Mısırlı Muhammed Gazali bazı dava adamlarının sıcaklığını

kaybetmelerinden yakınır. Dava adamının sıcaklığını kaybetmesi aslında davasına

yabancılaşmasıdır. Zira çevresine yaydığı sinerjinin kaynağı davasındadır.

Davasının kökleriyle ve derinliğiyle irtibatı azaldıkça ve kesildikçe sıcaklığı

da azalmaktadır. Sıcaklığın kaybedilmesi davayla ilişkiyi sancılı ve sağlıksız

hale getirmektedir. Davetçinin sıcaklığını kaybetmesinin temel nedeni aslında

uğradığı kimyasal değişimdir. Kimyasının değişmesidir. Dava adamı robot haline

geldiğinde; ruhu sönmüş, aktif halden pasif hale geçmiştir. Sönmüş bir

yanardağa dönüşmüştür. Muslih olması beklenemez. Metal yorgunluğu gibi bir de

dava yorgunluğu vardır. Bu dava yorgunluğu insanı zamanla atalete sevk eder ve

sıcaklığın kaybolmasına vesile olur. Dava yorgunluğunun değişik sebepleri

vardır. Süreçte veya yolda yaşanılan yanlışlıklar ve atlatılan aksilikler, kazalar

mutlaka geride tortu ve iz bırakır. Yol kazaları enerjiyi azaltır ya da

tüketir. Tortular davanın lezzetini kısmen alıp götürür. Dava arkadaşları

birbiriyle imtihan olur. Hepsi aynı ahlâki olgunlukta ve kemal mertebesinde

çıkmaz. Sınamada dökülmeler olur. Bunun getirdiği hayal kırıklıkları yaşanır.

Dava adamlarının yabancılaşmasının en önemli faktörlerden birisi de dava ile

ahlâkın birbirinden ayrışmasıdır. Ahlâksızlık ise bencillikle alâkalıdır.

Bencillikle dava bir arada yürümez. Ahlâksızlığın görüldüğü yerde yabancılaşma

kaçınılmazdır. Bir zeminde ahlâk ile dava atbaşı gitmiyorsa ve dava gelişmiş ve

ahlâk emekliyorsa orada bir sahtekârlık var demektir. Ahlâk ile dava arasındaki

açık, sahtekârlık alanına tekabül eder. Bu da manevi lezzetleri ve karşılıklı

güveni alıp götürür. Bu durumda dava ortak bir değer olmaktan ziyade

uyanıkların kazanç kapısı olup çıkar. Umumi hizmet veya dava özelleşir.

Birilerinin saltanat alanı olur.

*

Söylediklerimizi somuta tercüme edecek olursak; Ürdün

Müslüman Kardeşler üyelerinden Erhil Gurabiye nin yakınmalarını örnek olarak

alabiliriz. Çatallaşmanın getirdiği zeminde hayal kırıklığını dile

getirmektedir: Geçmişte örgüt toplantılarının olacağı günleri ve münasebetleri

adeta iple çekerdik. Büyük ve tarifsiz bir şevk ve heyecan duyardım. Aynı çatı

altında buluşmanın ve kardeşliğin sıcaklığını iliklerime kadar hissederdim.

Yüce duygularla bezeli bir biçimde ve âli himmetle dolu olarak ve dostluk ve

muhabbet ikliminde buluşurduk, kaynaşırdık. Kardeşimizi kendimize tercih ederdik.

Korku ve takip edilme gibi duygulara aldırmaz ve zorlukları üstesinden

gelinmesi gereken şartlar olarak görürdük. Bugün ise yüzler ve kalpler değişti,

donuklaştı. Canlılığını kaybetti. Duygular dumura uğradı ve mutasyon geçirdi.

Samimiyetin ve diğerkâmlığın yerini uyanıklık ve makamlara düşkünlük ve zıplama

gayreti aldı. Muhalif görüşü susturmak ve şahsiyet suikastı, dönemin olmazsa

olmazları arasına girdi, geçer akçesi haline geldi. Kin ve intikam ruhu ağır

bastı ve sahneye egemen oldu. Kalpler yabancılaştı ve kardeşlik damarları

kurudu. Duygulardaki kuruma nedeniyle başkalarının namusuna ve şerefine kolayca

dil uzatır hale geldik

*

Erhil Gurabiye bu şekilde içine döküyor ve duygularını

sesli bir biçimde paylaşıyor. Söyledikleri herhalde Ürdün deneyimine münhasır

olamaz. Her yerde genel geçer hususlar. Nikmetin yerini nimetin almasıyla

birlikte İslamcılar arasındaki kural tanımayan ve ahlâk tanımayan rekabetin

tırmanışa geçtiğini söylüyor. Bu iklimde birileri dünyevi makam olarak

yükselirken manevi olarak aşağılara düşmektedir. Kimileri de talihine küsmekte

ve bulunduğu zemine yabancılaşmaktadır. Aslında herkes birbirine

yabancılaşmaktadır. Çileyi paylaşmak coşkuyu ve kardeşlik iklimini yeşertirken

ve sıcaklaştırırken nimet dönemlerinde mevki ve makam kapma yarışı ve sevdası

binbir çile ile örülen manevi kuleyi yerle bir etmektedir. Çözülmeyi

hızlandırmaktadır. Hazreti Peygamber ümmetinin imtihanının malla olacağını

söylemiştir. Dolayısıyla çile dönemlerindeki sıcaklık ve tutku, iktidar ve

nimet dönemlerinde azalmaktadır. Sıdk sadakat, sefayı getirir. Bunun tercümesi

de mutluluktur. Bazı yerlerde İslamcılar iktidarı kazandılar ama kendilerini ve

mutluluğu kaybettiler. Çünkü mutluluk enaniyet değil, iyiliğin ve güzelliğin

paylaşılmasıdır.