine, Kendinizi nasıl hissediyorsunuz diye soran gazeteci İlnur Çevik e
şu cevabı vermiştir: Türkiye yi yanıma aldıktan sonra kendimi bomba gibi
hissediyorum. Cumhurbaşkanı Demirel, aramızdaki anlaşmayla ilgili eleştirilere
kulak asmadığını söyledi; Türkiye nin özgür ve demokratik bir ülke olduğunu,
istediği ülkeyle anlaşacağını bildirdi bana. Sen de aldırma dedi. Taha
Kıvanç ın yazdığına göre Weizman uçakta İsrailli bir gazeteciye şöyle demişti:
Süleyman Demirel i çok iyi tanıyorum; benim tanıdığım Süleyman Demirel, ne
yapıp edip İslami bir partinin iktidara gelmesine geçit vermeyecektir.
Bu sözler ve sonrasındaki gelişmeler alt alta konulup
resme bakıldığında hikâye bir mânâ kazanmaktadır. Onları boş verin de bugün
bütün ehl-i vicdan, merhum Erbakan ın sağlığında kıymetinin gereği şekilde
bilinmediği hususunda müttefiktir.